Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kuş Gribi ile İlgili Efsaneler ve Gerçekler

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Ülkemiz kuş gribi ile maalesef tanıştı. Uzakdoğu da 1997 yılında başlayan süreç çeşitli ülkelerde görüldükten sonra ülkemize de geldi. Türkiye bu süreçte hastalığın görüldüğü 25. ülke. Hastalık son olarak Rusya da görüldükten sonra ülkemize de kısa sürede geleceği beklenen bir olaydı ve gelişin bu zamana kadar gecikmesi büyük bir şanstı

Dileriz bu şansımız yine devam eder; yeni bir vakayla karşılaşılmadan bu tehlike sezonunu atlatırız. Hastalığın Rusya da görülmesinin ülkemiz açısından önemi; sonbahar göçmen kuş hareketinin güzergahı ile ilişkilidir. Hastalık yalnızca göçmen kuşlarla bulaşmıyar; bulaşmaya aracılık edecek her türlü araç ve malzeme ile de gelmesi söz konusu. Konu uzmanları; bakanlık ve sektörün beklediği bu hastalık ne yazık ki sürpriz bir olay gibi büyük bir infial ve panik içerisinde karşılandı. Nedeni ise yeterli kamuoyu bilgilendirmesinin olmayışı idi. Kamuoyu bilgilendirmesine yönelik göçmen kuşlar konusundaki uyarı Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından 15 Eylül 2005 tarihinde yapılan basın açıklaması ile gündeme taşınmaya çalışıldı ise de birkaç basın-yayın kuruluşu dışında dikkate bile alınmadı.

Kuş gribi geldiğinde ise konuya herkes atladı. Tüm televizyon kanalları ve basın tam tekmil sahiplendi. Bu yadırganacak bir şey değildi. Ancak medyamız korkunç bir bilgi ve konuşma kirliliğine neden oldu. Ağzı olan her kimse kuş gribi konusunda uzman edasıyla televizyon ekranlarında konuştu daha önemlisi ise konuşturuldu. Ekrana çıkma hevesi olan insanların olmasını yadırgamak belki yanlış olur; ancak mesleki etik bilen kişilerin buna dikkat etmesi gerekir. Basının kalitesi ise bunu ayırt edebilmesinde saklıydı. Bu olayda konunun muhatabı veteriner hekimlerin dışında herhalde her meslekten kişiler kuş gribi uzmanı olarak konuştu ve hayvanlarda hastalığın seyrini; bulaşmayı ve tavuk etinin yenip yenmeyeceği konu sunda hüküm verdiler

Hastalığın bulaşma yolları neler?

