Anne babaların çocuk ile iletişimi iki ana unsur etrafında dönmektedir: Sevgi; eğitim… Sevgi; sevecenlik; koruma; kollama gibi olumlu duyguların bütünüdür. Eğitim ise yasakları; kuralları; toplumsal becerileri; yetenekleri geliştirmeye yarayan; insanın sosyal bir varlık olması için yapılan öğretici davranışların bütünüdür.
Sevgi ve eğitim konularında olabilecek azlık ya da çokluk olumsuz aile tutumlarına neden olur. Aşırı sevgi gösterilen çocukların aileleri aşırı koruyucu ve kollayıcıdır. Çocuk karşılaştığı her zorluğu anne babası sayesinde aşar; anne babaya çok güvenir fakat kendine olan güveni asla gelişmez. Anne ve babası onun zorlukla karşılaşmaması için bütün zorlukları sırtlanmıştır ne de olsa. Sevginin gereğinden daha az verilmesi sonucunda ise çocuk ilgi çekebilmek için farklı (olumsuz) özellikler geliştirecektir; olumsuz duygularla büyüyecektir. Ayrıca sevgi az lığı ile büyüyen çocukların özgüvenleri düşük olmakta ve başkalarına da güvenmekte zorlanmaktadırlar. Yetersiz sevginin sonuçları aşırı sevgiye göre daha olumsuz olmaktadır.
Eğitim konusunda fazlaca ciddi olmaya çalışan anne babalar; sıkı bir eğitim modeli oluşturmaktadırlar. Yasaklar; kurallar çocuğu daha ilk yıllarda kabullendirilmeye çalışılır. Maalesef ki yapılan küçük hataların bile gereğinden fazla önemserler. Çocuklarının kendi tasarladıkları kalıba hemen uymasını isterler. Bu şartlar altında büyüyen çocuk kendi iradesini geliştirmekte zorlanacak; ilk müsait olduğu anda anne babasının koyduğu yasakları çiğneyecektir. Sıkı bir eğitim modelini takip eden ailelere olan incelemelerim gösteriyor ki; bu ailelerde ceza çok sık kullanılıyor. Övgü yerine cezanın baskın olduğu ortamda büyüyen çocukta kişilik ile ilgili önemli bozukluklar olabilir. Sıkı bir eğitimle büyüyen çocuk; kibar; uslu ve dürüst olabilir ama unutmayın bu özelliklerinin yanında küskün; hemen kırılan; hakkını aramakta zorlanan; huysuz; kolay etkilenebilen bir bireyde olacaktır.
Rahat bir eğitim modeli benimseyen anne babalarda ise gözlemlenen aşırı boş vermişliktir. ‘Çocuktur her şey yapar’ anlayışı onu başıboşluğa itmektedir. Çocuk kendi kendine yetmeye çalışır. Bu çocuklar ilerleyen zamanlarda bencil; sabırsız ve anlayışsız olabilmektedirler. Sıkı bir eğitim modeliyle büyüyen çocuklar pasif olurken; aşırı rahat ortamlarda büyüyen çocuklar ileride çok şımarık olabilmektedirler; olgunlaşma süreçleri uzamaktadır.
Sevginin ve eğitimin seviyelerinin nasıl olması gerektiğini konuştuk. Peki; bu seviyeler sık sık değişiyorsa? Bazen aşırı sevgi gösteren anne bazen çocuğunu görmezden geliyorsa? Disiplinin ve sevgilinin ne zaman nerede kullanacağını tam olarak kestiremeyen ailelerin yetiştirme biçimi de oldukça yanlıştır. Böyle bir ortamda büyüyen çocuk nerede ne yapacağına tam olarak karar veremez; kime ne kadar yakın olması gerektiğine karar veremez. Yetişkinlik yaşamında ise iç çatışmalar yaşaması; huzursuzluklar geliştirmesi; tutarsız bir yapı sergilemesi kaçınılmazdır.
Günümüz çocuklarına erken yaşta özgüven kazandırmak gerekmektedir. Özgüveni genel anlamda yaşamın getirdiği birçok güçlükle; kararlar; durumla başarılı biçimde yüzleşebilme yeterliliği olarak tanımlayabiliriz. Çocukların başarılı ve güçlü bir karakter olmaları için kendilerine olan güvenleri; kendilerine inançları desteklenmeli ve yeşertilmelidir.
Çocuğunuza; gücünün yetebileceği görevler verin ve başarıyla yerine getirdiği her görev için onu kocaman bir gülümsemeyle ödüllendirin. Bu davranışla; onun kendisine verdiği değer ve yapabileceklerine olan inancını sağlamlaştırmış olursunuz. Çocuğun çok küçük yaştan itibaren kendi kendine yapabilecekleri hakkında iç görüye sahip olması onu ileri yaşamında sağlıklı ve mutlu hissetmesini sağlayacaktır.
Hayatımızın her evresinde çeşitli kararlar veririz; çeşitli seçimler yaparız ve bunları fark etmeyiz bile. Oysaki kararlarımız seçimlerimiz bütün hayatımızı etkileyecek unsurlardır. Çocuklarımıza doğru karar verebilmeyi öğretmeliyiz. Karar verme konusunda da onlara özgür alanlar tanımalısınız. İyi karar verebilmeleri için onlarla beraber çalışabilirsiniz. İyi bir kararı tanımalarına yardımcı olmalı; ayrıntılarıyla birçok şeyi anlatmalısınız ama dikkat edin lütfen karar verme görevini onlara bırakın.
Özgüveni yüksek ve kendi kararlarını verebilen çocuklar yeni şeyler deneme konusunda daha istekli davranacaklardır. Bu çocuklar yetişkin bir birey olduklarında gerek sosyal hayatlarında gerekse iş hayatlarında daha girişimci olacaklardır. Muhtemel bir arkadaş ya da yönetici baskısı karşısında daha kolay kendini savunan bireyler olacaklardır. Problemlere etkili çözümler sunabileceklerdir. Bu ve benzeri yetenekleri olan bireyler ise depresyon ve stresten oldukça uzak bir yaşam sürecektir. Unutulmamalıdır ki; özgüveni düşük bireylerin yeme bozukluğu geliştirme; uyuşturucu ve alkol kullanımı ile ilgili problemleri özgüveni yüksek bireylere göre daha fazla olacaktır. Ayrıca özgüven eksikliği değersizlik duygusunun gelişmesini tetikler ve değersizlik hisseden ya da değersizlik duygusu hissetmeye çok yatkın olan bireyler sağlıksız beslenme; az egzersiz yapma ile beraberinde gelen kalp hastalığı; obezite ve diğer hastalıklar ile savaşmak zorunda kalabilirler.