Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Olumlu Düşünme Alışkanlığı Kazanmada Karar-Sistem İlişkisi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Olumsuz (çarpık; yanlış; kötümser…) düşünce alışkanlıklarından kurtulmak ve olumlu düşünme alışkanlığı kazanmak için; öncelikle olumsuz düşünce alışkanlıklarının farkına varmak gerekir. Farkına varamadığınız bir şeyi değiştiremezsiniz. Ancak farkına vardığınız şeyleri; değiştirilmesi gerektiğine inanırsanız; değiştirebilirsiniz.

Olumlu düşünmeye başlamak için önce niyet etmek; sonra karar vermek; daha sonrasında ise alınan kararın arkasında ısrarla durmak gerekir. Herhangi bir karar verildikten sonra; kararı veren birey; iki sistemle mücadele etmek durumunda kalır. Bu sistemlerden biri İç Sistem; diğeri ise çevre; yani Dış Sistem’ dir. Daha iyi anlaşılması için; önce İç Sistem’in ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bir örnekle anlatmak istiyorum.


İç Sistem (Bilinç)’in İşleyiş Mekanizması:

1. adım: Birey kendi İç Sistem’inde dengesizlikler; çarpıklıklar; yanlışlıklar; zararlı düşünce kalıpları; yanlış etiketler… olduğunu bir yolla –okuduğu kitaplardan; katıldığı eğitimlerde edindiği bilgilerden; kendisine yöneltilen eleştirilerden – olumsuz düşündüğünün ve bu düşünce şeklinin kendini sınırladığının; bir şekilde farkına varır.

2. adım: İç sistem’ini düzenlemek için; yeni bir karar alma niyetine girer.

Örneğin; “Olumsuz düşünmek bana ciddi anlamda zarar verdi. Nice teklifi sırf bu düşünme şeklim yüzümden geri çevirdim. Benim olmaz dediğim işleri; başkaları yaptı ve hiç de zannettiğim gibi olmadığını gördüm. Bu düşünme şeklimden vazgeçmeli ve bir şekilde olumlu düşünme alışkanlığı kazanmanın yollarını aramalıyım.”

3. adım: Niyete ulaşmanın yolları aranır.

Örneğin; olumlu düşünme konusu araştırılır. Konuya dair kitaplara ulaşılarak; onlardan bilgiler edinilir. Olumlu düşünme alışkanlığının nasıl kazanıldığıyla ilgili desteklere ulaşılır…

4. adım: Edinilen bilgiler ışığında; niyeti gerçekleştirecek hedef belirlenir.

Örneğin; “Şu andan itibaren olumlu düşünüyorum. Hedefim olumlu düşünme becerisi kazanmak.”

Bu aşamadan itibaren İç Sistem (Bilinç) işin ciddiyetini anlar ve devreye girer. Bu aşamaya kadar atılan tüm adımlar; İç sistem için sanki birer fantezi; birer oyun ya da hayaldir. Bu yüzden; İç Sistem müdahale etmez. Hedefin belirlenmesi ise; İç Sistem’e durum ciddi mesajını iletir. Çünkü karar verilmiştir. (İç Sistem ancak ani alınan kararlarda hemen devreye girer.)

5. adım: Kişi belirlediği hedef doğrultusunda yürümeye başlar.

Hedefin belirlenmesiyle devreye giren İç Sistem; hedef doğrultusunda atılan ilk adımla karmaşa yaşar. Çünkü kişi; o ana kadar olumsuz düşünce kalıplarıyla yaşamını sürdürdüğünden; İç Sistem’i o duruma uygun bir denge geliştirmiştir. Bu sebeple alışık olmadığı; yeni ve yabancı bir şeyle karşılaşan İç Sistem; telaşlanır. Alıştığı dengeyi korumak için; kişiyi aldığı bu yeni karardan caydırmaya çalışır. Yeni durumla nasıl baş edeceğini henüz bilemediğinden; var olan eski durum; ne kadar kötü olursa olsun; en azından tanıdıktır ve o durumda ne yapacağını bilmektedir.

Bu durum çok uzun yıllar hapishanede ya da hastanede yaşayan bireylerin; bulundukları mekandan çıkmak zorunda kaldıklarında yaşadıkları duruma benzer. Uzun yıllar kapalı mekanda yaşadıklarından; yeni ortama uyum sağlama süreci; onlar için kolay olmaz. Tanıdık mekanlarına geri dönmek istemeleri; bizlere ne kadar tuhaf gelse de durum böyledir. Çünkü İç Sistem; alıştığı dengesini korumaya çalışmaktadır.

Beşinci adım; belirleyici ve önemli bir adımdır. Bu adımda kişi ya İç Sistem ile mücadeleye girerek altıncı adımı atar ya da başladığı yeni macerasını sürdüremez.

