Yaşadığımız hayatın koşuşturmasını bir arı kovanının içindeki curcunaya benzetebiliriz. Çağımızdaki toplumların ayakta kalabilmesi bu koşuşturmaya ayak uydurması ile mümkündür. Toplum dediğimiz sosyolojik yapı da bireylerden oluşmaktadır. Peki; toplumu oluşturan bireyler bu koşuşturmanın içinde nasıl ayakta kalacaklar?
İş stresi; akademik koşturma; ergenlik sorunları; kardeş kıskançlıkları; hanım dırdırı; koca dayağı; aile içi şiddet; cinsel yaşamdaki aksaklıklar; aşk acısı; saplantılarımız; bağımlılıklarımız; yanlış eş seçimi; yanlış meslek seçimi; sınav kaygısı; stres; depresyon; panik atak; sosyal fobi; erkekler; kadınlar; korkularımız… Ve daha onlarcası. Hepsi birden üzerimize gelmiyor mu?
Bunlardan bazıları yakamızı bırakmazken ruhen sağlıklı bir yaşamı nasıl sürdürebiliriz? Psikolojimize yapılan bu kadar saldırıdan sonra nasıl akıl sağlığımız yerinde kalabilir?
Neyse ki psikologlar var… Her ne kadar psikoloğa gitmek deli damgasını taşıma riskini doğursada; günümüzde çevre ve mahalle baskısınıgöze alarakpsikoloğa gidenlerin sayısı hiç de az değil. Bunu başarabilen elit ve seçkin bir azınlık olsa da… Her işini son ana bırakmayı alışkanlık haline getirmiş bir toplum olarak nasıl ki dişimizin ağrısından duramayacak seviyeye geldikten sonra diş hekimine gidiyorsak; psikolojik sıkıntılarımızın da en üst seviyeye gelmesinden sonra kısaca oynatmaya az kalmışken “nerede benim psikoloğum?” demeye başladık.
Kültürel anlamda psikolojik sorunların varlığını fark etmemiz ve buna çareler aramamız olumlu bir gelişme olsa da hala ülkemizde psikologluk mesleğinin bir yasası bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu hizmeti kimlerin nasıl vereceği belirsizliğini korurken; psikolojik yardım almak her zaman üzeri örtülmesi gereken gizli bir sır olarak arka planda kalmıştır.
Psikoloğa gidenlere deli; çatlak; sıyırmış; oynatmış… Gibi etiketlerin vurulması da; insanların sıkıntıları olduğunda bu konuda yardım aramalarının önündeki engellerden birisidir.
Eğer kendimizde şu sıkıntıları gözlemliyorsak çok geç kalmadan mutlaka bir psikologdan yardım istemeliyiz:
- Sıkıntılı bir ilişki içindeyseniz;
- İletişim kurmada güçlük çekiyor ve sorunlarınız günlük yaşantınızı olumsuz etkiliyorsa;
- Hemen hemen hergün mutsuz; üzgün bir ruh hali hissediyorsanız;
- Uyku konusunda sorunlarınız varsa;
- Düşünceleriniz net değil ve konsantrasyon güçlüğü çekiyorsanız;
- Kendinizi değersiz hissediyorsanız;
- Cinsel yaşamınızda isteksizlik varsa;
- Cinsel yaşamınız istediğiniz gibi gitmiyorsa;
- Aşırı miktarda ilaç; sigara ya da alkol kullanıyorsanız;
- Birçok durum için sürekli gideremediğiniz endişeleriniz varsa;
- Çoğu zaman yoğun; dikkatsiz; rahatsız ve gerginseniz;
- Korkularınız ve paniğiniz varsa;
- Kalp çarpıntısı ile beraber terleme; titreme; kontrolü kaybedecekmiş hissi ya da ölecekmiş korkusu varsa;
- Korkularınız günlük yaşantınızı etkiliyorsa;
- Toplum içinde bulunmaktan kaçınıyorsanız ya da tedirginlik duyuyorsanız;
- Geçmişte yaşadığınız travmatik bir deneyiminiz(hastalık; kaza; ölüm… vb) varsa;
- İnsanlarla olan ilişkileriniz istikrarsız; kısa süreli ve dengesiz ise;
- İntihar teşebbüsünüz olduysa ya da kendinize veya çevrenize fiziksel zarar veriyorsanız;
- Gerçeklerle hayalleri birbirinden ayıramıyorsanız;
- Evliliğinizde bir şeyler yolunda gitmiyorsa;
- Sınavlar aşırı kaygılarınızdan dolayı birer travma haline gelip başarılarınızı engelliyorsa.
- …ve daha birçokları.
Sorunlarımızı yok saymak; görmezden gelmek; kitap okuyarak kendi başımıza çözmeye çalışmak ya da akraba; arkadaş gibi psikoloji konularında yetersiz; objektif davranamayacak kişilere danışmak faydalı olmayacağı gibisıkıntılarımızın daha da artmasına neden olabilir.
Bizi önyargısız görerek objektif ve profesyonelce değerlendirebilecek hayatımızın buhranlı döneminde bize ışık tutacak; bilinmezlik sisinin ardından bize yardım elini uzatabilecek bir psikoloğa hepimizin ihtiyacı vardır. Yalnız değiliz o zaman haydi hep beraber psikoloğa…