Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Gıda Tolerans Testiyle Domuz Gribinden Nasıl Korunuruz?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Son günlerde soğuk algınlığı; nezle; faranjit; grip derken Domuz Gribini konuşmaya başladık. Nedir bu DOMUZ GRİBİ ve korunmak için neler yapmalıyız?

Mikrobun vücuda giriş noktaları yalnızca burun delikleri; ağız ve boğaz yoluyla olmaktadır. Çok bulaşıcı bir yapıya sahip olmasından dolayı her türlü önleme karşı H1N1 virüsüyle temas etmekten kaçınmak veya korunmak imkânsızdır. H1N1 virüsüyle temas etmek virüsün vücutta çoğalması kadar önemli değildir. Sağlığınız yerinde ve H1N1 hastalık belirtileri göstermiyorken virüsün vücutta üremesini; belirtilerin daha da şiddetlenmesini ve ikincil enfeksiyonların gelişmesini önlemek için dikkatimizi N95 veya ilaç stoklamaya vermek yerine; bazı çok basit önlemleri uygulamalı ve SAĞLIKLI BESLENMEYE bu dönemde çok daha fazla önem vermeliyiz.

Gelin Uzmanların Önerilerini ve Benim Beslenme Önerilerimi sıralayalım.


1. Ellerinizi sıklıkla yıkamalı ve "Hands-off-the-face" "Ellerinizle yüzünüze dokunmayın" yaklaşımını benimseyelim. Yemek; banyo ve yara bakımı gibi zorunluluklar dışında
yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.

2. Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız( tuza
güvenmiyorsanız listerin kullanınız). H1N1 in boğaz ve burun
boşluklarında çoğalıp enfeksiyona sebep olarak karakteristik
belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir kişinin ılık; tuzlu suyla gargara yapmasının etkisi hastalığa yakalanmış olan bir kişinin ilaç kullanması ile aynıdır. Bu basit ucuz fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.


3. Yukarıda ki önleme benzer olarak; Burnunuzun içini en az
günde bir kere ılık tuzlu suyla temizleyiniz. Günde bir kere
burnunuzu sümkürün ve sonra ılık tuzlu suya batırılmış pamuk
tamponlarla silerek temizleyiniz. Bu yolla burnunuzda bulunan virüs sayısını etkili bir şekilde azaltmış olursunuz.

4. Bitkisel çaylar; çay; kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz kadar çok içiniz. Sıcak içecekler içmek gargara yapmakla aynı etkiye sahiptir fakat ters yöne doğru. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1 N1 virüsü mide de çoğalamaz; herhangi bir zarar veremez ve hayatını devam ettiremez.

GIDA TOLERANS TESTİ NEDİR ?

Bağışıklık sisteminizi çökerten bazı gıdaları öğrenmeniz de önemli. Gıda Tolerans Testi yaptırarak hangi gıdalar sizin için yararlı; hangi gıdalar sizi hasta ediyor bilmeli ona göre Sağlıklı Beslenme profilinizi çıkartmalısınız. Bunun için de bir diyetisyenle intoleransınız olan gıdalar yerine neler tüketebileceğiniz ya da hangi ek bitkisel gıda takviyeleri kullanabileceğinizi öğrenmeniz önemli. Çünkü Sağlıklı besleneyim derken kendinizi hasta edebilirsiniz. Bir gıdaya karşı vücudunuzun bağışıklık konusunda bir problemi varsa; vücut bu gıdalara karşı antikor dediğimiz G tipi globülinler oluşturmaya başlar. Kısacası aldığımız besin yabancı madde olarak algılanır ve her tüketimden sonra bağışıklık sistemimizde bir reaksiyon başlar. Başlayan reaksiyon bağışıklık sistemimizin mikroplara karşı savaşmasından çok daha sık olması dışında pek de farklı değildir. Bir tetanos ya da kabakulak mikrobuna karşı temas çok daha nadiren olabilir fakat gıdaları her gün tüketiyoruz. Eğer vücudumuzda belirli bazı gıdalara karşı antikor oluşmuşsa bunları her tükettiğimizde bağışıklık sisteminin reaksiyonu başlar ve beslenme alışkanlığımızı değiştirmediğimiz sürece bu reaksiyonlar kronik hale gelir. Gıda Tolerans Testin de bulunan antikorlar bu besinlerle vücudumuzun ne kadar sık temas ettiğinin de bir göstergesidir. Dolayısıyla bu besinlerden bir müddet ( 2-3 hafta gibi) kaçındığınızda tespit edilmiş olan antikorların da hızla azalacağı açıktır. Vücuda dokunan besini sürekli almaktaysak ve bağışıklık sistemi sürekli reaksiyon göstermekte; dolayısıyla bağışıklık sistemi sürekli baskı altında kalmaktadır. Aldığımız gıda vücudumuz tarafından düşman olarak tanımlanır ve sürekli savunma hali vücudumuzu güçsüz bırakır. Uzun bir süreçte kronik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. Astım; OBEZİTE; Migren; Hazımsızlık; Gaz; nedeni bilinmeyen ödem; Alerjik farenjit; Kronik Yorgunluk; Kabızlık; İshal; Akne; Kilo alamama; uyku bozuklukları; romatizmal hastalıklar ve depresyon neden olduğu kronik rahatsızlıklardan bazıları.