6. adım: İç Sistem’in dengesinin bozulması pahasına; İç Sistem ile mücadeleye girilir.

İç Sistem; kişinin bilincidir. Kişi olumlu düşünme becerisini geliştirmek için yaptığı her davranışta İç Sistem ile çatışır. Onun hali hazırdaki dengesini sarstığından; bilinç; bilinçaltına yaptığı baskıyı azaltır. Bilinçaltında bastırılan malzemeleri yavaş yavaş çıkararak; kişiye göstermeye başlar. (Bilinç; kişiyi korumak için; onu rahatsız eden şeyleri bilinçaltına iten ve orada kalmaları için baskı uygulayan sanal beyin bölümüdür)

Bu durumda kişi; ya bilinçaltı malzemeleriyle yüzleşmeyi seçer -ki böylece kendini biraz daha aşmış ve yeni farkındalıklar kazanarak yoluna devam etmiş olur- ya da bilincin ona kurduğu tuzağı göremediğinden; bilinçaltıyla yüzleşmek yerine; bu malzemelerin taşıdığı kötü duygusal içeriklerle oyalanmaktan; aldığı kararın arkasında duramaz.

İç Sistem’in; yani bilincin tuzaklarına karşı uyanık olmak ve yüzleşmeyi seçmek sancılı olsa da; bu sadece bir süreçtir. Yolun ilk kilometreleri sarp ve dikenli olabilir; nihayetinde bir yoldur ve mutlaka her yolun bir sonu vardır.

Kişi; aldığı karar doğrultusunda ısrarla yürüdükçe; İç Sistem sert tepkiler vermeyi bırakır; çünkü yabancıyı yol boyunca tanımaya; onu daha iyi anlamaya; onun dost olduğunu kavramaya başlar. İlk zorlukların atlatılmasıyla beraber; yol giderek düzleşmeye; manzara giderek güzelleşmeye başlar. Yolun tamamlanması; aslında İç Sistem’in yeni dengesini bulmasıdır.


Dış Sistem (Çevre)

Bildiğiniz gibi; alınan kararları çevreyle paylaşmanın hem avantajları hem de dezavantajları olur.

Mesela; yukarıdaki örnekte olduğu gibi. “Bundan sonra olumlu düşünmeye karar verdim.” şeklinde yaptığınız bir açıklama sizi bağlar; sözünüzün arkasında durmanız gerektiği yönünde baskı yapar; bilinçdışı aldığınız kararı uygulatma yönünde sizi programlar; aldığınız kararla çelişen davranışların ayırtına çok daha hızlı varma farkındalığınız gelişir ki; elbette bunlar birer avantajdır.

Yanı sıra ettiğiniz her laf; ilerde aleyhinize delil olarak kullanılma potansiyeline sahip olur; gözlerin üzerinize daha fazla yönelmesine neden olur; her davranışınız diğerleri tarafından an be an izlenir; açıklarınız yakalanmaya çalışılır ki; bunlar da işin dezavantajlarıdır.

Bu durumları; bir şeyleri değiştirmeye karar veren ve verdiği kararı çevresiyle paylaşan her birey yaşamıştır. Çünkü; kişi aldığı karar doğrultusunda ısrarla yürürken; davranışlarını yeni aldığı karara uygun olarak düzenlerken yaptığı yolculuk da; bir yandan İç bir yanda da Dış Sistemler ile mücadele etmek durumunda kalır. Örneğin; sigarayı bırakmaya karar veren kişi; bu kararını uygulamaya koyduğu andan itibaren; İç Sistem ile ciddi savaşlar vermek zorundadır. Çay ile beraber içiyorsa; her çay içtiğinde aklına gelmesi normaldir. Üzüldüğünde içiyorsa; üzgünken aklına gelmesi de normaldir. Yemekten sonra içiyorsa; yemek sonrası yoksunluk yaşaması da normaldir. Bağımlılıktan kurtulmak için; büyük savaşlar verilir. Hele bir de kararını çevresine açıkladıktan sonra; çevresinde onun kararını destekleyenler olacağı gibi; “Yak bir tane; bir kereden bir şey olmaz; nasılsa ölmeyecek miyiz?” şeklinde desteklemeyenler de olacaktır. Yani kişi; her iki sistemle de başa çıkmaya çalışacaktır.

Çevre Sistem’i de tıpkı İç Sistem gibi; hali hazırda bir denge içinde olduğundan; yeni durum ona da yabancı gelir. O da kendi dengesini korumayı amaçlar. Yalnız Çevre Sistemi; İç Sistem’den farklı dinamiklere de sahiptir. İç sistem kişiye özel; biricik ve tektir. Bununla beraber; kişi kendi İç Sistem ile değişik Çevre Sistemlerine katılır. Şöyle ki; normal şartlarda her birey; önce bir aile çevresi içinde dünyaya gelir. Küçük yaşlarda yakın akraba çevresi; komşu çevresi önemli rol oynarken; büyüdükçe arkadaş çevresi; okul çevresi; diğer sosyal kurumlar ve gruplar; iş çevresi… gibi çevrelerin de içine girmeye başlar.

