Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Mutluğun Yolunda

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Bir süre önce yazdığım ama buraya aktarmadığım makalelerimdir. Vesile olan kişiye teşekkür ederim.


AN_____________________
Tutturduk gidiyoruz; mutlu olmak istiyoruz. Ama ne resmini çizebiliyoruz ne de kokusunu alabiliyoruz. Bu durumda diğer yolları düşünmeliyiz...

Gözlemime göre; pek çok insan ayağında zincirli metal gülle misali (bkz. Daltonlar) geçmişini sürüklüyor peşinde. Yaşanmış her olay; söylenmiş her kelime; yenmiş her kazık ve temasa geçilmiş her eşya sürekli peşimizde; etrafımızda ve aklımızda.
Nasıl fazla yüklü bir aracın performansı düşecekse; beyni geçmişle fazla yüklenmiş kişininkisi de azalacaktır. Odak noktası geçmişte kaldığı için; günü de kaçıracak ve psikolojik açından sağlam bir gelecek kuramayacaktır.

Tüm bu söylediklerim demek değildir ki "geçmiş ve gelecek yok; vur dibine!". Fakat yüklerden kurtulmak için de bir çözüm; bir uzlaşı gereklidir. Ben de bir zamanlar anlattığım gibiyken nasıl düze çıktığımı paylaşmak isterim:

Aslında sakın uzun bir plan program beklemeyin; o kadar basitti ki ben bile şaştım. Farkına vardığım durum şuydu ki "geçmiş sadece ders almak için vardır. dersi alınca geçmişin önemi kalmaz. an ise geçmişi taşıdığımız sahadır; geçmişten öğrendiklerimiz eşliğinde mücadeye devam edeceğimiz alandır. gelecekse an da kazandığımız savaşların ganimetini yiyeceğimiz yerdir"

Hayatta böyle basit bir durum varken; geçmişi biriktirmek ve taşımak neden?


GELECEK________________________
Yukarıda geçmişin oluşturduğu yükten bahsetmiştim. Bu sefer de geleceğin ördüğü duvardan bahsetmek istiyorum.

Önce sormak isterim; a. kaç kişi bir sonraki adımında düşmeyeceğini %100 emin olarak biliyor? Ya da b. her gün açtığımız alelade bir kapının bu sefer açılmayacağını %100 olarak önceden biliyor muyuz? Sorularıma cevaplar a. kimse b. hayır olacaktır.
Sanırım; mikro düzeyde de olsa; gelecek hakkında bir belirsizlik var burada.
Peki; şimdi diğer sorular: a. Gelecekteki çocuklarının her ikisinin de erkek olacağını kaç kişi biliyor? Yarın b. herhangi bir kaza geçirmeyeceğimizi %100 olarak biliyor muyuz? Aaa ne tesadüf; bunların da cevapları a. kimse b. hayır!!
Bu da bana belirli bir gelecek gibi gelmedi. Ne kimse biliyor ne de nesnel manada emin olabiliyor.



Durum; yani gelecek; bu denli kaygan bir zeminde yani. Bizlerse o zeminde düşmemek için bir sağa bir sola yalpalayan garibanlarız. Ve işin kötüsü; hiçbir garantimiz yok geleceğe dair.

O zaman ben düşünürüm ki; madem ilerde ne olacağını tam bilemiyorum; kahin değilim; e o zaman ne yapabilirim de kafam rahat kalır geleceğe dair? Çözüm "taslaklar" kurmak olabilir bak. Yani; önümüzdeki yıl şunu yapmayı / almayı tasarlıyorum gibi bir düşünüş. Ama eğer deseydim "önümüzdeki yıl şunu yapacağım / alacağım; söz konusu şeyi yapamaz veya almazsam büyük bir hayal kırıklığı ve mutsuzluk yaşardım.


İşin özeti; iyi olan; kişinin gelecek hakkında kendisine sözler vermemesidir.
Çünkü her gerçekleştirilemeyen söz; geçmişe sürüklenebilecek bir yüktür.
Yüklerse mutsuzluk ölçeğinde bir puan daha yükseltir bizi.

GEÇMİŞ_______________________
" Sabah 6 dan akşam 9 a; çalış daha hiç durma.
Günler geçmesin boşu boşuna;
Kazan daha çok para"

diye başlayan bir şarkı vardır; ki verdiği mesajı kısmen severim. Sürekli çalışmayı salık veren bu mesaj; aslında başka bir manada da mutluğun ve huzurun anahtarı. Evet çok çalışmak yorucudur; kabul. Fakat hayatında neyi yorulmadan kazandın?

