Gençlerin sınav kaygısı yaşamasının başlıca nedeni ‘Acaba istediğim yeri kazanabilecek miyim?’ telaşıdır. Oysaki gelecek için kaygılanmaları gereken ilk kıstas ‘Acaba bu meslek benim için doğru meslek mi?’; ikinci kıstas ise ‘Mesleğim bundan 20-30 yıl sonra da geçerli olacak mı?’ sorunudur. Meslek geçerliliği açısından bakacak olursak bundan 20-30 yıl önce geçerli olan meslekler geçerliliğini yitirmiş gözükmektedir. Oysa o yıllarda bu mesleklere mensup olanların hayat standartları ve toplumsal saygınlıkları çok yüksekti. Bugün eczacılık; veterinerlik; kimya ve inşaat mühendislikleri; avukatlık ve hatta doktorluk gibi mesleklerde mezun fazlalığı bulunmakta oysa özellikle anne-babalar bu meslekleri hala ideal meslekler olarak görmektedir. Eczacılık sektöründe ilaç satışının yaklaşık %70-80’i doğrudan devlete fatura edilmekte ve kar oranlarında ise ciddi düşüş yaşanmaktadır. Eleman ücretleri ve kira gideri eczanenin ayakta kalmasını zorlaştırmaktadır. Doktorlar açısından çok yeni düzenlemeler olmaktadır. Bursalıların da çok yakından bildiği gibi Eylül ayında aile hekimliği uygulamasına geçilecektir. Doktorlar hizmet yılı ve hizmet puanına göre belirlenen bir bölgede çalışabileceklerdir. Dolayısıyla yeni mezun hekimler nerede iş bulurlarsa orada çalışmak durumunda kalacaktır. Takdir edersiniz ki bu uygulamalar önceki uygulamalara göre farklı ve yenidir. Bu nedenle öğrencilerin ÖSS sınavını önemsedikleri kadar mezun olduklarında mesleklerini yapmaya çalışırken nelerle karşılaşacaklarını da önemsemeleri gerekmektedir.
İkinci kıstasımız ise ‘Acaba bu meslek benim için uygun mu? sorusunda gizlidir. Seçeceğiniz mesleğin size uygun olup olmadığını anlamak için ‘Bundan 10 yıl sonra nasıl bir hayat yaşamak isterim.’ sorusunu sormalısınız. Bazı işler hemen para kazandırırken bazıları ancak olgunluk yaşlarında tecrübe ile para kazandırır. Örneğin bir tatil köyünde animatörlük gençken para kazandırırken; ileri yaşlarda yapılması zor bir meslek haline gelebilir. Oysa doktorlar gençken ihtisas yapmak ve tecrübe kazanmak gerektiğinden daha olgun yaşlarında para kazanmaktadırlar. Büyük şehirde mi küçük şehirde mi yaşamak istediğinize karar vermelisiniz. Örneğin radyo-televizyon okuyacaksanız küçük bir şehirde yaşamanız zordur ancak muhasebe bölümünü bitirirseniz her yerde iş yapabilirsiniz. Üstelik seçenekleriniz de daha çoktur. Ama eğer gezmeyi ve açık havada çalışmayı seviyorsanız muhasebe bölümünü seçmemelisiniz. Topluluklardan hoşlanıyorsanız şirkette çalışabilecekken eğer kendi işinizin patronu olmak istiyorsanız bireysel yapılabilecek bir iş seçmelisiniz. Örneğin radyo-televizyon takdir edersiniz ki pek bireysel bir iş değildir. İnsanlarla olmayı seven kişilerin doktorluk; hemşirelik; psikologluk gibi işleri seçmeleri daha doğrudur.Bazı meslekleri yaparken ticaretten hoşlanıyor olmanız gerekir; bazılarında ise seyahat etmeyi sevmeniz.
Görüldüğü gibi sadece ÖSS sınavını kazanmak yeterli olmadığı gibi; eğer size uygun olmayan bir bölümü bitirdiyseniz hayat başarısını da garantilememektedir. Bu sınav da diğer sınavlar gibi bir sınavdır ve eğer kendinizi başarılı ve en önemlisi işe yarar hissedeceğiniz bir meslek edinmek istiyorsanız önce kendinizi doğru tanımalısınız.
Danışanlarım arasında liseden sonra işe girmiş ve 30 yaşında bulunduğu işyerinde üst düzeylere gelmiş çok sayıda insan var. Bunların çoğu sonradan dışarıdan da olsa üniversite bitirmiş; bir ya da ikinci yabancı dili öğrenmiş kişiler. Mesleki tecrübeleri iyi üniversitelerden mezun ve master yapmış kişilere karşı tercih edilmelerini sağlıyor. Oysa çok iyi üniversitelerden mezun;30 yaşında ve yaşamda istediği başarıyı yakalayamadığını söyleyen pek çok danışanım da var. Sanırım erken işe başlayanların hangi işi sevdiklerini anlamaları ve doğruyu bulduklarında o yolda ilerlemeleri için daha çok şansları var. Hepinizin ne istediğinizi bulmanız ve çok mutlu olmanız dileklerimle.