Ahlaki ilkeleleri olmayan bir çocuğun yaşamdaki serüveni; trafik kuralları hakkında bilgisi ve herhangi bir fikri olmayan bir şöförün trafikteki yolculuğuna benzer. O bakımdan çocuklarınızın ahlaklı ve erdemli bireyler olarak yetişmesi için hiç bir fedakarlıktan kaçınmamalıyız. Hele de bu değerlerin hızla azaldığı günümüzde. "Azalan her şey değer kazanır" ilkesi gereğince günümüzde ahlaklı / erdemli olma meziyeti daha da fazla önem kazanmış durumdadır. Hemen belirtmeliyim ki bu kadar önemli ve özel olan bir kazanımın yeri öncelikle ailedir.
Evet ilk ve en temel eğitim kurumu ailelerimizdir.
Yine ilk ve evdeki öğretmenlerimiz ise anne ve babalarımızdır.
İlkokula gitmeyen bir öğrenci nasıl ki direkt olarak lisede pek bir şey öğrenemez; aynı şekilde ilk ve temel eğitimi ailesinde almayan bir çocuk da okulda gerekli olan davranışsal eğitimi tam manasıyla kazanamayacaktır. Yine; nasıl ki sıcağı sıcağına yoğrulmayan bir hamura bir kaç gün geçtikten sonra gerekli şekli vermek zorlaşır; aynı durum çocukların ahlaki eğitimleri için de fazlasıyla geçerlidir.
Anne ve babaların ailede verecekleri eğitimden kastım; çocuklarına daha okula başlamadan adını ve soyadını yazmayı; birer birer yüze kadar saymayı öğretmeleri değil; çocuklarını ahlaki olarak eğitmeleridir.
Ahlaki eğitim çoğu velinin zannettiği üzere çocuğa sürekli nasihat etmek demek değildir. Bu yaklaşım biçimi çocukları ahlaklı yapmak bir yana onları ahlaka ve ahlaki değerlere karşı iyice duyarsız ve uzak bir hale getirebilir. Doğru ahlaki eğitimin verilebilmesi için gerekli olan temel ilkelerinin başında anne ve babaların çocuklarına bizzat yaşayarak örnek olmaları gelir. "Yalan söyleme; çok ayıp ama" diyen ama kendisi ara sıra da olsa yalan söyleyen bir ebeveyn aslında çocuğuna yalan söylemenin öyle kötü bir şey olmadığını; ayrıca ağzından çıkan sözleri hakkında kendisine hiç bir zaman itibar edilmemesi gerektiğini öğretmiş olur.
Alışık olunmadığı için çoğu kişiye belki tuhaf gelebilecek ama işe yaradığı da bir gerçek olan şu yöntem bu konuda genellikle iyi sonuç vermektedir:
Haftada bir (hatta iki; üç gece) ailecek bir araya toplanın. Televizyonu kapatın; halka - daire olacak şekilde oturun. Ahlaklı ve erdemli insan olmanın önemiyle alakalı kitaplar alın. Herkes (çocuklar da dahil) ahlakın önemini anlatan bu kitaplardan belli bir pasajı her akşam sırayla okuyun Okunan bölümlerle ilgili olarak karşılıklı konuşmalar yapın. Ahlaklı davranışlar tohumunun insanın yaşamında vereceği olgun meyveleri tek tek ortaya koyun. Bu uygulama ailede sürekli bir "aile içi eğitim programı" şeklinde devam etsin; gitsin.
Kulakları çınlasın; bir danışanım vardı. Böyle bir uygulamayı yıllardan beri yaptıklarını söylüyordu. Ailecek ortak bir karar aldıklarını; her akşam bir saat televizyonu kapatıp kitap okuduklarını; bunun 8 yıldır bu şekilde aralıksız sürdüğünü anlatıyordu. Ben ise bir yandan hem danışanımı dinliyor; hem duyduklarım karşısında çaktırmadan şaşırıyor; diğer taraftan da içimden "hayatta ne insanlar var; demek isteyince yapılabiliyor" diye düşünmeden edemiyordum.
