Zıt kutuplar birbirini çeker. Suskun bir kişi; çoğunlukla konuşkan birine ilgi duyar. Konuşkan biriyle vakit geçirmek onun için eğlencelidir; çünkü o durmadan konuşacak yeni konular bulmakta; gülmekte; sık sık espriler yapmaktadır. Her konuda fikir sahibidir; hararetle daldan dala atlar. Onun tüm bu halleri suskun kişinin çok hoşuna gider. Tam aradığı insandır. Hayatına yeni bir tat gelmiş; kendisini eskisinden daha dinamik hissetmeye başlamıştır.
Konuşkan kişinin cephesinde de durum farklı değildir. Onu dinleyecek birini bulmuştur. Onunla vaktin nasıl geçtiğini anlamaz; gözlerinin içine ne anlatsan dinlemeye hazırım şeklinde bakan kişiye gönlünün kaymaması neredeyse imkansızdır.
Detaycı ve mükemmeliyetçi kişilik özellikleri başat olan kişiler ise; detaylarda boğulmayan; işleri çarçabuk halleden kişilere bayılırlar. Onların gamsızlıkları; her işi tık tık halletmeleri; şip şakçılıkları; hiçbir detaya takılmamaları; karar alırken ki hızları; ne istediğini bilir halleri… Daha ne olsun? Detaycı olmayanlar da detaycıların her şeye önem verişlerine; her noktayı en ince ayrıntısına kadar düşünmelerine; titiz ve temiz çalışmalarına hayran kalırlar. Karşısına her derdini en ince detayına kadar araştırıp yardımcı olmaya çalışan; yüzündeki en ufak duygu değişimlerini bile okuyan; saçını boyattığını fark eden inanılmaz bir insan çıkmıştır. Senin hakkında her şeyi bilmek istiyorum diyen bu kişi; ona ne kadar özel olduğunu hatırlatır. Aradığı insandaki tüm özellikler adeta onda toplanmıştır. Onu düşünmekten kendini alamaz; onun yanında heyecanlanır; onunla bir hayat düşler. Arkadaşları; aile bireyleri onun uygun kişi olmadığını söylese de kimseyi duymaz duyamaz; çünkü aklı başından uçmuş havalarda seyretmektedir.
Genelde aşklar; çok uzun süreli birliktelik (flört; söz; nişan) yaşanmaya fırsat bulunamamış ya da taraflar aceleci davranmışsa; kısa süre içinde evlilikle sonuçlanır. Her iki taraf da evlendiği için çok mutludur. Nihayet öbür yarısına kavuşmuştur. Tencere kapağını bulmuştur. Derken; zaman içinde suskun kişi; eşinin çok konuştuğundan; hep anlatacak bir şeyleri olmasına inanamadığından; başını dinlemeye ihtiyaç duyduğundan yakınmaya; konuşkan kişi ise eşinin kendisini kaale almadığından; hiçbir konuyu kendisine anlatmadığından; onun hakkındaki bilgileri sağdan soldan öğrendiğinden; eşinin kendisine karşı kapaklı kutu olduğundan dem vurmaya başlar. Kendini değerli hissetmediğini haykırır. Eşi onla sohbet etmemektedir. O ilk günlerdeki heyecan da kalmamıştır. Her iki taraf da evliliklerinin temellerinin çatırdadığını zanneder. Bazen de birbirlerine uygun olmadıklarını “Şimdiki aklım olsa seninle evlenmeden önce bir kere daha düşünürdüm” diyerek tartışmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Evliliğin ilk günlerindeki o pırıltının özlemi içinde; beraber geçirdikleri vakitlerin ıstıraba dönüştüğünü ve ellerinden bir şey gelmediğini hissederler.
Ülkemizde 2001 yılında 91 bin 994; 2002 de 95 bin 323; 2003 te 92 bin 637; 2004 te 91 bin 22; 2005 te 95 bin 895; 2006 da ise 93 bin 489 çift boşanmış; yani aynı sayıda aile yıkılmıştır. Boşananların yüzde 90 ı kentlerde yaşamaktadır. Boşanan çiftlerin çoğu evliliklerinin 2-5 yılında mahkemelere başvurmakta ve evliliklerini sonlandırmaktadır. Oysa boşanma sadece eşleri değil; eşlerin ailelerini; ailenin çocuklarını; akrabaları; komşuları; arkadaşları da etkilemektedir. Öte yandan evlilikleri aslen bittiği halde; korku veya ekonomik sebeplerle sürdürmeye çalışan doyumsuz evliliklerin sayısı tahmin etmek mümkün değildir.
