Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İyi Bir Ruh Hali İçin Öneriler

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Bilindiği gibi; herhangi bir tıbbi hastalık yaşarken vücudun savaşım gücünü desteklemek için yapılması gereken bazı doğrular ; davranışlar vardır. Örneğin; dinlenmeyi artırmak; vitamin özelliği fazla olan gıdalar almak; fazla soğuğa çıkmamak gibi. Aynı şekilde; mevcut sorunlarımızla zaten kendisi otomatik olarak savaşan psikolojik savaşım sistemimizi destekleyen bazı davranışlar da söz konusudur. Bu yazımda stres; sıkıntı gibi güncel yahut anksiyete; depresyon gibi moda halini alan ve hastalık niteliği taşıyan sorunlarınızda işe yarayacağını öngördüğüm bazı temel öneriler bulacaksınız.

Sırası gelmişken belirtmekte fayda var. Burada önerilenler; sorunların ortadan kalkmasına; psikolojik direnci artırmak suretiyle dolaylı yoldan katkı yapmaktadırlar. O yüzden; “Bunlarla yaşadığım sorunlar arasında ne gibi bir alaka olabilir ki?” diye düşünmeyin. Bunları uygulamadaki başarınız; iyileşme sürecinizi ve bu süreçte yaşadıklarınızın şiddetini anlamlı düzeyde etkileyecektir.

Şimdi önerilere geçelim.

-Uyku düzenine ve bu dönemde daha fazla uyumaya dikkat etmek; istirahatı artırmak. Uykuya sadece bedenin değil; ruhumuzun da ihtiyacı vardır. Hele de böylesi zamanlarda... Uyumak; savaşım sistemimizin direncini artırır. Ona güç ve enerji katar.

-İştahınız olmasa bile; gerekli olan gıdaları bu dönemde “zorunluluk gereği” almaya azami gayret sarfetmek... İştahınız olmayabilir. Bu; almanız gerekli gıdaları almanıza engel değildir. Siz lezzet amacıyla değil; biran evvel toparlanabilmek amacıyla bunu yapıyorsunuz; unutmayın.

-Yalnız kalmamak; sohbet vb. ortamlar oluşturmaya çalışmak; “zevk alamıyorum; zaten içimden de gelmiyor ki” gibi mazeretlerle iyice kabuğumuza çekilmemek... Sorunun bizi çektiği bu sinsi kısır döngü tuzağına düşmemek; uyanık olmak! Bu dönemde hiç keyif alamasak bile sırf iyileşebilmek adına buna azami derecede gayret gösterebilmeliyiz. “Bu dönemde benim keyif almaya değil; acilen toparlanmaya ihtiyacım var; buna mecburum” diye düşünün. İçinizden hiç gelmediği halde sabahları işinize ne de güzel gidebildiğiniz günleri anımsayın.

-Sık sık mekan değiştirmek; özellikle mezarlık; hastane; huzurevi; yaşlı ve hısım / akraba ziyaretlerini artırmak... Bu türden sosyal eksenli aktivitelerin / ziyaretlerin her zaman çok büyük faydası vardır. Bu zor dönemlerde ise çok daha fazla... ( “Ne alakası var ya...” demeyin. Bir bildiğimiz var herhalde. Psikolojimizi oluşturan duygu; düşünce ve davranışlar birbiriyle her zaman için bir etkileşim halindedir. Bu önerimi uydurmasyon suretiyle değil; bu bilimsel gerçeklikten hareketle tavsiye ediyorum. Sadece; binlerce kişiyi bulan klinik gözlemlerimin ve deneyimlerimin subjektif bir sonucu olarak değil.)

-Mümkünse her gün; bu mümkün değilse gün aşırı ılık suyla duş alın. Ilık suyla duş derken; su; sıcakla soğuğun tam ortasında değil; biraz soğuğa yakın tarafta olsun. (Bu arada üşümemeye de dikkat edin tabi). Duş ile insan sadece bedenen temizlenmekle kalmaz; aynı zamanda ruhen de hafifler; arınır. Kirlenmesiniz de; saçınız yağlanmasa da söz konusu sıkıntılı yaşam evrelerinde buna özen gösterin. Unutmayın; bu günlerde suyu herzaman olduğu gibi gibi temizlenmek için değil; ruhen rahatlamak için kullanıyorsunuz!

