Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Prebiyotik ve Probiyotik Tüketimi Neden Önemli?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56

İntestinal florada yaklaşık 1014 kadar 400-500 cins bakteri bulunmaktadır. Bunlardan clostridia; proteus ve pseudomonas aeruginosa gibi bakteriler organizma için zararlı iken; laktobacilli ve bifidocacteria gibi probiyotik olarak adlandırılan bakteriler ise organizma için faydalı bakterilerdir. İntestinal mikroflora konakçı organizmanın yaşamı için çok önemli bir kısımdır. Bu bileşim yaşamımız boyunca sürekli değişim halindedir; fakat bunun devamlılığı sağlanmalıdır. Kalın bağırsakta belirli bir denge içinde yaşayan patojenik; patojenik olmayan ve patojenik potansiyeli olan mikroorganizmalar bağışıklı sisteminde; metabolik işlemlerde ve bunları etkileyen bütün işlemlerde önemli rol oynarlar.

Besinlerle alınan ve intestinal kanalda yaşayan patojenik olmayan yararlı bakteriler olarak adlandırılan ‘probiyotikler’ sağlığı korumada önemli rol oynarlar. ‘Prebiyotikler’ ise; kalın bağırsakta probiyotiklerin çoğalma ve büyümesinde etkili olan; bitkilerin sindirilmeyen bileşiminden oluşan oligosakkaritlerdir.

Antibiyotiklerin yan etkilerinin artması ve mikroorganizmaların giderek antibiyotiklere karşı daha dirençli hale gelmesi prebiyotik ve probiyotikler üzerindeki çalışmaları arttırmıştır. Bilindiği gibi besinler; sağladıkları besin öğelerinin yanı sıra sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkilemekte ve bazı hastalıklara yakalanma riskini arttırmakta ya da azaltmaktadır. Bazı besinlerin ise besleyici özelliklerine ek olarak sağlığı olumlu yönde etkileyici özellikleri vardır ve bu besinler ‘fonksiyonel besinler’ olarak adlandırılır. Çok sık fast food tüketimiyle beraber doymuş yağ ve kolesterol alımının artması; sebze ve meyve tüketiminin azalması; basit şeker ve sodyum tüketiminin artması sağlığı olumsuz yönde etkilemekte ve kanser ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini arttırmaktadır. Fonksiyonel besin olarak probiyotik tüketiminin sağlığı korumadaki etkileri birçok bilimsel çalışma ile gösterilmiştir.

Bir probiyotik bakterinin etkin olabilmesi için; yeterli sayıda canlı mikroorganizma içermeli; mide asidinden etkilenmemeli; safra tuzlarına karşı dayanıklı olmalı; kalın bağırsağa kadar ulaşabilmeli ve bağırsak duvarında bazı hücrelerin dış yüzeyine yapışmalıdır. Bu şekilde yapışmış bir probiyotiğin ömrü kısadır. Düzenli bir şekilde alımından sonra birkaç gün ila 1 hafta bu şekilde yaşayabilmektedir. Probiyotikler ve diğer mikroorganizmalar besin ve yaşamaya uygun yer için sürekli yarış halindedirler. Prebiyotik kullanımı ise bu noktada devreye girer. Prebiyotikler; sindirilmeyen ve yararlı mikroorganizmaların sağlığını olumlu yönde etkileyen besin bileşimleridir. Bir besinin prebiyotik özellik gösterebilmesi için mide ve bağırsaklarda sindirilip emilmemeli; kolondaki yararlı mikroorganizmaların çoğlamasını uyarmalı ve intestinal florayı sağlıklı bir şekilde değiştirmelidir. Prebiyotikler kolonda yararlı mikroorganizmalarca fermente edilir ve kısa zincirli yağ asitleri açığa çıkar. Bu da yaralı mikroorganizmaların çoğalmasına neden olur. Etkinliği kabul edilmiş bazı prebiyotikler; anne sütünde bulunan galaktooligosakkaritler; soya oligosakkaritleri; inülin ve fruktooligosakkaritlerdir. Fruktooligosakkaritler doğal olarak soğan; sarımsak; buğday; çavdar; pırasa; enginar ve muz gibi besinlerde bulunur. Oligosakkaritlerin en önemli fizyolojik özelliği ince bağırsakta sindirilmeden kalın bağırsağa geçmesi; bağırsaklarda patojen mikroorganizmaların çoğalmasını engelleyen bifidobakterilerin çoğalmasını uyarmasıdır. Ayrıca kalın bağırsağın çalışmasını olumlu yönde etkilemekte ve kan lipitlerini düşürücü etki göstermektedir.

Prebiyotik ve Probiyotiklerin Bazı Hastalıklarda Kullanımı

Bazı medikal işlemler floradaki probiyotiklere zarar verebilmektedir. Aynı zarar floradaki besin eksikliğinden de kaynaklanmaktadır. Sahada yapılan birçok kontrollü çalışma bazı probiyotik türlerinin rotavirüslerin sebep olduğu gastroenteritlerin süresini azaltmakta çok etkili olduğunu göstermiştir. Bu etki enteral antijen alımının sonlandırılmasını; inflomasyona neden olan salgıların azalmasını; intestinal mukozanın normal aktivitesine yardımcı olmasını ve Ig A üretiminin artışını sağlamasından kaynaklanmaktadır.

Ayrıca probiyotiklerin kanserden korunma ve bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri de bilinmektedir. Laktik asit bakterileri ve onların çoğalmasını sağlayan prebiyotikler genlere toksik etki yapan karsinojenleri etkisizleştirerek bağırsak dokusunda DNA hasarını önlemektedir. Fakat desteklenmesi adına daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bağırsaklarda yararlı bakterilerin çoğalması zararlıların yerleşmesini önlemektedir. Probiyotiklerin bağırsaklarda çoğalmasıyla Ig A ve Ig M antikorlarını sentezleyen hücrelerin arttığı da bilinmektedir. Probiyotik bakteri bağışıklık yanıtını arttırmakta ve kişinin patojen mikroorganizmalara karşı direncini arttırmaktadır.

KAYNAKLAR:
  • Figler M; Mozsik G; Schaffer B; Gasztonyi B; Acs P; Szili B; Rab R; Szakaly S.Effect of special Hungarian probiotic kefir on faecal microflora. World J Gastroenterol 2006; 12(7):1129-1132.
  • Marteau P; Seksik P; Jian R. Probiotics and intestinal health effects: a clinical perspective. Br J Nutr 2002; 88 Suppl 1: 51-57.
  • Baysal A. Beslenme. 2002; 9:368-370.

Dyt.ASUMAN AKÇAY