Çiftlerin evliliklerinin her aşamasında çeşitli sıkıntılarla karşılaşması gayet normaldir. Evlilik farklı ailelerden gelmiş; farklı çevrelerde büyümüş; farklı yaşam felsefesi oluşturmuş; farklı damak tatlarına sahip; biri A diğeri Z diyen iki insanın bir araya gelmesi ve ortak bir yaşam oluşturma gayretinden başka bir şey değildir. Yoksa; evet ikimizde Tarkan hayranıyız; sinemaya gitmeye ikimizde bayılıyoruz; ikimizde arkadaşlarımızı çok seviyoruz; ikimizde Cim bomluyuz… Ooo ne çok ortak yanımız var; iyisi mi biz evlenelim durumu kadar basit değildir. Eşlerin her şeyden önce birbirlerine alışmaları; birbirlerinin yaşayış şekillerine ayak uydurmaları; eşlerini tanımaları; patron kim olacak kavgalarının durulması; evliliğin bekarlıktan daha farklı sorumluluklar içerdiğini idrak etmeleri; ev işlerinin (yemek; bulaşık; çamaşır…) sorumluklarını paylaşmayı öğrenmeleri; eğer bu süre dahilinde çocuk sahibi oldularsa anne baba olmayı öğrenmeleri ve daha niceleri. Oysa tüm bu zorluklar içinde güzellikler barınmaktadır.
Çoğunlukla bireyler kendinde yaşatamadığı kutbu; yabancı olarak algılar ve yabancı şeyi (duyguyu; davranışı; düşünceyi; tutumu…) dışlamadan duramaz. Oysa bu bağlamda düşünüldüğünde dışlanılan öteki; kendimizde yaşatmayı başaramadığımız kutbumuzdur. Evlilik; beraberliğin getirdiği nice güzellikler yanında eşlere bu yönüyle de gelişme imkanı sunar. Onlara dışladıkları kutbuyla birleşebilmeleri; bütünleşebilmeleri açısından zengin bir zemin hazırlar.
İnsan; ancak ve ancak kendisinde yaşatamadığı kutupları yaşatmaya başladığında iç ve dış dengesine ulaşabilir ve evlilik; birlik olma bilincine erme açısından geniş fırsatlar sunan kutsal bir kurumdur. Bu fırsatları değerlendiremeyen; boşanan çiftlerin; ileride seçecekleri yeni eş aday ya da adaylarıyla yaşayacağı ilişkilerin veya evliliklerin; ilk başarısız evlilik deneyimlerinden bir farkı kalmayacaktır.
Araştırmalar daha önce evlenip boşanmış kişilerin 2.;3.;4….kez de boşanabildiklerini göstermektedir. Çoğu birey ilk evliliklerinde bulamadıkları mutluluğu aramak gayesiyle atıldıkları maceralardan yine boynu bükük dönmektedir. Özellikle son birkaç yıldır hemen her televizyon kanalında yayımlanan evlilik programları; bu gerçeği gözler önüne sermektedir.
Doyumlu bir evlilik karşılıklı verilen emeklerle mümkündür. Çift terapisi süreci; eşlerin güçlü yönlerinin birbirleri tarafından tanınmasını; anlaşılmasını; eşler arasındaki iletişimin kalitesini güçlendirmeyi; öz benliği tanımayı; sağlıklı ilişki sınırları inşa etmeyi hedefler. Problemlerini anlaşılabilir bir şekilde birbirlerine iletebilen; birlikte kurdukları evlilik kurumuna saygı duyan ve onu daha iyiye taşımaya çalışan çiftler; evliliklerinin dengeye; kendilerinin birlik bilincine; çocuklarının sıcak bir aile ortamına kavuşmasındaki en büyük emekçilerdir.
Çift Terapisine Kimler Başvurur?
Evlilik veya ilişkisinde çıkmaza giren bireyler
İlişkisinden memnun olmayanlar
Evliliğini sorgulayanlar
İletişimlerini güçlendirmek isteyen çiftler
Sıkıntılı bir süreçten geçen çiftler
Sıkıntılı bir süreçten geçmiş çiftler
İlk baştan itibaren doğru adımlar atmak isteyen çiftler
Aile Terapisi
Aile terapisi; çift terapisinden farklı olarak; terapi sürecine ailedeki tüm bireyleri (çocuklar) bazı durumlarda da birinci derecede yakınları dahil eden terapi sürecidir. Aile terapisinde amaç; aile bireylerini bir araya getirerek; yaşanan sorunları beraberce çözmeye çalışmak ve ailenin zor dönemi el ele atlatmasını kolaylaştırmaktır.
Birey ailenin bir parçasıdır ve parça bütünden ayrı olarak düşünülemez; bu sebeple birey için en önemli destek ailedir. Parçadaki değişim bütünü etkileyeceğinden; tüm bireylerin terapi sürecine dahil edilmesi zorlukların birlikte ele alınmasını ve çözüme hem daha sağlıklı hem de daha hızlı ulaşılmasını kolaylaştırır.