Görüldüğü üzere; aynı kişi farklı çevreler içine girdiğinde; her çevrenin kendi iç dengesiyle de mücadele etmek durumda kalır. Kişinin kendine edindiği farklı çevreler; birbirleriyle ve kişinin İç Sistemi ile benzer özelliklere sahipse; o çevrelere uyum kolay gerçekleşir. Çevreler arası farklılıklar belirginleştikçe; uyum daha fazla çaba gerektirmeye başlar. Çünkü hem çevreler birbiriyle uyumlu olmalı hem de kişinin İç Sistem’i ile uyum içinde olmalıdır.

Denilebilir ki; alınan kararlar; sadece İç Sistemi değil; Çevre Sistemi’ni de etkiler. Örneğin; başka bir ülkeye yerleşmeye karar verirsem; bundan sadece ben değil; ailem; akrabalarım; dostlarım; arkadaşlarım; iş çevrem; sürdürdüğüm çalışmalar; alışveriş yaptığım dükkanlar; gittiğim restoranlar da etkilenecektir. Hatta bırakın ülke değiştirmeyi; semt değiştirmem bile; sistemi etkileyecektir. Verdiğimiz her karar tüm sistemi etkiler.

Verilen kararlar sisteme uygunsa; uyum süreci kolaydır. Bazen de karar bir çevreye uygun diğer bir çevreye ters düşebilir. Ters düşülen çevre; kararı en yabancı algılayan ve kendi iç dengesini koruma yönünde; başlangıçta en sert tepkiler gösteren çevredir. Tıpkı İç Sistem gibi davranır. Zamanla tepkileri yumuşar ve yeni duruma uyum sağlamayı öğrenir.

Aldığınız kararları uygulama aşamasında; ne kadar çok karşıt tepki alırsanız alın; bunun bir uyum süreci olduğunun bilinciyle hareket etmenin; işinizi kolaylaştırdığını gözleyebilirsiniz.

“Kimse kimseyi değiştiremez.” Bu sözün sırrına ermem çok uzun sürdü. Çok uzun zaman ailemin; arkadaşlarımın; eşimin; kardeşlerimin değişmesi için uğraştım durdum. Sonunda çabalarımın boşuna olduğunu; sadece kendimi değiştirebileceğimi; geç de olsa anladım. Bununla beraber değişimin ancak ben istersem ve emek verirsem olacağını; bunun kolay olmadığını; var olan düşünce kalıplarını yıkmanın; yeniyi kabul etmeye çalışmanın bile başlı başına büyük bir iş olduğunu deneyimledim. İç Sistem’in dengesini bozarak; ona yeni ve sağlıklı bir denge oluşturmaya çalışmak; bir yandan çevreyle mücadele etmek; zaman alan; sabır isteyen ve biraz da acıları göğüslemeyi gerektiren; eğitici bir süreçti.

Ve bence; yaşam yolculuğu içinde kazanılması gereken en önemli alışkanlık; doğru düşünme alışkanlığıdır. Buna; “olumlu düşünme becerisi” demeyi uygun görüyorum. Bu şekilde kavramsallaştırmamda ki en önemli sebep; olumlu olana dikkati yöneltmek ve o konudaki farkındalığı arttırmaktır. Her birey bu yetiyi kazanabilmeli ki; asıl önemli olan şeylere yönelebilsin. İstiyorum ki; doğru düşünme becerisini hep beraberce kazanalım. Elimden geldiğince; dilim döndüğünce; aklım yettiğince sizlere bu süreci aktarmaya çalışacağım. Aslında bu benim yolculuğumdu. Şimdi hepimizin yolculuğu olabilir. Millet olarak doğru düşünme alışkanlıkları; yani olumlu düşünme becerisi kazanmaya ihtiyacımız olduğunu görüyorum. Psikolog olduğum için benim sizlere yapabileceğim katkı ancak bu olabilir; çorbaya ancak kendi tuzumu koyabilirim.

Kendinizi geliştirmek ve hayat kalitenizi yükseltmek isterseniz; öncelikle olumlu düşünme alışkanlığı kazanabilir; dünyayı pozitif bir pencereden seyretmenin siz de uyandıracağı huzura tanık olabilirsiniz. Düşüncelerin inançları şekillendirdiğini; inançların davranışları etkilediğini; davranışların da çevreyle kurulan iletişimin kalitesini belirlediği düşündüğünüzde; olumlu düşünme alışkanlığı edinmenin ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu kavrayabilirsiniz.