-Eğer inanan bir ailenin inanan bir ferdi iseniz; sık sık içten bir üslubla dua edin. Duanın insan üzerindeki olumlu ve iyileştirici etkisi bugün Batı’da birçok araştırma bulgusuyla ortaya konulmuş görünüyor. ( Bu etki metafizik eksenli bir etki de olabilir; sırf inanmaktan kaynaklı psikolojik bir etki de. Maksat faydalanmak olduğu için; sebebinin ne olduğu pek mühim değil. En iyisi siz üzümünü yiyin; bağını sormayın. )

-Her gün; düzenli olarak; en az “bir” saat kitap okumak... İşin pif noktası; her gün düzenli ve en az bir saat olması... Bir öğünde on porsiyon bile yeseniz bu iş her gün düzenli olmayınca pek bir anlam ifade etmez.

“Kitabın sırası mı şimdi; sağlamken okumadım ki hastayken okuyayım” diye düşünmeyin. Kitabı bu dönemde anlamak; öğrenmek; kültürlenmek için değil; beyninizin ikide bir sorunlarınız üzerine kaymasını; dolayısı ile hastalık ateşinizi yelleyerek beslemesini engellemek için yapıyorsunuz. Özellikle bu zor dönemlerde beyin yalnız ve başıboş bırakılırsa; sahibi olan siz tarafından bir işe - meşgaleye yönlendirilmezse bıraktığınız gibi bir köşede öyle boş boş oturmaz; hemen sorunlar üzerine kayar; kilitlenir. Kilitlendikten sonra bu kilidi çözmek haliyle hiç de kolay olmaz.

-Sorunlarınızın başkaları tarafından ikide bir açılmasına veya keyfice hatırlatılmasına; yani kişiler arası insani iletişimde haddin ve sınırın aşılmasına izin vermemek... Bir olayın gerçekte bilfiil yaşanması ile hatırlatılmak suretiyle zihinde hayali / sanal olarak yaşanması beyin için çoğu zaman aynı etkiye sebep olur. Buna izin vermeyin. Başınıza gelen olumsuz bir olayı; hiç hatırlatılmazsa sadece bir defa yaşamış olacakken ikide bir hatırlatılmak suretiyle tekrar tekrar yaşamış oluyorsunuz. Tabiki farkında bile olmadan... Bu ise; yapılan her tekrarın ezberlemeye götürmesi misali; sorunların günbe gün pekişmesine; dolayısı ile de iyileşme sürecimizin olumsuz yönde etkilenmesine neden oluyor. Kulak duyusu kapınızı bu dönemde sıkı tutun; adeta bir yol geçen hanına çevirmeyin.

Tekrarlıyorum: Zararlı uyarıcı girdilerinin; birileri her istediğinde sırf “onlar istedi” ya da “ayıp olmasın” diye ikide bir beyin evinize davetsizce sokulmasına müsaade etmeyin. Bunun için de bu yöndeki konuşmalara baştan set çekin. “Hele dinleyeyim; hele bir duyayım da ondan sonra etkilenmemenin çaresine bakarım” demeyin. Bu strateji eşyanın tabiatına aykırıdır. Etkilenmemek için baştan duymamamanın çaresine bakmaktır aslolan.

-Günün farklı saatlerinde; en az sekizli - onlu paketler halinde; sık sık derin nefesler alma; biraz tutup; sonra birden verme egzersizleri yapın. Nasıl ki ruhumuzdaki rahatlık bedenimize yansır; aynı şekilde; bu yolla bedenimizde oluşturacağımız “suni” bir rahatlık tersine bir biçimde ruhumuzu da etkiler. Ruh etkilenince bu zaten bedeni “doğal” olarak rahatlatmaya başlar. Önce biz sunisini yapacağız; sonra mekanizma doğalını işletmeye başlayacak yani... (Örneklemeyi çok seviyorum. Duramadım; bir örnek daha vereceğim: Önce duran arabayı siz itekleyeceksiniz; çalışınca zaten kendisi gider; meraketmeyin.)

-Egzersiz ve spor yapmak; yürümek; çalışmak; meşguliyeti artırmak... Bu işler esnasında beyin aynı noktaya takılı olmaktan kurtulur. Ayrıca bu tür hareketler ile organlarımızdaki enerji kilitlenmeleri düzenlenerek bedenimizin stresle; gerilimle; gerginlikle sıkışan - bağlanan gözenekleri açılır. Bu egzersizlerde vücuttaki bütün eklem yerlerini farklı farklı şekillerde hareket ettirmeye gayret edin.