Bunun sonucu ise insanların kafası karıştı. En üzücü olay ise eğer haber doğruysa TBMM de menüden tavuğun kaldırılmasıdır. Bunun yapılmasında katkısı olanlar milletten özür diIemeli ve görevlerini terk etmelidir. Hastalığın Rusya da tekrar görülmesi ve Romanya da da ortaya çıkması göçmen kuş hareketinin trafiği ile birleşince ülkemiz yüksek düzeyde risk altındadır. Ülkemizin öncelikle sulak alanları çevresi hastalığın çıkma ihtimalinin en yüksek olduğu bölgelerdir. Bu risk devam edecek olup ilkbahar aylarındaki göçmen kuşların güneyden kuzeye göçü esnasında daha da artacağı beklenilmektedir. Hastalığın ne olduğu konusu fazlaca konuşuldu. Burada da kısaca özetlemekte fayda vardır. Kuş gribi olarak ifade edilen etken virüs hastalığının bilimsel adı Avian Influenza dır. Esas itibarıyla kanatlı türlerinin hastalığı olup kanatlı türlerinde virüsün bulaşmasından sonra hastalığın ortaya çıkması için geçen süre birkaç sar ile 2-3 gün arasında değişmektedir. Bulaşmada göçmen kuşlar önemli rol oynamaktadırlar. Enfekte kuşların dışkıları ve vücut akıntıları ile bulaşık yem; su; alet-ekipman; personel; kuluçkahanede kırılan yumurtalar bulaşma nedenleridir. Hastalığın hayvandan hayvana bulaşması çok rastlanan bulaşma şeklidir. Tavuktan yumurta yoluyla civcive bulaşma ile ilgili kesin bir kanıt bulunmamakla beraber hasta hayvanlardan elde edilen yumurtaların kabuklarında etkenin varlığı tespit edilmiştir. Virüsün hava yolu ile taşınması sınırlıdır. Ayrıca hastalık böcekler; kan emici sinekler; fare ve benzeri haşereler ile hasta hayvanlardan duyarlı olanlara mekanik olarak bulaşır. Bütün dünyada büyük ekonomik kayıplara neden olan bir hastalık olup tavukçuluk sektörünü tehdit eden önemli viral hastalıklardan biri olarak kabul edilmektedir. Avian influenza virüsünün A; B ve C antijen ik tipleri vardır. B ve C tipi yalnız insanlarda hastalık oluşturur. A tipin ise; insan; domuz; at; balina; Amerikan vizonu ve kanatlılarda solunum yolu enfeksiyonu oluşturduğu tespit edilmiştir. A tipi virüsler Hemaglutinin (HA) ve Neuraminidase (NA) antijenik yapılarına bağlı olarak alt tiplere ayrılmışlardır. Bilinen 15 farkIi Hemaglutinin (H) ve 9 farklı Neuraminidase (N) tipinin varlığı söz konusudur. Tüm kanatlılarda virüsün patojenitesine göre % 10-100 arasında ölüm görülür. Kıtalar arası çıkan salgınlarda; virüsün alt tiplerinde bir benzerlik yoktur. Bu da şunun önemini vurgular; yatayenfeksiyonların yanında; genetik mutasyonlarda hastalığın etkisi ve şiddeti üzerinde büyük bir roloynamaktadır. influenza virüsleri ılıman ve kutuplara yakın bölgelerdeki insan; domuz ve at popülasyonlarında belirli zamanlarda; özellikle kış mevsiminde; tropikal ve subtropikal bölgelerde ise bütün yıl boyunca görülmektedir. Bununla beraber kanatlı ve deniz memelilerinde herhangi bir zamanda influenza salgınıarı çıkabilmektedir.

Hastalık insana bulaşır mı?

Hastalıkla ilgili klasik bilgiler; hastalığın kanatlı türlerinden insana bulaşması için en önemlisi domuz olmak üzere bir başka memelinin aracılık yapmasına bağlı idi. Uzakdoğu daki gelişmeler virüsün özellik değiştirerek kanatlı türlerinden doğrudan insana bulaşabilme yeteneği kazandığını göstermiştir. Ancak bu bulaşmanın olabilmesi için yakın temas ve insanda bağışıklık ve savunma mekanizmasının zayıflamış olması gerekmektedir. Tüm dünyada insan sağlığı ile ilgili endişenin nedeni ise halihazırda insandan insana bulaşma özelliği olmayan virüsün mutasyonla bu yeteneği kazanma ihtimalidir. Bu özelliği kazanması halinde virüsün çok sayıda insanın ölümüne neden olabileceğind en korkulmaktadır. Virüs ısıya ve dezenfektanlara karşı hassas olup 70 santigrat sıcaklıkta bulaşma ve hastalık yapma özelliğini kaybetmektedir. Bu nedenle hasta hayvanlardan elde edilmiş olsa dahi pişirilerek yenen kanatIı et ve ürünleri için insan sağlığı yönüyle bir risk yoktur. Bundan öte ülkemizde hastalık tek noktada çıkmış ve kontrol altına alınmıştır. Ticari işletmelerde henüz bir problem olmadığı gibi veteriner hekim kontrolünde kesilen ve pazara sunulan tavuk eti için problem ve şüphe bulunmamaktadır. Ülkemiz için esas olan bundan sonra ne yapılacağı; nasıl yapılacağıdır. Hastalık riski devam edeceğine göre tüm toplumun bilgili ve bilinçli şekilde hastalığın çıkmaması ve çıktığı noktada yayılmadan yok edilmesi önem kazanmaktadır. Bu nedenle kısa vadede panik havasının sakinleşmesiyle kamuoyu doğru ve yeterli bilgiye sahip kılınmalıdır.

