Bazı ailelerde çocukların beslenme konusunda sorun yaşadıkları; istenilen gıdaları ya hiç yemedikleri ya da çok az tükettikleri; anne babaların ise bu gibi durumlarda çocuklarının gelişimleri hususunda haklı olarak endişeye düştükleri; ne yapacaklarını şaşırdıkları görülmektedir.
Konuyla ilgili olarak öncelikle söylenmesi gereken şudur:
Eğer çocuğunuz bir yiyeceği istemiyor veya arzu edilen ölçüde tüketmiyorsa bu durumda kesinlikle ısrarcı olmayın! Yine “yemiyorum” diyeceğini bile bile ısrar etmek ve sunduğunuz yemeğin her seferinde reddedilmesine neden olmak çocuklardaki isteksizliği provoke eden; reddetme davranışını pekiştiren; dolayısı ile şartlanma oluşturan yanlış bir yaklaşım şeklidir.
Bu hataya düşerseniz eğer; yeme probleminin altındaki isteksizlik bir süre sonra kendiliğinden geçtiği yahut geçebileceği halde sırf kendi elinizle sebep olduğunuz şartlanma gereği çocuk bu sorununa uzun süre devam edebilecektir. Böylece; bir süre sonra kendiliğinden sönecek olan ateş; farkında olmadan altına sürekli odun atma davranışlarınız neticesinde belki de günlerce sönmeyebilecektir. Buradaki sorun; ateşin hiç sönmeyecek nitelikte bir ateş oluşundan değil; sizin bu ateşe yaklaşma; tepki verme biçiminizden kaynaklanmaktadır.
Böylesi bir sorunla karşılaştığınızda evvela çocukla ilgili bazı tahlillerin yapılması gerekli olabilir. Öncelikle ilgili bir hekimle irtibata geçilmesinde fayda vardır. Eğer bu tahliller neticesinde altta yatan herhangi bir organik bulguya ulaşılamamış ve sorunun tamamen psikolojik bir nitelik arzettiği ifade edilmiş ise bu durumda şunları deneyebilirsiniz:
_Çocuğun yemediği yiyecekleri bir süre sofraya getirmemeye özen gösterin. Böylece; söz konusu yemekle reddetme tepkisi - refleksi arasında beyinde oluşan psikolojik bağı kırmaya çalışın.
_Yemek hazırladığınızda servis miktarının (porsiyonun) çok az olmasına dikkat edin.
_Bahsi geçen yemeğe farklı bir format kazandırmaya; mesela içine yoğurt vs. katmaya çalışın. Bu şekilde; reddedilmeye alışılagelen tadında küçücük dahi olsa farklı bir lezzet oluşturmaya; bir defa olsun kabul etmesini sağlamaya; en azından reddetme zincirinin bir halkasını olsun kırmaya gayret edin. (En azından bir halka kırılırsa kısır döngü zinciri dağılır.)
_Yemediği yemeğin içinde var olduğunu öğrendiğiniz gıdalara (vitaminlere; proteinlere vs.) eşdeğer başka yemekler - yiyecekler hazırlamaya çalışın.
_Öğün aralarında abur cubur yemesine müsaade etmeyin. Bu ayaküstü atıştırmalar öğünlerde beklenen nitelikli acıkmayı engeller. Öğünlerde yeterli düzeyde acıkmayan; acıkmadığı için de iştah hissetmeyen çocuklar ise bir süre sonra yeme alışkanlığını iyiden iyiye kaybederler. Tekrar ediyorum: Ana öğünde yemek yemediğinde "aç kaldı" diye korkup abur cubura rıza göstermeyin. Ana öğünde yememiş ise bırakın ara öğünde de yemesin. Yemesin ki açlık hissi oluşmaya başlayarak bir sonraki ana öğünde zirveye çıksın. Bu kurala dikkat ederek acıkmasına fırsat tanıyın.
_Çikolata; gofret; bisküvi türü "iştah püskürtücüleri" ni genellikle ana öğünden hemen sonra yedirin. Yemeğin üzerinden bir saat ve daha fazla bir süre geçmiş ise bunları kesinlikle vermeyin.
_"Ama vermeyince çocuk ağlıyor" mu diyorsunuz! Ağlasın; hiç bir şey olmaz! Çocuk şeker değildir ki ağladıkça adım adım erisin! Daha hayat yolunun başında yanlış yeme kültürü oluşturmak; gözünden akacak üç - beş damla yaştan kat kat daha mahzurludur; bunu unutmayın.
_Etken maddesi "bilgi" olan bu öneri reçetemize rağmen sonuç alamadıysanız ikinci aşamaya geçebilir; bitkisel karışımlı iştah açıcıları deneyebilirsiniz. (En son aşama ise; iştah şurupları. Yani reçeteye tabii ilaçlar... Doğaldan daha az doğala doğru giden bu aşamalı yaklaşım aslında bütün problemlerimizin çözümü arayışında dikkate alınması gereken en temel kural olmalıdır.)
_Bahsini ettiğim önerilerin dışında bu işi çözüme kavuşturmanın pratik başka yollarının olup olmadığını araştırmaya; varsa bunları öğrenmeye ve tatbik etmeye bakın.
_Bütün herşey denendiği; aradan da makul bir zaman geçtiği halde hala istediğiniz cevabı alamadıysanız eğer; elinizdeki mücadele fişini prizden çekin. Fişte inat etmek uğruna komple sigortayı attırıp bütün tesisatı; hatta belki de evi yakmayın.
_Böylesi bir durumda sürekli gaza basarak çıkmaz sokakta ısrar etmeyi bırakın. Anında bir “U” dönüşü yapın; meseleyi kabullenmeye; bu sorunla -en azından uzunca bir süre- yaşamak için alışmaya gayret sarfedin.
_Sonra da yemeğin; yemenin; damak tadının toplumdan topluma; kültürden kültüre değişebildiğini; sizin hiç istemiyor; yemiyor dediğiniz yemeği dünyada ağzına dahi koymadan; hatta tadı nedir bilmeden yaşayan milyonlarca insan olduğu gerçeğini hatırlayın.
Yaşamda her sorunun her zaman için bir çözümünün olmayabildiğini; bazen sorunu kabullenmenin; böylece duyarsızlaşmanın da bir çeşit çözüm yolu olduğunu da.
Psk. İzzet GÜLLÜ
( Bu makale; UZMAN EBEVEYN: Kendi Çocuğunuzun Uzmanı Olun" adlı kitabımda da yer almıştır. )