Evet; böyle bir aile vardı ve üstelik bu aile şehrimizde yaşıyordu. Her akşam; saat 8:00 olduğunda televizyonun fişi çekilir; o gün okuma sırası kimde ise sırası gelen kitabı eline alır; bir önceki akşamdan kalan bölümü okur; ailenin diğer fertleri ise pür dikkat okuyan kişiyi dinlerlermiş. Okuyan kişi (çocuklar da bu okuma işine dahillermiş) okunan bölümlerden anladıklarını anlatır; kendince bazı izahlarda bulunur; yöneltilen soruları yine kendince yanıtlamaya çalışırmış. Böylece birlikte öğrenirler; zamanı hep birlikte değerlendirilermiş.
Bu uygulamanın ailede ve çocukların hayatlarında nasıl bir faydasını gördüklerini sorduğumda danışanımdan duyduklarımı çok dikkate değer bulduğum için burada özetle sizlerle paylaşmak istiyorum:
Öncelikle iyi; faydalı bilgileri ailece birlikte öğrendiklerini ve bu şekildeki bir uygulamayla okuma işini daha zevkli hale getirerek öğrenme davranışlarına bir süreklilik de kazandırdıklarını ifade etmiştir. Bu uygulamanın en önemli faydasını çocuklarında gördüklerini; çocuklarının bu uygulamayla okumayı daha çok sevdiklerini; okudukları hakkında kendilerinden bir şeyler katarak izahlarda bulunurken konuşma becerilerinin gelişmesinde; mantık yürütme kabiliyetlerinin artmasında; öğrendiklerinin pekişmesinde ve bu faydalı bilgilerin davranışlarına malolmasında; böylece olumlu davranışlar kazanmalarında; olumsuz huy ve davranışlarından ise vazgeçmeleri yönünde gözle görülür gelişmelerin ortaya çıktığını söylemiştir.
Bu uygulamayı psikolojik açıdan ve bir neden – sonuç ilişkisi bağlamında tahlil ettiğimde ortaya çıkan olumlu sonuçların bir tesadüf olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Çocukların hem hoşuna gidecek hem de bahsi edilen uygulamaya aktif olarak katılımlarına olanak sağlayacak olan bu sıra dışı uygulama; çocukların başta ahlaki gelişimleri olmak üzere sosyal gelişimlerine; öz güvenlerinin artmasına; hatalı tutum ve davranışlarından vazgeçmelerine çok büyük bir katkısı olacaktır. Bu nedenle çok faydalı olduğunu değerlendirdiğim bu sıra dışı uygulamayı bütün ailelere tavsiye ediyorum.
Değerli ebeveynler; önemine vurgu yapılması lazım gelen önemli bir nokta da şudur: Bildiğiniz üzere; altı delik bir testiye yukarıdan ne kadar su dökerseniz dökün bu testide bir damla su dahi kalmayacaktır! Dolayısı ile aile yuvanızda çocuğunuza ne kadar ahlaki terbiye ve eğitim verirseniz verin; çocuğun beyin testisinin altını oyan zararlı arkadaşlardan; araçlardan; ortamlardan ve davranışlardan onları uzak tutup korumazsanız çocuğunuzda istenilen seviyede bir "istendik davranışlar kazanımı" asla olmayacaktır.
Bu bağlamda diğer önemli bir husus; çocukları öncelikle korumak; sonra onlara gerekli doğruları vermektir. Oysa çoğumuz hiç de böyle yapmıyoruz. Biz evde yazıyoruz; çevre ise yazdıklarımızı dışarda her gün tek tek siliyor. Diğer bir ifadeyle testinin altına hiç bakmıyoruz! Sadece yukarıdan testiye bıraktıklarımıza bakıyoruz.
Psk. İzzet Güllü