Diğer taraftan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı nın yapısı derhal masaya yatırılmalıdır. Reorganizasyonla 1984 yılında oluşturulan bu yapı ülkenin tarım ve hayvancılığını yönlendirmenin mümkün olmadığı yıllardır haykırılmaktadır. Veteriner işleri Genel Müdürlüğü merkez ve taşra birimlerinin kapatılması ile yıllardır gerek hayvansal üretimde gerekse hastalıklarla mücadelede sürekli erozyon yaşanmaktadır.

Bundan sonra yapılması gerekenler ...

Bakanlığın bu yapısıyla salgın hayvan hastalıklarıyla mücadele etme güçlüğü ortadadır. Kamu reformu çerçevesinde hazırlanan bakanlık yapılanması taslağı da sağlıklı değildir ve AB uyumlu değildir. Bu konuda AB tarafında bakanlık ve Başbakanlık uyarıimıştır. Konu hızlı şekilde değerlendirilerek uluslararası kontrol ve mücadele esaslarına uygun şekilde veteriner ve gıda hizmetleri merkez ve bağlı taşra birimleriyle tek çatı altında toplanmalı ve oluşturulacak yapı hızlı şekilde uygulamaya konulmalıdır. Aksi takdirde kuş gribi; Kırım Kongo ateşi gibi güncel; şap hastalığı; şarbon; Malta humması; tüberküloz; kuduz gibi kanıksanmış hayvan hastalıkları ve zoonozlarla mücadele yapılamayacaktır. Böylece hayvan hastalıklarından dolayı ülkemiz ekonomik kayıplarla karşı karşıya kalacağı gibi gıda güvenliği ve halk sağlığı temin edilemeyecektir. Bu yapıyla AB ile uyum olmayacağı gibi her zaman için ihracat imkanları kapanacak; ülkemiz yabancıların gıda pazarı olacaktır. Uyum sürecinde bu yapının sonucu yerli üretimimiz yeterli kontrol mekanizmasından geçmediği gerekçesiyle iç pazarımızda bile satılamayacaktır.

Bir başka acil konu ise bakanlık halihazırda merkez ve taşra birimlerindeki 2000 civarındaki veteriner hekim mevcuduyla rutin işleri yerine getirmede yetişememektedir. Düşük ve yoksulluk sınırının altında ücretle çalışan veteriner hekimler emeklilik gününü beklemekte; geldiği gün ayrılmaktadır. Bu yetersiz kadro ve iş yükü ve bozuk moral ile salgın hastaIıklarla mücadelenin ne düzeyde mümkün olacağını yorumlamaya bile gerek yoktur. Acilen 1000 kişi olmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ndaki veteriner hekim sayısı 5-6 bin düzeyine kısa sürede ulaştırılmalı; yerel yönetimlerdeki boş veteriner hekim kadrolarına istihdam sağlanmalı; ücret düzeyi iyileştirmesinin ve 20 yıldır yapılamayan uzmanlık eğitiminin derhal başlatılmasının temini gerekmektedir.

Bu şartlarda umuyoruz ki yeni bir salgınla karşı karşıya kalmayalım. Acil köklü yapısal tedbirler alınmaz ise uzun soluklu bu mücadeleyi başarmak zordur. Başta Sayın Başbakan olmak üzere hükümetin konuyu ciddiye alarak; tüm yetkililerin ve halkımızın sağduyulu; sorumlu ve bilinçli hareket etmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

Dr.Mustafa ALTUNTAŞ