GIDA VÜCUDUN DÜŞMANI HALİNE GELİR VE SÜREKLİ SAVUNMA VÜCUDU YIPRATIR.
Vücudumuzun savunma önlemleri bir anda yanlış hedefe saldırırlar. Yani KENDİ SAĞLIĞIMIZA.
GIDA TAKVİYESİ KULLANMALI MIYIZ ?

Bağışıklık Sistemi üzerinde etkili olan doğal bitkisel gıda takviyeleri de bu dönemde önem kazanıyor. Bu tip gıda takviyelerini tabii ki doktor ve diyetisyeninize sorarak kullanmalısınız. Bağışıklık Sisteminizin güçlenmesini sağlayacak vitamin; mineral takviyelerinin de kişiye özel olarak belirlenmesi ve alınması önemli.Onun içinde diyetisyeninizin sizin beslenme örüntüsünü bilmesi hangi gıdaları eksik tüketiyorsanız ona özel takviyeyi doktorunuzla belirlemesi gerekir.

KORUNMAK İÇİN BESLENMEMİZ DE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?
A; D; C ve E vitaminleri bağışıklığı güçlendirir ve geliştirir.Koyu yeşil; sarı; turuncu; kırmızı renkli sebze ve meyvelerde ise karotenoidler bulunmaktadır ve vücutta retinole dönüşerek A vitamini etkinliği gösterirler. D vitamini kaynağı olarak süt; peynir ve balık ilk akla gelenlerdir. E vitamini ayrıca antioksidan olarak da değerlidir. Ceviz; fındık; ayçiçeği çekirdeği ve diğer tohumlarda; yağlarda; tahıllarda bol miktarda E vitamini bulunmaktadır.
Demir; magnezyum; selenyum; çinko minerallerinden yararlanılmalıdır. Güçlü bir bağışıklık sistemi için bunlardan zengin yiyecekler tüketilmelidir.
Protein gereksinimi yeterince olmalı; günlük alınan toplam yağ azaltılmalıdır. Yeterince protein ve daha az yağ kullanımı bağışıklık sistemimizin dostudur. Aşırı yağ kullanımı bağışıklık sistemini baskılamaktadır. Özellikle hayvansal yağlar iyice azaltılmalı; trans yağ içeren yiyecekler kullanmamalı; bitkisel yağlardan zengin bir beslenme programı oluşturulmalıdır.
Günde 2 su bardağı kadar süt içmeli ya da yoğurt; ayran tüketmeliyiz.
Süt ya da yoğurt 40’dan fazla besin öğesinin tamamına yakınını bileşiminde bulundurur. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi için gerekli Riboflavin; B12; B6; B1; niasin ve folik asit içerir.
Meyve ve sebze tüketimini arttırmalıyız.
Sebzeli omlet; meyveli turta veya kek; otlu; sebzeli börekler ; her öğünde taze sebzelerden hazırlanmış salata ve fast-food ısmarladığınız da taze meyve suyu ve salata sipariş etmeyi de unutmamalısınız. Günde en az bir porsiyon A ve C vitamininden zengin bir yiyeceği seçerek tüketmelisiniz.
Sebze ve Meyvelerin Rengi Sarı; Yeşil; Koyu yeşil; Turuncu ve Mor Olmalıdır.
Sebze ve meyvelerde bulunan fito-kimyasal bileşikler karotenoidler; isoflavinoidler; izotiyosiyanatlar; organosülfidler; terpenoidler antioksidan özellikler gösterirler. Aşağıda gruplandırdığım sebze ve meyvelerden her gün severek tüketebileceğiniz en az bir tanesini seçerek birer porsiyon tüketmeye çalışmalısınız.

Koyu Yeşil ve Koyu Yeşil Yapraklı Sebzeler;Brüksel lahanası; semizotu; radika; turp otu; tere; bezelye; Asma yaprağı; roka; ebegümeci; ıspanak; pazı; maydanoz; marul; brokoli.
Turuncu Renkli Sebze ve Meyveler;Kuru Kayısı; yerelması; balkabağı; havuç; portakal; mandalina; kavun
Sarı ve Açık Yeşil Renkli Sebze ve Meyveler; Yeşil elma; Avokado; Muz; Kivi; Limon; taze soğan; Rezene; Lahana; Kereviz; karnabahar; pırasa; ayva; kuru soğan; Sarımsak
Kırmızı Sebze ve Meyvele; Nar; elma; kırmızı erik; üzüm; biber
Mor Sebze ve Meyveler; Şalgam; mor lahana; mürdüm eriği; mor üzüm; kırmızı soğan; böğürtlen