İnsanlar varoluşlarının başından itibaren başarı ve mutluluk için çaba göstermektedirler. Başarı hayatımızın %15’lik bir kısmını alırken; mutluluk %85’lik bir kısma hakim olmaktadır. Mutluluğun anlamı herkes için farklılıklar taşıyabilir elbette ancak tam bu noktada da mutluluğun paydalarına bakmakta fayda var. Mutluluğun %85’lik alanını sizi tam olarak sarıp sarmalayacak size EŞ; EŞİT; DENK olabilecek biriyle birlikte olabilmek kaplarken; %10’luk alanını sizi mutlu edecek bir iş ( işin de mutlaka ama mutlaka sizi mutlu edecek bir iş olması gerekiyor. Sabah uyandığında yatağından sevinçle kalkablecek ve bugün de iimde üretken olacağım diyebilecek kadar yapılacak işin; bireyin kişiliğine; yeteneklerine ve ilgilerine uygun olması gerekmektedir.) Mutluluğun diğer tamamlayıcı parçası olan %5’lik kısmını da hayata katabildiğiniz somut ürünler kaplamaktadır. Somut ürün demek; akşam başınızı yastığa koyduğunuzda rahat ve huzurlu bir uykuya dalarken; " Bugün şunun için bunu yapabildim ve onu mutlu ettim; onu mutlu edince de kendim mutlu oldum" diyebilmektir.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim şey. Hayatta mutluluğun ne denli önemli olduğu ve mutluluk alanının da Eş faktörü ile ne kadar büyük bir yer kapladığı.
Peki sağlıklı bir evlilik yapıyor muyuz? Sağlklı bir evlilik yapmak için neler yapıyor ya da yapmıyoruz? Neler yapmalıyız?
İsterseniz biraz sağlıklı evliliğin ne demek olduğuna bakalım. Bir kere sağlam temellere oturtulmuş olmalı. Paldır küldür yapılmış ; üzerinde sağlıklı bir düşünme zamanı harcanmamış bir evlilik ne yazık ki çok kısa bir zaman sonra tangır tungur yürümektedir. Nitekim şöyle bir etrafınıza baktığınızda bunların örneğini çokça göreceksinizdir.
Genellikle evlilik öncesi kararsızlıklarda gençlere şu öğüt verilir “Nikahta keramet vardır; Zamanla birbirinizi seversiniz.” Sanki biz sevdik de aldık; alışırsın alışırsın”. “Bu kadar kusur kadı kızında da olur. “Buldun da bunuyorsun.” “ Her evlilik de oluyor bunlar.” “ Evliliğin ilk zamanlarında bu aksaklıklar olur zamanla geçer.” “Bunlar alışma evreleri.”
Tartışmaların ardı arkası kesilmeyince de bu kez yorumlar ve kestirimler devam ediyor.
“Aslında siz birbirinizi çok seviyorsunuz; sevginizden yapıyorsunuz tüm bunları”. “Aynı kutuplar birbirinizi itiyorsunuz” “Kedinin bacağını zamanında ayırmak lazımdı geçen geçmiş ola”
Evlilik hiç de istemediğiniz gibi gittiğinde de şunları duyarsınız “Kan kussan kızılcık şerbeti içtim diyecek ve renk vermeyeceksin.” “Aaa; sen de fazla oluyorsun ama içkisi mi var kumarımı” “Oğlum evinin işini yapıyor mu yapıyor; sana çocuk doğurdu mu; doğurdu; evinde mi evinde. Eee daha belanı mı arıyorsun?” “Bak filancalar ayrıldılar sonları tam bir felaket oldu” ya da tam tersi “ Falanca boşandı ohh mis gibi kafası rahat ne demişler bekarlık sultanlık boşan gitsin. Zaten hataydı evlenmen”
Evet ne yazık ki ülkemizde hemen herkes her konuda uzman. Evleneceğiniz zaman da konu komşunuz bilir kişidir; boşanmak istediğiniz de ona danışmanız yeterlidir. Hatta danışmanıza bile gerek yoktur onlar zaten size gerekeni söylerler.Ama onların söyledikleri bir kelime bir anda sizin hayatınızın tüm akışını bir anda değiştirebilir. Evlilik bir elmanın diğer yarısını bulmaya benzer kelimenin tam anlamıyla. Bir elma düşünün kesilmiş ve yarısı mutfakta bırakılmış. O elma bir süre sonra nasıl kararırsa insan da diğer yarısını bulamazsa o şekilde aklen ve ruhen kararır. O halde çiftler; gerçekten çift olup olmadıklarını; eş olup olmadıklarını evlenmeden önce mutlaka danışmalılar. Böylece evlilik sonrası çatışmaları engellemiş ve boşanmayı durdurmuş olabilirler. Nasıl ki yasal olarak evlilik öncesi kan uyuşmazlığı var mı yok mu diye kan testi zorunluluğu varsa aynı şekilde de evlilik öncesinde çiftler; karakter uyuşmazlığı var mı yok mu diye uzmanlara test ettirmeliler. Bu test sonucunda alacakları tedbirler; bir yastıkta kırk yıl temennisini gerçekleştirecektir.