Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Susam Sokağı ve Sihirli Annem: Dizilerin Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:56    Güncellendi: 18.02.2025 21:56
Televizyon denilen görsel güç aracının vizyonumuza yeni yeni ve çok nezih bir temkinle katıldığı dönemde; 80’lerde; çocuk olmanın keyfini unutamayanlardanım. O zamanlarda varolan yayın sadeliği ile şimdiki ‘güç bende artık!’ paradigmasını kıyaslamak mümkün değil elbette. Susam sokağımız vardı bizim severek izlediğimiz. Şimdi ise “Sihirli Annem” ve bunun türevleri “En İyi Arkadaşım” vs. isimli diziler var ve belki de küresel düzeyde etkilerini sürdürmeye devam eden Harry Potter tarzı yaklaşımlar var çocukların dünyasında. Geçmiş ve bugünle ilgili kıyaslamayı nostalji tutkunluğu akımı adına değil; şimdiyi değerlendirmek adına yapma gereği duyuyorum.

Burada ekranlardaki şiddetten; cinselliği ortaya döken programlardan bahsetmeyi; bunların tekrar tekrar yerilmesini gereksiz buluyorum. Bu konuda herkesin bir fikri mevcuttur. Unutulan nokta; çocukların bebekliklerinden itibaren hızlı değişen uyaranlara maruz kalması. Çocuğu yemek yemediği için televizyonun sihrini kullanan; televizyonu sanal bakıcı olarak kullanan annelerin sayısı gün geçtikçe artmakta. 3 yaşındaki bir çocuğu 100 kadar reklam amblemini ezberlediği ve bilinçaltı düzeyde bu etkilere maruz kaldığı bir yoğunluktan bahsediyoruz. Televizyonun şimdiki içeriğine bakıp da “bu ne uyaran bombardımanı; bu ne insafsızlık!” demeden alamıyor insan kendini. 30 kadar özel kanal ve bu kanallar arasında hıza yetişmeye çalışan insan her evde görülen ortak insan tipi. Oluşturulan televizyon bağımlılığı; öte yandan uyaran bağımlılığı haline dönüştüğü için ilerleyen yaşlarda çocuklarda ve gençlerde gördüğümüz doyumsuzluk problemlerini beraberinde getiriyor. Temel slogan şu: “sakın kaçırmayın!” Kaçırmanın anlamı; kaybetmekle eşdeğer olduğundan; insan hep yetişen ve elde eden olmak zorunda kaldığından; modern insan hep kazanan olmalı. İzlemediği takdirde kaçırmış ve kaybetmiş olamaya tahammülü olmamalı. Şimdiki çocuklar bu etkilere maruz kalan gurup olarak dikkatle incelenme ve anlaşılmayı bekleyen grup olarak karşımızda…

Bizim “Susam Sokağı”mızda yer alan sade ve erdemli hayat modeli şimdiki çocukların ekranlarda örneğini göremediği bir model. Edi ile Büdü arasında yaşanan “zıtlıkların güzel arkadaşlığı”nın hangi örneğini gösterebilirsiniz bana? Şimdiki çocuklar; en çok rağbet ettikleri oyuncaklar arasında olan sihirli değnekleri ile tek tip bir kolay etki arayışı içerisindeler. Çünkü şimdiki iş dünyasında hakim paradigma olan “etkile ve avucunun içine al”ın çocukça versiyonu ekranda hayal gücünün son haddinde istismarı olarak karşımıza çıkmakta. Bu türlü dünya görüşü yüklemelerinin ileride televizyon medya yoluyla cinsel istismara maruz kalmalarında daha az tehlikeli olmadığını düşünüyorum.
Çocukların dünyasında algısal sınırlar kalktığında özellikle işlem öncesi dönemde (okul öncesi dönem); sağlam zeminini kaybeden ahlak gelişimi biraz şansa kalıyor demektir. Daha gerçekçi bir tabirle ahlak anlayışı aileden önce çok; dış etkenler tarafından belirleniyordur. Çocuğun dünyasında ihtiyaç duyduğu otorite simgesi olan “baba” figürünün evin köpeği figürüyle yer değiştirdiği bir dizinin (Sihirli Annem) simgesel olarak kargaşa yaratacağını görmemek mümkün değildir.

Aileler öncelikle kendileri kendi televizyon izleme alışkanlıklarını gözden geçirirlerse; ve kendileri için yeni alternatifler üretirlerse çocuklarına faydalı olmaları sürecinin hızlanacağı umudunu taşıyorum. Çocuklardan ve gençlerden umutlu olmayı hak eden bir toplumun; gelecek neslin temsilcilerine kazandırmaları gereken özellikler; seçicilik ve değerlere karşı duyarlılık olmalıdır. Bu duyarlılığın oluşmasında Susam Sokağı’ndaki Tahsin Usta; Zeynep Abla gibi ‘biz’den eğiticilere ve doğruyu öğretici modellere; şimdiki çocukları eğitirken fazlasıyla ihtiyacımız olduğunu hissediyorum.