Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Psikiyatrik İlaçlar İyileşmeyi Engelliyor

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Psikiyatrik İlaçlar İyileşmeyi Engelliyor
Robert Whitaker
Çeviren: Üstün Öngel

Sekiz dalda Oskar a aday olan "Akıl Oyunları" (A Beautiful Mind) adlı film; her yüz Amerikan vatandaşından birini derinden etkileyen şizofreniden; insanların kurtulabileceğine ve kurtulduğuna haklı olarak dikkat çekti. Ne yazık ki; film; John Nash in iyileşme süreci hakkında gerçekle alakası olmayan bir bilgiyi karşımıza çıkarıyor -Nash in ilaç tedavisiyle şizofreniyi yendiğini uyduruyor- ve hepimizin dikkatle üzerinde durması gereken şu soruyu karşımıza çıkarıyor: Şizofreniyi iyileştirmede kullandığımız ilaçlar uzun vadede şizofreniden kurtulmamızı mı sağlıyor yoksa bu ilaçlar iyileşmeyi engelliyor mu?

Filmde Nash; Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmasında "yeni tür ilaçları" aldığından bahseder. Ulusal Akıl Sağlığı Kurumu (NIHM; National Institute of Mental Health); filmin yönetmeni Ron Howard ı; Nash in iyileşmesinde ilacın "hayati katkısını" göstermesinden dolayı över. Sylvia Nasar tarafından kaleme alınan Nash in biyografisinde; ki filmin senaryosu bu biyografiye dayanıyor (ama ciddi değişikliklere uğratılarak); bu dahi matematikçinin 1970 de anti-psikotik ilaçları almayı kestiği ve yirmi yılda yavaş yavaş iyileştiği vurgusu yapılmaktadır. Nash in Matematik bilimi dünyasına geri dönmesini sağlayan bu uzun hassas dönemde "ilaç almayı reddetmesinin şans olduğunu" belirten Nasar; ilaçların sağlığa zararlı etkilerinin "bu dönüşü imkansız kılabileceği" sonucuna varır.
Nash in durumu tipiktir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO); şizofreni hastalığından uzun dönemde kurtulma oranlarının; ABD ve diğer "gelişmiş" ülkelerde; hastaların çok azının anti-psikotik ilaçlar kullandığı Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelere kıyasla çok daha kötü olduğunu bulmuştur. Amerikalılar defalarca doğrulanan bu gerçekten habersizdir. "Gelişmemiş" ülkelerde; hastalığın teşhisinden sonraki beş yıl içinde; hastaların üçte ikisine yakını oldukça toparlamaktadır. Hastaların %40 ı ise tamamen iyileşmektedir. Oysa ABD de ve diğer gelişmiş ülkelerde; hastaların çoğu kronik hasta olarak hayatlarını sürdürmektedir. "Gelişmiş" ve "gelişmemiş" ülkeler arasında tespit edilen farklılıklar o kadar yüksektir ki; Dünya Sağlık Örgütü; gelişmiş bir ülkede yaşıyor olma durumunun; bir hastanın tamamen iyileşmesini engelleyici bir gösterge olduğu sonucuna varmıştır.

İlaç Efsanesi

Dahası var. Bayan Psikolog Courtenay Harding; Vermont Eyalet Hastanesi nden 1950 lerin sonunda taburcu edilen kronik şizofreni hastalarının üçte birinin tamamen iyileştiğini 1987 de bildirmiştir. "Tamamen iyileşen" bu gruptaki inasanların paylaştıkları ortak nokta şudur: Hepsi de anti-psikotik ilaç kullanmaktan vazgeçmiştir. Bayan Harding; şizofren hastaların hayatları boyunca ilaç almaları gerektiğinin bir "safsata" olduğu sonucuna varmıştır.

Harvard Tıp Fakültesi araştırmacıları 1994 yılında; ABD li şizofreni hastalarının durumunun son yirmi yılda; eskiye nazaran daha da kötüleştiğini bulmuşlardır. Araştırmacılar; bugünkü hastaların durumunun; hastaların saatlerce banyo küvetine yatırılmasıyla tedavi edilmelerini amaçlayan yüz yıl önceki durumdan; daha iyi olmadığı sonucuna varmışlardır. 1998 yılında Pensilvanya Üniversitesi nde araştırmacılar; kullanılagelen anti-psikotik ilaçların beynin bir bölgesinin büyümesine neden olduğu ve bu büyümenin durumu daha da kötüleştiren belirtilerle ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

Çok boyutlu ve kapsamlı ilgi veyardım başarı sağlıyor

Bütün bu sonuçlar; birkaç Avrupalı doktoru; ilaç dışı alternatifleri araştırmaya itmiştir. Finlandiya da doktorlar; yeni tanı konan şizofreni hastalarına çok boyutlu ve kapsamlı bir yardım programı uyguluyorlar: psiko-sosyal danışmanlık; sosyal destek hizmetleri ve anti-psikotik ilaçların titiz kullanımını kapsamaktadır. Bazı hastalar düşük dozda ilaçlar kullanarak; bazıları da ilaç kullanmadan ilerleme kaydetmektedirler. Aldıkları sonuçlar ise harika: Hastaların çoğunluğu; çok uzun süre psikotik belirtilerden arınmış bir şekilde ve işlerine tutunarak yaşamaktadırlar.

John Nash ın iyileşmesi etkileyici bir hikâyedir. Film; Nash in iyileşmesinde anti-psikotik ilaçların olumlu etkisi olduğu uydurmasıyla bize haksızlık etmektedir.

Hikâyesi hiç değilse; anti-psikotik ilaçların uzun dönemde etkili olup olmadığını; açık ve dürüst bir yaklaşımla yeniden değerlendirmemize ilham vermelidir. Böyle bir değerlendirme; psikolojik yardım anlayışımızda reform yapmamız için bir adım oluşturabilir. Her şey bir yana; WHO nun çalışmalarından reformun hayati bir gereklilik olduğu anlaşılmıştır. Belki bu adımlardan sonra; bu ülkedeki (ABD) şizofreni hastalarının iyileşme oranlarının Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelerdeki hastaların iyileşme oranlarına yaklaşacağını ümit edebiliriz.


USA Today Gazetesinin 4 Mart 2002 tarihli yayınında Sayfa 13A da Robert Whitaker imzalı yazı.
Robert Whitaker; "Amerika da Delilik: Kötü Bilim; Kötü İlaç ve Akıl Hastasına Sürekli Kötü Muamele" kitabının yazarıdır.

Çevirenin notu:
"A Beautiful Mind" (Akıl Oyunları) isimli Oscar a sekiz ayrı dalda aday olan film beraberinde Amerikan medyasında geniş yankı bulan umulmadık bir konuda tartışma başlattı. Filmin konusu; 1994 yılında Oyun Teorisinde kullanılan "Nash Denklemleri" ile Ekonomi Bilimine yaptığı katkılardan dolayı Nobel Ekonomi ödülü alan deha matematikçi John Forbes Nash ın dramatik hayatı. John F. Nash ın hayatının otuz yıla yakın bölümünü şizofreni tanısıyla geçirmiş olması filmin senaryosunu etkilemiş; hatta gerçeklikten uzak bir şekilde etkilemiş. Filmin bir sahnesinde Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmada "yeni tür ilaçların" hastalığını iyileştirdiğini belirtmesinin kendi biyografisi ile tamamen ters düşmesi Amerikan medyasında tartışmaları başlattı. Yukarıdaki yazı bu tartışmanın bir yansımasıdır.