Her geçen gün daha çok insan evlerinde hayvanlarla birlikte yaşamanın mutluluğunu hayvan dostları ile paylaşıyor. Kimisi bir köpek alıyor; kimisi kedileri seviyor. Bazısı muhabbet kuşu besliyor; bazısı ise ben kanaryadan başkasını beslemem diyor. Saka meraklıları; güvercin meraklıları; süs tavukları; sülün; keklik; bıldırcın besleyenler. Guinea pig(Türkiye’de kobay deniyor); hamster; bukalemun; maymun; kaplumbağa; iguana gibi ilginç hayvanları da beslemekten hoşlanan benim gibi hayvan severlerde artık çevremizde var.
Özellikle çocuklar ve gençler hayvan besleme konusunda inanılmaz istekliler. Nerdeyse her gün kliniğime bu hayvan sevgisi ile dolu gençlerden; çocuklardan gruplar halinde geliyorlar. Sevgi dolu yürekleri ile her gördükleri hayvana coşkulu tezahüratlar yapıyorlar. İzin verseler tüm hayvanları besleyecekler; hepsi birer mini hayvanat bahçesi kuracak.
Bu sevgiyi; coşkuyu gözlemlemek benim için tahmin edemiyeceğiniz kadar güzel bir şey ; Çünkü onları anlayabiliyorum; benim de çocukluğum böyle geçti; hala daha tam bir hayvan delisiyim. Her hayvanı beslemek; incelemek; üretmekten inanılmaz haz duyuyorum.
Sadece bir köpekle yetinemiyorum. Eşimde hayvanları çok seviyor; yoksa zaten anlaşamazdık. Bu kadar çok hayvana meraklı bir insanla yaşamak kolay değil biliyorum.
Evlerinde hayvan besleme konusunda sorun çıkaran eşlere sahip olan arkadaşlarımla dalga geçerim bazen ; ‘’ Benim de eşim beni çok sıkıyor bu konuda; evde sadece bir köpek; bir kedi; bir kuş ve bir akvaryum bulundurmamam izin veriyor; çok dertliyim! ‘’ dediğimde hemen hepsi bana kızıp; ‘’Daha ne istiyorsun ; biz bir tanesini bile kabul ettiremiyoruz; çocuklar inanılmaz istiyor ama eşim kesinlikle bu konuda ikna olmuyor.’’ Diyorlar. Onların durumunu çok iyi biliyorum. Amacım şakayla karışık hayvan sever bir eşle evli olmanın keyfi ile onlara takılmak.
Peki neden evde hayvan istenmiyor ? Bunun bir çok nedeni var. Ama istemeyenlere sorduğumda en çok rastladığım cevap; ‘’Sağlık nedeniyle endişe ediyoruz’’ oluyor.
En çok korktukları kuduz hastalığı; tüyden kist olma hastalığı diye adlandırdıkları kisthidatik hastalığı; kadınlarda düşüklere neden olan toxoplasma hastalığı gibi hastalıklardır.
Bu bahsedilen hastalıkların hepsi çok tehlikeli hastalılardır. Ama ne yazık ki bu hastalılarla ilgili bilgilenme her zaman ya yetersiz ya da yanlıştır. Örneğin kuduz hastalığı konusunda her hayvanın her şekilde bu hastalığı taşıyabileceği; her yolla bulaştırabileceği düşünülür. Her ısırılma olayının kuduz hastalığını bulaştıracağı düşünülür. Halbuki her köpek veya kedi kuduz hastalığı taşıyıcısı değildir. Kuduz hastalığını alması için kuduz başka bir hayvan tarafından ısırılması gerekmektedir. Ama kuduzdan o kadar çok korkulur ki; her köpeği veya her kediyi potansiyel kuduz bulaştırıcısı olarak görme eğilimi vardır.
Diğer bahsettiğimiz hastalıklarında bulaşması için belli kurallar vardır. Bu hastalıkları da her hayvan taşımaz.
Eskiden de söylenirdi ve şimdilerde de büyükleriniz söylüyordur ; Eve hayvan almak yanlıştır; sağlık açısından tehlikelidir. Bu tam olarak yanlış bir söylem değildir . Sokaktan veya herhangi bir yerden aldığımız özellikle yetişkin bir kedi veya köpeği hiçbir sağlık kontrolünden geçirmeden direk ev ortamına almak ve onunla iç içe yaşamak sağlık açısından son derece uygunsuz bir davranıştır. Hatta sadece eve değil bahçemize bile alsak yine onun taşıdığı bazı hastalıkları alma ihtimalimiz artar. Bu hastalıklar insandan insana geçen yüzlerce hastalığın yanında 4-5 hastalık olarak son derece az sayıdadır. Ve hemen hepsinin gerek aşılama gerekse çeşitli ilaçlarla iyileştirilmesi veya yok edilmesi mümkündür. Gün boyunca onlarca insanla yakın temasta bulunuyoruz ve bunların çoğunda bize bulaşabilecek en azından grip gibi bir mikrop var. İnsanlardan bize geçebilecek hastalıklar açısından fazla yapabileceğimiz bir şey yok. Her bilinçli insanın bildiği basit sağlık önlemlerini alıyoruz. Yemeklerden önce ellerimizi yıkamak; sebze ve meyveleri yıkamak vb önlemler bunlar. Biz insanlarla olan yaşamımızı onlardan bir hastalık kapabiliriz diye kısıtlayamayız. Peki. Hayvan dostlarımızlar tam olarak bizim kontrolümüz altında olmalarına rağmen neden hayvanlarla olan birlikteliğimizi kısıtlayalım.
Gerek Amerika’da ; gerekse Avrupa’da bilinçli insanların ve Veteriner Hekimlerin sayesinde hayvan dostlarımız gerekli sağlık koşulları sağlanarak insanların yaşamı içinde birer aile ferdi gibi yerlerini almışlardır. Artık Türkiye’de de aynı sağlık koşullarını sağlamak mümkün olduğu için evlerimize veya bahçelerimize aldığımız; onlarla birlikte yaşamaktan hoşlandığımız; çocuklarımızın kişilik gelişimine; sorumluluk ve sevgi duygusuna katkılarını asla inkar edemeyeceğimiz hayvan dostlarımızın gerekli sağlık kontrollerini; aşılarını ve parazit uygulamalarını düzenli yaptırdıktan sonra hiç korkmadan onları ailemizin içine alabiliriz.