Hayatta pek çok şey yaşarsın. Kimine sevinir; kimine üzülür; kimine de kafayı takarsın. Sürekli evirir çevirir; tekrar tekrar - adeta geviş getirir gibi - hatırlarsın. Bir sahne mi takıldı? Sürekli o sahne tiyatro gibi yaşanır hayalinde. Bir söz mü takıldı? Teypte sürekli aynı şarkıyı çalan bir kaset gibi; döner durur aklında. Hakkında olumsuz bir ifade mi okudun? Film şeridi gibi; gözünün önünden hiç gitmez...Peki söyle bana; şu anlattığım durumlarda mutluluğun nerede?

Söyle bana; hatırlar mısın bir şeye odaklanmış halini? O anlarda sana söylenenleri duymadığın hatıraları? Hızla dümdüz ileri yürürken fark etmediğin arkadaşını? Nasıl geçtiğini anlamadığın zamanları? Sence nedendi bunlar? Bence kolaydı cevap; beynin o anda bütün pencerelerini kapatmış ve ne arka; ne sağ; ne de sol; sadece önündekini açık bırakmıştı.

Anahtar; ortak nokta; "odaklanmakta". İşinde çalışırken veya müzik enstrümanını çalar ya da üflerken; tuvaline fırçanı sürerken; hiç fark etmez. İşin sırrı TEK bir şeye bakmak / düşünmek. Bu öyle bir duvar örerki zihninde; hiçbir düşünce giremez. Hiçbir kötü duygu hissedilmez. Hiçbir kaygı duyumsanmaz; planlar da yapılmaz. Zaten seni mutsuz edenler geçmişe veya geleceğe dair takıldıkların değil miydi?

Bir düşün; işkolik denen insanlar "neden" işkolik. Çünkü gerçek hayatlarında onları zorlayan sorunları var ve çözüme hazır olmadıklarından dolayı; zaman kazanmak için kendilerini işlerine adeta adıyorlar. Bu sayede; sorunlarından uzak kalabiliyor zihinleri ve mutlulukları.

İşkolikler sadece bir örnekti. Neticede kaçarak hiçbir şeyi çözemezsin. Ama yerinde olduğun gibi durarak da çözemezsin! İşte bu yüzden; sen sen ol; çalışma hayatının sana verdiği bu eşsiz kalkana bürün ve sakın sızlanma. Zira; o sıkıntı duyduğun işin olmayıp da evde otursaydın; derin uçurumlarda hızla düşecektin...

SORULAR___________________________
1. Geçmişimden kopamıyorum! O zaman mutluluk hayal mi; nasıl olacak?
Amiyane tabir vardır; "boşver" der. Başka bir deyiş de "unut gitsin". Ama belli ki o kadar da kolay değil unutmak. Çünkü nede olsa o olay sizi derinden yaraladı. Belki hiç utanmadığınız kadar utandırdı. Yada ihanet çok büyüktü ve geçmişi düşününce anıları adeta içinden çıkılamayan bir bataklık haline getirdi.
Peki şunu hiç denediniz mi; AFFETMEK
Evet; affetmek; geçmişi affetmek. Kişiyi affetmek ve olayla barışmak. Af yoluyla kendinizi yukarı çıkarmak. Yaşananlara bir de onun açısından bakmaya çalışıp; onun da ancak filmlerde olabilecek şekilde "saf kötü" olmayacağını görmek. Ve unutmamak; hayat 1 ve 0 değil. Hayat siyah ve beyaz değil..Hayat gri tonlarından başka bir şey değil; en kötüsü "çok koyu gri" ve en iyisi de "çok açık gri"

2.Geleceği düşünmeden olmuyor! Ne olacak; nasıl olacak..Sorular aklımdan çıkmıyor. Ben ne yapacağım?
Siz ne yapacaksınız. Siz nasıl yapacaksınız. Şu anda karar verdiniz. O kararı yarın uygulayacaksınız. Hatta sonraki hafta da uygulayabileceksiniz. Ama peki ya o hep düşündüğünüz gelecek kapınıza dayandığında?

İşte o anda ne siz o planı yapmış; kararı vermiş ve ihtimalleri hesaplamış siz olacaksınız; ne de gelecek o hep planladığınız; hakkında kararlar verilmiş ve barındırdığı ihtimaller hesaplanmış gelecek olacak. Karşınıza gelmiş gelecek hep planladığınızın aksine; kendi şartları; doğruları ve gerçekleriyle gelecek ve geçmişte yaptığınız tüm planlar ve harcadığınız tüm o zamanlar boşa gidecek.

Neticede geleceğin sizin bastırmadan çizdiğiniz çerçeve - yani tasarılarınız - ile bir alıp veremediği yok. Bu yüzden; planları; hesapları; kurguları; kaygıları ve ihtimalleri düşünmeyi bırakıp biraz da AN a odaklanmaya ne dersiniz?