Ozon tedavisi ile vücudumuzda oluşan değişiklikler
Hücre ve dokulara giden kan dolaşımını artar.
Deri de artan kan dolaşımını ile birlikte cilt yenilenir; sıkı ve pürüzsüz görünüm sağlanır. Daha temiz; daha yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilt sağlanır.
Bağışıklık sistemini güçlenir.
Damarlar (arter ve venler) temizlenir.
Kan ve lenf sistemini temizlenir.
Derinin üçüncü bir böbrek ya da ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışmasını sağlanır.
Canlanan bağışıklık sistemi ve sıcağın etkisi ile mikropları öldürerek enfeksiyon hastalıklarına karşı direnci arttırır.
Laktik asidi okside ederek kasları gevşetir ve yumuşatır; esnekliğini arttırır.
Eklem ağrılarında ve kas rahatsızlıklarında iyileşme olur.
Hormon ve enzim üretimini normale döner.
Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı kuvvetlendirir.
Ferahlatıcı etkisiyle depresyon ve anksiyete üzerinde olumlu etkisi vardır. Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur.
Adrenalini okside ederek genel bir sakinlik sağlar.
Ozon’un etki mekanizmaları
Eritrositlerin elastikiyetini arttırarak kapillerden geçişini hızlandırır. Kanın dokulara oksijen bırakma yeteneğini sağlayan 2;3 DPG miktarında artış meydana gelir.
Beyaz kan hücrelerinin oluşumunu arttırır; fonksiyonlarını düzenler.
İnterferon seviyesini belirgin olarak arttırır. (Gamma interferon ozon uygulamasından sonra yaklaşık %400-300 artar)
TNF (tümör nekroz faktörü) oluşumunu 400-500 kez stimule eder.
Bağışıklık sisteminin (Immün sistem) ana maddesi sayılan ıL-2 sekresyonunu stimule eder.
Vücuttaki bakteri; virus ve mantarları öldürür.
Hızlı büyüyen kanser hücrelerinin bölünmesini ve metastaz yapma özelliğini engeller yani antineoplastiktir.
Vücudumuzdaki pestisitler; ilaç atıkları; asidik maddeler gibi toksik maddeleri ve diğer serbest radikalleri azaltarak detoks etkisi yaratır.
Beta endorfin ve norepinefrin gibi doğal ağrı kesicilerin açığa çıkmasını sağlar.
Krebs siklusunu hızlandırır.
Ozon ve Ozon Terapi Tarihçesi
1915 yılında Dr. Albert Wolf 1. Dünya Savaşında gangren ve ateşli silah yaralarını ozonla tedavi etmeyi başardı.
1926 yılında Dr. Otto Warbrug kanserin vücuttaki hücrelerin oksijen alımının yetersizliğinde geliştiğini kanıtladı. Bu konudaki çalışmaları ile 1931 ve 1944 Yılında Nobel ödülü aldı.
1935 yılında Dr. E. Payr cerrahide; Dt. E. A. Fisch diş hekimliğinde ozonu kullandı.
1937 yılında Dr. P. Auburg cerrahide ozonu rektal uyguladı.
1957 yılında Dr. J. Hansler medikal ozon jeneratörü patenti aldı.
1958 yılında Dr. J. Hansler ve Dr. Hans Wolf derideki hastalıklarda ozonu torbalama yöntemi ile uyguladı.
1968 yılında Dr. Hans Wolf Frankfurt; Almanyada major oto hematerapi yöntemini ortaya koydu.
1975 yılında Dr. Buckley ve arkadaşları ozon tedavisinde peroksit oluşumu ile sağlanan yüksek oksijenlemenin glutatyon enzim sistemi üzerinden eritrositleri aktive ettiğini ilk kez kanıtladı. Aynı yönde diğer bilimsel çalışmalar 1979 yılında Dr. Freeman ve arkadaşları; 1977 ve 1986 yıllarında Dr. Washüttl ve arkadaşları; 2001 yılında da Dr. Lell ve arkadaşları tarafından da ortaya konuldu.
1976 yılında Dt. R. Turk diş hekimliğinde ozonlu su ile hastalarını tedavi etti.
1977 yılında Dr. Renate Viebahn ozonun vücuttaki etkilerini fizyolojik olarak açıkladı. Aynı yıl Dr. O. Ratikansky cerrahide ozonla başarılı sonuçlar aldı.
1979 yılında Dr. George Freibott ilk kez AİDS hastalarında ozon terapi uyguladı.
1981 yılında Dr. H. Werkmeister düşük ozon dozlarının yara iyileştirmesini sağladığını gösterdi.
1981 yılında Dr. Ziad Fahmy intraartiküler (eklem içi) ozon tedavisiyle hastalarını tedavi etti.