-Yardım işlerine yoğunlaşmak; insanlara faydalı olmaya çabalamak... Bunları sadece ahlaki boyutu ile önemsemeyin; salt uhrevi kazançlar sağlayıcı dinsel davranışlar olarak algılamayın. Bu tür davranışların size çok iyi geleceğini göreceksiniz. Olumlu işler / davranışlar olumlu duygulanımlara; olumsuz iş ve eylemler (hatta söylemler) de olumsuz nitelikli duygulara neden olur. (İşte bu fıtri / doğal yapı nedeniyledir ki iyi hoş; hayırlı bir iş yapınca değil; kötü; nahoş; olumsuz bir davranış sergileyince vicdan azabı çekeriz)

-Geniş düşünmek; dünyada olup bitenleri sık sık anımsamak; belgesel ve haber programlarını daha fazla izlemek; günde en az 10 kere daha zor şartlardaki insanları aklına getirmek; bunu ilke edinmek... Bu dönemde ne yediğinizin; ne konuştuğunuzun; en çok da “ne düşündüğünüzün”; bunu etkileyebildiği için de “ne izlediğinizin” sizin için her zamankinden çok daha fazla önemi var. Ne izlediğinize dikkat edin. Bunlar beyne gidiyor çünkü. Her mesaj beyinde;aynı etkiyi yapmıyor; bunu biliyor olmalısınız.

-Güvendiğiniz bir kişiyle yaşadıklarınızı en ince detayına kadar güvenle konuşmak; paylaşmak; böylece içinizde uyanan ve sıkışıp kalan zehiri dışarı akıtmak... Her düşünce işlemi; özellikle de olumsuz içerikli düşünce işlemleri sonucunda ortaya; konuşularak dışarı aktılması gerekli “zehirli düşünsel atıklar” çıkar. Tıpkı araba çalışarak benzini yakınca ortaya egsozla dışarıya atılması gerekli atıkların çıkması misali... İnsan da çalışan; çalışırken enerji kullanan; kullanırken yakan; dolayısı ile yakılanları dışa atması; akıtması gereken bir canlıdır. (İnsanın deposu beyni; egsozu da bir manada ağzıdır.)

Nasıl ki her delik akıtmak için kifayet etmez; aynı şekilde her konuşma şekli bu atıkları dışarı akıtmaya yetmez. “Konuşulması gerekli şeylerin konuşulabilmesi” ancak buna imkan sağlar. Konuşulması gerekli olan şeyler ise; sorunlarınızla ilgili olarak konuşamadığınız; konuşmakta zorlandığınız; çekindiğiniz şeylerdir. ( İşleri sabahtan akşama kadar zehirli atık depolamak olan biz psikoloların en büyük fonksiyonu işte tam bu noktayla alakalıdır. )

SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN ÖNERİLER


Kendiyle ve çevresiyle barışık; içinde huzurlu; iş ve meşguliyetinde verimli; kendini gerçekleştirme sürecinde duraksamadan yol alabilen birisi olabilmek; daha toplayıcı bir üst kavramla ifade edecek olursak "Sağlıklı" bir yaşam sürebilmek için gerekli olduğunu bildiğim önerilerden bazıları da şunlar:

