Her insanın bir çocukluk dönemi olmuştur. Hatta unutulmayan en güzel anıların çoğu o dönemden kalma anılardır. Çocukluğu iyi geçen bir insanın ilerleyen yaşamının da iyi olma oranı yüksektir. Bu açıdan bir insanın çocukluk dönemi yaşantıları ve nasıl eğitildiği büyük önem arz etmektedir.
Çocuk eğitimi günümüzün üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biridir. Bir neslin geleceğini çocuklar belirlediğine göre; günümüzün çocuklarının eğitimi gelecek nesillerin kalitesini ortaya koyacaktır. Bu açıdan bu yazımızda çocuk eğitimin de üzerende durulması gereken bazı durumlardan bahsedeceğiz.
Her anne- baba çocuğunun hayırlı bir evlat olmasını ve akıllı uslu olmasını ister. Bu halkımızın en fazla istediği bir çocuk tipidir. Ama nedense bu çocuk bir türlü yetiştirilemez. Her anne-baba çocuğunun en az bir özelliğinden şikâyetçidir.
Çocuk eğitiminin anne-babaların isteklerden başladığını görmekteyiz. Hatta anne-babanın çocuk yapma düşüncesi olduğu dakikadan itibaren çocuk eğitiminin başladığını görmekteyiz. Bunun da en büyük göstergelerinden bir tanesi çocuk eğitimi ile anne-baba davranışlarının ve tutumlarının yakın bir ilişkisi olmasıdır. Yani anne-baba “Ben bir çocuk düşünüyorum.” Dediği dakikadan itibaren; tutum ve davranışlarını nasıl bir çocuk istiyorsa ona göre ayarlamalıdır. Yoksa istediği gibi bir çocuk değil davrandığı gibi bir çocuk yetiştirecektir. Bu da çocuklarımıza anne-baba olarak davranışlarımız ve yaşantımız ile iyi bir model olmamız gerektiğini göstermektedir. Çünkü çocuk için anne-baba en yakın örnektir. Anne-baba’nın davranışları çocuğun ilk öğrenmelerinin kaynağıdır. Çünkü çocuk sosyal olarak ilk onlarla beraber olmaktadır.
Anne-babaların çocuk eğitiminde kendi eğitimlerinin önemli olduğunun farkına varmaları gerekmektedir. Çünkü çocuk ilk olarak anne-baba ve aile ortamında ile muhatap olmaktadır. Anne-babanın kendini geliştirmesi çocuklarını geliştirmesidir. Çünkü çocuklar üzerinde söz; konuşma ve öğütten ziyade davranışlar daha etkilidir. Anne-baba eğer kendi yapmadıklarını çocuktan istiyorsa; bunu çocuğun yapması beklenemez; yapsa da istekli yapmayacaktır. Örneğin anne-babaların en büyük şikâyetlerinden biri çocukların yeteri kadar kitap okumadıklarıdır. Bu şikâyette bulunan anne-baba kitap okuma konusunda ne kadar mesafe kat etmiştir. Kendileri bu sorunun cevabını verebiliyor ve rahatlıkla “günlük şu kadar kitap okuyoruz.” diyebiliyorlarsa o zaman çocuklarının da bu davranışı yapmaları beklenir. Anne-baba bunu yaparak çocuklarına okuma ortamı oluşturmaktadır. Ortamın oluşması o işe karşı isteğin artmasında çok önemli bir yere sahiptir.
“Ben yemedim yedirdim; içmedim içirdim.” demeden ziyade anne-babalar kendileri yiyecek; içecek tadını alacaklar ondan sonra çocuklarına sunacaklardır. Çünkü bir insanın karpuz yemeden birine “karpuz ye; iyi meyvedir.” Demesi ne kadar abes ise ve bunu demesi mümkün değilse anne-baba da tadına bakmadığı şeyleri çocuklarına önermemelidirler.
“Ben yemedim yedirdim; içmedim içirdim.” demeden ziyade anne-babalar kendileri yiyecek; içecek tadını alacaklar ondan sonra çocuklarına sunacaklardır. Çünkü bir insanın karpuz yemeden birine “karpuz ye; iyi meyvedir.” Demesi ne kadar abes ise ve bunu demesi mümkün değilse anne-baba da tadına bakmadığı şeyleri çocuklarına önermemelidirler.
Günümüzde kendisinin zamanında gidemediği mesleklere çocuklarının gitmelerini bekleyen anne-baba sayısı oldukça fazladır. Bu kendi yetersiz durumlarını çocukları ile giderme düşüncesinden başka bir şey değildir. Her ne kadar çocuk bizim çocuğumuz olsa da o da nihayetinde ayrı bir bireydir. Bırakalım çocuklarımız kendi mesleklerini kendi ilgi ve ihtiyaçlarına göre seçsinler. O mesleği icra edecek çocuktur; anne baba değil.