Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Din Psikolojisi: Dini Kaynaklara Göre Sıkıntılarımız (Farklı Açılardan Bakabilmek; Farklı Boyutları Görebilmek)

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
FARKLI AÇIDAN BAKABİLMEK; FARKLI BOYUTLARI GÖREBİLMEK

Bir meseleye farklı açılardan bakabilmek farklı boyutları görmemizi sağlar. Çünkü bir konunun bütün boyutlarını tek bir açıdan bakarak görebilmemiz çoğu zaman mümkün olmaz. Tıpkı; sadece bir açıdan bakınca basit bir masanın bile bütün bölümlerini görebilmemizin mümkün olmaması gibi. Oysa bugün; bu konularla uğraşan ve etkinliği olan bazı kimseler bize; sadece neye bakabileceğimizi değil; hangi açıdan bakabileceğimizi de hissettirmeden dayatmaya çalışmaktadırlar. “Ben buradan bakınca farklı şeyler görüyorum” deseniz hemen “dur; hayır; oradan bakamazsın; eğer oradan bakarsan gördüğün her şeyi yok sayarız; kabul etmeyiz!” diye sanki haykırmaktadırlar. Halbuki önemli olan; sadece doğruya ulaşmak olmalı ve bunun için nereden ve nasıl bakmamız gerekiyorsa oradan ve o şekilde bakabilmeliyiz. Bu konuda (ve sosyal bir vakıa olan din de dahil hiç bir konuda) asla “tutucu ve bağnaz” olmamalıyız. Bu nedenle; sözü edilen önemli meseleye farklı açıdan bakmakta çok büyük bir yarar olacağını düşünüyorum. Bu bağlamdan hareketle yola çıktım; günlük sıkıntılarımız hakkında dinimiz ne diyor; nelerden bahsediyor; bunu araştırmaya çalıştım. Bir çok çiçekten topladığı özleri şifalı bir bal halinde sofralarımıza sunan arı misali ben de edinebildiklerimi istifadenize sunmaya gayret ettim.

DİNİ KAYNAKLARA GÖRE SIKINTILARIMIZ

Dini kaynaklarda sıkıntılar; dünyanın bir “İmtihan yeri” olmasının tabii bir neticesi olarak görülür. Sıkıntıların bir sınavdaki “Sorular” hükmünde olduğu söylenir. Kişilerin muhtelif sıkıntılar yoluyla sabredip edemeyeceklerinin; yani iman ve itaat hususundaki samimiyetlerinin; iradelerinin ve gayretlerinin sınandığı ifade edilir.

Yine bazı hadis-i şeriflerde sıkıntıların inananların bazı günahlarının “kefareti” olduğu anlatılır. Diğer bir hadis-i şerifte ise Allah’ın; “Fakirlik benim kemendimdir; hastalık ise zindanım. Ben onlarla sevdiklerimi korurum” dediğinden bahsedilir. Burada; sıkıntıların iyi ve erdemli yaşamaya gayret eden kişilere ilahi makamdan yollanan bir destek; dünyadan ve günaha sevkedici şeylerden uzak tutan bir halat / ip olduğu hatırlatılır. Yine muhtelif öğütlerle özendirilen ve sonunda cennet makamı vaadedilen bir yaşantının sürdürülebilirliğinde belli (en çok da erdemli) kişilere sağlanan özel bir “mükafat” olduğu vurgulanır. İslami kaynaklar incelendiğinde bazı alimlerin kendilerine bir sıkıntı ve musibet gelmeyince çok üzüldükleri; bunu hayra alamet saymadıkları; bilakis bu durumu Allah’ın kendilerinden yüz çevirdiğinin bir alameti olarak kabul ettikleri görülmektedir. Bu durumda sıkıntıların bir ceza değil aslında bir rahmet olarak kabul edildiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Bu konuda şöyle bir örnek de verilir:

Hani şefkatli baba yaramaz; haylaz çocuğuna ikaz edici olması hasebiyle bazen tokat atar. Bu tokat görünüşte zulmet olsa da aslında -sonucu itibariyle- çocuk için bir rahmettir. Oysa aynı baba yoldan çıkmış; bunda ısrar etmiş; aklını başına bir türlü almamış; uslanmaz / haylaz bir diğer evladına ise artık hiç karışmaz. Aklını kullanmayan bu evlat ise bu durumu kendisi için bir rahmet sanır. Halbuki bu durum kendisi için rahmet değil; ancak zulmettir. Bu ilgiyi kesmiş baba tavrının anlamı aslında kişi için “ne halin varsa gör” demektir ki bu; sözkonusu çocuğun lehine olan bir durum değildir.

Meşhur bir kıssada bir evliyanın yaşadığı dayanılmaz sıkıntılardan kurtulmayı isterken Allah’a; “Rabbim; bana yeni ve daha çetin bir dert ver ki bu müzmin derdin çilesinden kurtulayım” dediği; böylece bayatlamış bir sıkıntısından başka ve daha çetin bir sıkıntı talep ederek kurtulmak istediği anlatılır.

Ünlü Türk ve İslam mütefekkiri Mevlana bir eserinde bu konuda; “Kilime vuran kilimi dövmez; tozunu silkeler” demektedir. Burada; sıkıntıların aslında cezalandırmak için değil; insanları ufak - tefek kabahatlerinden temizleyerek arındırmak (bir manada cennete layik hale getirmek) ve kendini gerçekleştirme yolunda merhale katettirmek (olgunlaştırmak) amacıyla bizzatyaratıcı tarafından gönderildiği vurgulanmaktadır. Bu tespit; İslam kaynaklarında yer alan sıkıntıların koruyucu ve temizleyici (kefaret olucu) özellikleriyle de örtüşmektedir.

Uzun yaşam serüvenimize “geçmiş – şimdi ve gelecek” bağlamında bir bütün olarak baktığımızda yaşadığımız sıkıntılı günlerimizin koca bir ömürde çok sınırlı bir süreyi ve dönemi kapsadığı görülür. Bu sıkıntılı ve çileli dönemi hayatımızda daha çok yer kaplayan uzun ve güzel günlerin küçücük bir bir bedeli / ücreti saymak da pekala mümkündür. (Bu da benim yorumum.)

Öyle ya; yaşamda bedeli olmayan ne vardır ki! Doğmanın bile bir bedeli vardır: Ölmek! Bu durumda; alırken keyif duyduklarımızın sıra bedelini ödemeye gelince yandım; öldüm; bittim diyerek “mızıkçılık” yapmamızın hiç de doğru ve adil olmadığı söylenilebilir.

Psk. İzzet Güllü