Egzersiz
Hergün Düzenli Egzersiz Yapın Ki Ruhunuz Kanatlansın! Düzenli egzersiz ile doku ve organların stres; gerilim ve gerginlik bağlayan bütün gözenekleri açılır. Böylece; ruhumuzdaki enerji akışkanlığı yeniden düzene girer.
***
Kitap
Her gün düzenli kitap okuyun. Böylece beyne sürekli ve yeni bilgi girdisi yollayın ki ruh bu taze gıdalarla beslenebilsin. Aksi takdirde eski - bayat gıdaları kullana kullana sonunda zehirlenecektir. Hem böylece kafamızın içini en doğru şeyle doldurmuş da oluruz. Çünkü; “Boş bırakılan bir kafa; şeytanın çalışma odasıdır” derler. İçinde şeytanın yirmi dört saat mesai yaptığı kafadan dışarıya pek hayırlı davranışlar sadır olmaz! (Olumsuz fiil ve davranışlar ise sahibinin ruhunu zehirler.)
***
Doğa
Sık sık doğa ile başbaşa kalın. Ruhunuzu dinleyin; dinlenin...
***
Yorulmak
İçinizi sıkıntı ve huzursuzluk kapladığında kalkın ve yorulun.
***
Meşguliyet
Mutlaka sizi aktif kılacak bir meşguliyet edinin!
"İşlemeyen demir pas tutar!"
***
Tebessüm
Mesleki statünüze; sosyal veya ekonomik konumunuza ya da kişisel triplerinize esir düşerek neredeyse günün yirmi dört saati üzerinizde taşıdığınız anlamsız kasıntıları; asabi jest; mimik ve tavırları bırakın. Mütebessim olun! Bu esnada yüzünüzde oluşacak gevşeme; görceksiniz; ruhunuzu da gevşetecektir.
***
Duyarlılık
Gördüğünüz her insana “sen varsın ve önemlisin” anlamı taşıyan bir selamı çok görmeyin. Tanıdıklarınızı sık sık ziyaret edin. Hediyeleşin; ikramlarda bulunun. İnsanları ilgi ile; sabırla dinleyin. İhtiyacı olan kişilere “bana ne” demeyin; yardım edin. En azından bunun gayretini vermeye çalışın. Siz birilerine adeta bir eşya muamelesi çektikçe; bütün varlıklarına rağmen onları görmezden geldikçe; emin olun; aradığınız ve aslında çok uzak olmayan bir kuytuda uzanmış; tutum ve davranışlarınızı izleyen huzur duygusu da sizi görmezden gelecektir.
***
Yoğunlaşma
Günlük hayatın olağan akışıyla paralel olarak seyreden duygusal nitelikli iniş - çıkışlara hemen yoğunlaşma; böylece ruhunuzu bir noktaya kilitleme alışkanlığınızdan vazgeçin. Hayatınızı; içinizdeki bu doğal süreçten bağımsız ve ona takılıp kalmadan dışınızda; dış dünyanın somut gerçekliği içersinde yaşayın. Sobadaki ateşin sesini dinlemeyin; siz mutfakta işinize gücünüze devam edin! Böyle yaparak altına ikide bir odun atmadığın her dert; sorun ve de sıkıntı ateşi eninde sonunda sönecektir.
***
Davranışlar
Yapmaktan rahatsız olduğunuz her iş ve eylemi terketmeye bakın! Bu davranışların her birisi adeta bir sivrisinek gibi ruhunuzu sürekli ısırıp dururken psikolojinin sütliman olmasını bekleme!
***
Paylaşmak
Zor; sıkıntılı anlarınızda gidin; güvendiğiniz bir kişiyle konuşun. Söylemeniz gerekenleri söyleyin; duymanız gerekenleri duyun... Farketmeniz icap edenleri de böylece farkedin... Bu dönemde bunlara daha çok ihtiyacınız var; unutmayın... Sonunda; içinizde adeta serseri bir mayın gibi dolaşan ve sizi sıkıştıran; boğan zehirli duygusal atığı damla damla dışarı akıttığınızı göreceksiniz
***
Yaralamak
Çevrenize ve insanlara karşı sıcak; duyarlı; özenli ve ilgili olun! Her birisi eşsiz bir sanat eseri olan insanlara bütün hata; eksik ve de kusurlarına karşın sıradan; bayağı ve basit birer yaratıkmış gibi davranmayın! Bakışlarınızdaki gereksiz soğukluk ve
katılıkla; dilinizdeki sorumsuz; umursamaz ve baştan savıcı sözlerinle onları yaralamayın. Unutmayın: Yaralarsanız; yaralanırsınız! Bu şekilde zedelediğiniz her bir kalple birlikte kalbinize siyah küçük bir leke düştüğünü; sonunda bütün ruh dünyanızın zifiri bir karanlığa büründüğünü / bürüneceğini unutmayın!!

Psikolojik görünümlü sorunlarımız olan sıkıntı; stres ve buhranların hiçbirisinin hayatımıza durup dururken / gökten zenbille inivermediğini; tamamına yakınını kendi elimizle bizzat kendimizin besleyip büyüttüğünü farkedebilmek ve gereğini yerine getirebilmek umuduyla...