21. yüzyılın çocukları; duygusal anlamda dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen ve bunu yaşayan çocuklar. Çocukları bu şekilde olmaya zorlayan en önemli etken ise anne ve baba davranışı. Modern dünyanın modern anne ve babası; çocuklarının her istediğini yapan; “ben yaşamadım; yapamadım; bari çocuğum yaşasın” diyen ebeveyn zihniyeti taşıyarak yetiştiriyor çocuklarını. Böyle olunca da sosyal yaşamlarında problem yaşayan çocukları olan ebeveynler olup; uzmanların kapısını çalıyorlar.
Çocuk yetiştirirken unutulmaması gereken en önemli nokta; topluma birey yetiştirildiği; ve bu bireyin sağlam bir modelleme ile kendi kişiliğini oluşturma sürecini tamamlaması gerektiğinin bilincine varılmasıdır. Bunun içinde anne ve baba rollerini iyi benimsemiş; gerektiğinde “hayır” diyebilen bir anne- baba olabilmektir. Peki bunun için neler yapmalıdır anne ve babalar.
Öncelikle belirtmeliyim ki; aile bir bütündür; birlikte hareket eden bir zincirleme yapı vardır. Bu yapının herhangi bir yerinde meydana gelecek aksaklık bütünü etkilemektedir. Eğer çocuğunuzun yuvada; oyun parkında; okulda arkadaşları ile problemleri olduğunu düşünüyor; gözlemliyorsanız; çocuğum sanki bu dünyanın insanı değil; başka evrenden gibi açıklamalar getiriyorsanız; hakimiyet bende değil; çocuğumda; ne isterse onun yapılması gerekiyor diyorsanız; lütfen önce kendinize bir öz eleştiri yapın. Ben bu çocuğu nasıl bir ortamda büyütüyorum ki; çocuğum kendini böyle hissedip; davranıyor diyebilesiniz. Sorunun cevabı oldukça basit aslında: Sınırsız özgürlük.
Sınırsız özgürlük verilen çocuklar dünyayı kendi eksenlerinde algılıyorlar. Çocukları cezalandırma kavramı maalesef toplumda yanlış anlaşılıyor. Hiçbir şekilde yaptırım gücü olmayan davranışlar sergileyen anne ve baba; çocuğun her isteğini de yerine getirerek ona sınırsız bir güç hediye etmiş oluyorlar. Oysa çocuk büyüdükçe; toplum gerçeklerinde sınırlarla karşılaşıyor ve birer duvara çarpar gibi çarpıyorlar. Sabah yuvaya giderken pembe çorabı yıkanmadığı için giyemeyen küçük hanım yuvaya gitmemekle tehdit ediyor aileyi; ağlıyor; evde bir terör havası estirebiliyor. Çare olarak o anlık çözümler üretiliyor:
a- Çocuğun yuvaya gitmemesi;
b- Hemen pembe çorap alınabilecek yerler gözden geçirilip çorabın tedarik edilmesi
c- Çocukla birlikte bu kriz sürecinin sözlü münakaşaya dönüşerek yaşanması
d- İnatlaşma sürecini olması
e- Başka bir kıyafet tasarlayıp onun giydirilmesi
Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere tüm seçeneklerde anne ve baba davranışı göremiyoruz. Uygun olanı; ya başka bir renk çorap giyecek ya da çorapsız olarak yuvaya gidecek. Böylece çocuğa yapabileceklerinin sınırı anne ve baba tarafından belirlenmiş oluyor. Çocuklara sınır kavramını 0-6 yaş arasında vermek gerekiyor. Çocuktaki sonraki kişilik yapılanması; bu dönemde verdiğimiz temelin üzerine yapılmış süslemelerden ibarettir.
Çocuğun çok fazla üstüne titremenin; şımartmanın çocukları megomanlaştıracağının üstüne basa basa ifade etmek gerekir. Çocuklara küçük cezalar vermek gerekir. Bu cezalar işitsel; görsel ve dokunsal temaları kapsayan yapıda olmalıdır. Çocuğa ilk olarak sesli uyarıda bulunmamıza rağmen yaptığı davranışı değiştirmiyorsa; bu kez doğru davranışı göstererek uyarmalıyız; bundan da cevap alamamışsak; dokunsal temayı kullanmalıyız. Olmayanı; yada olacak olanı Çocuğun bedeninde hissetmesini sağlamalıyız. 0- 6 yaş arasında çocukların ellerine hafifçe vurmak; kulaklarını çekmek yanlış değil oldukça doğru davranıştır. Burada bu vurmalar çocuğa şiddet olarak algılanmasın; çocuğun doğru olanı öğrenmesine yardım etmektir.
Çocuğunuzun yaptığı yanlış davranışı yaşı ne olursa olsun asla görmezden gelmeyin; anında tepkinizi doğru biçimde koyun. Ceza gerektiriyorsa; cezasını verin. Tehdit etmeyin. “Bu davranışı yaparsan seni sevmem” gibi tehdit cümleleri çocuğunuzu size karşı daha da kışkırtmaktan öte bir işe yaramaz. Çünkü çocuğunuzu sevmeme gibi bir şansınız yok!!! Unutmayın siz anne ve babalar çocuğunuzun arkadaşı değil öncelikle ebeveynisiniz; Onları koruyup; kollama; doğru davranışı öğretme; hatalarını kendilerinin düzeltmesine olanak tanıyacak bireylersiniz. Çünkü çocuklarınızı seçmediniz; doğa size onları yetiştiresiniz diye verdi; sizlerde bu doğanın harika hediyelerini en iyi şekilde yetiştirmekle görevlisiniz.