Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Hipokondriyazis ( Hastalık Hastalığı )

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Psikiyatrik hastalıklar grubunda SOMATOFORM bozukluklar içinde yer alır. Hipokondriyazis; bilinen tıbbi bir nedeni bulunamayan ciddi bir hastalığı olduğuna dair korku ve aşırı uğraşma ile giden; hastanın gerçek dışı fiziksel semptomlarının veya hislerinin yanlış çarpıtmasından kaynaklanır. Bu tip hastalar genellikle psikiyatriye en son gelirler ya da hiç gelmezler. Çünkü kişi gerçekten semptomlarına bağı olarak hasta olduğunu düşünmektedir. Tüm yapılan tetkik ve değerlerin negatif çıkmasından sonra yeniden bir hekime giderler ve tüm tedavileri yeniden yaptırırlar; doktorların kendilerini anlamadığını ve kendilerini yeterince muayene etmedikleri düşünürler. Hastalığı olduğu düşüncesine bağlı olarak ; günlük yaşamı; evlilik; aile ve iş yaşamında bir takım bozulmalar görülebilir. Hasta olduğu ile ilgili düşünceleri oldukça yoğundur ve kontrol edilmesine izin vermezler.

Tıp literatürlerine göre görülme sıklığı %4-6 olduğu bildirilmiştir. Semptomlar herhangi bir yaşta başlayabilmekle birlikte en sık 20-30 yaşlar arasında ortaya çıkmakta olu kadın ve erkekte görülem sayısı eşittir.

Hipokondriazisle ilişkili olduğu en sık öne sürülen bozukluklar depresif bozukluklar ve anksiyete bozukluklarıdır. Hipokondriyak hastaların tahminen %80’in de ek olarak depresif bozukluklar veya anksiyete bozuklukları olabilir. Hipokondriazis için DSM-IV tanı ölçütleri hastanın ciddi bir hastalığı olduğu hakkındaki yanlış inanışla zihinsel olarak meşgul olmasını ve bu yanlış inanışın fiziksel belirtileri veya duyguların yanlış yorumlanmasına bağıl ortaya çıkmasını gerektirir. Medikal ve nörolojik muayenelerde patolojik bulgular olmamasına karşın bir inanış en azından 6 aydır sürmesi gereklidir.

Hipokondriak hastalar; henüz saptanamamış ciddi bir hastalıkları olduğunu inanırlar ve tersine ikna edilemezler. Hipokondriazisin gidişi genellikle epizodiktir; epizotlar aylar yıllar sonra sonlanır ve uzun eşit süreli sessiz dönemleri olur. Hipokondriyak hastaların üçte biriyle yarısı iyi derecede düzelmektedir. Psikoojik ve psikiyatrik tedaviye dirençli hastalardır. Çünkü hastalık kaynaklarının psikolojik değil fiziksel kaynaklı olduğunu düşünürler. Bu nedenle bu tip hastalarla hekimlerin kurdukları ilişki çok önemlidir; hasta hekimine ve tedavi biçimine güvendiği ölçüde psikiyatrik yardım almayı kabul edebilecektir.

ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ PROBLEMLERİ


Ailelerin ve öğretmenlerin çocukların büyüme dönemlerinde sıklıkla karşılaştıkları ; baş etmekte yetersiz kaldıkları ve çözülemediğinde bir uzman desteğini gerektiren problemli davranışların bütünüdür. Çocuğun içinde bulunduğu yaş grubunun toplumsal değerlerinin veya kurallarının benimsenmediği ; tekrarlayan ve sürekli olarak görülen; çevre ile uyumsuzluk yaratabilen davranışlardır.

Davranım problemleri yaşayan çocuklar yoğun öfke nöbetleri; saldırganlık; arkadaş ilişkilerinde problemler gösterebilirler. Bu dönemde yaşanan problemleri çocuğun içinde bunduğu yaş dönemine; davranışın sıklığına ; sürekliliğine ve yoğunluğuna göre değerlendirmek gerekir. 2 yaş döneminde yaşanan öfke; inatlaşma ve vurma davranışları bu yaşa özgü davranışlar olduğundan bir davranım problemi olarak değerlendirilmemelidir . Bu ; diğer yaş döneminde kendiliğinden ortadan kalkabilecek bir davranış biçimidir.Eğer bu davranış diğer yaş dönemlerinde de yoğun bir şekilde gözlenmeye devam ederse ve zamanla şiddet içerikli bir şekle bürünürse o zaman normalden sapan bir davranış olarak değerlendirilebilir. Kısa süren ve sıklıkla tekrar etmeyen çocukluktaki davranışlar bir davranım bozukluğunu göstermez. Sürekli ve tekrarlayan bir şekilde devam eden yalan söyleme; öfke kontrol edememe; evden kaçma; çalma; cinsel taciz; fiziksel ya da sözel bir saldırganlık davranışları davranış bozukluğunu gösterebilir. Çocukluk döneminde başlayan yalan söyleme ; arkadaşına vurma ya da arkadaşının oyuncağını çalma davranışı ilerleyen yaşlarda takip edilmelidir. Bu davranış süreklilik gösterdiğinde ve davranışın şiddeti arttığında bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilebilir . Dürtü kontrolü azalabilir. Kendisini güçlü hissetme ve toplumsal kurallara sürekli karşı gelme davranışları artabilir. Başkalarının duygularını önemsememe; güvenliklerini tehlikeye atma; isteklerine cevap vermeme görülebilir. Bu tip davranışlar erkeklerde kızlara oranla daha fazla görülür. Okulda ; arkadaşları ile ilişkilerinde ve aile içerisindeki ilişkilerde problem yaşarlar. Akademik başarıları düşebilir. Sıklıkla kavga çıkarabilirler bu nedenle disiplin sorunu yaşarlar. İntihar eğilimi; madde kullanımı ve erken cinsel davranışlar gösterebilirler. Sorunların temelinde kendilerini değil başkalarının olduğunu ifade ederek sürekli başkalarını suçlama davranışı içerisindedirler. Kendi davranışları için hep mantıklı bir açıklama yapma çabası gözlemlenir.

Bu tip davranışlar gösteren gençlerle kurulan iletişimin sağlıklı olması çok önemlidir. Kızmak; bağırmak; şiddet göstermek bu sorunları asla azaltmayacak ve çözmeyecektir. Aksine bu sorunların şiddetini daha da arttırarak çocuğun sizden daha fazla uzaklaşmasına; kendisi ve çevresi için daha tehlikeli sonuçlar yaratmasına neden olacaktır. Olumlu davranışları üzerinde daha fazla durularak güven ve sevgi çerçevesi içine bir ilişki kurulması sağlanmalıdır. Eğer bu ilişki tüm çabalara rağmen okul- aile- çocuk arasında kurulamıyorsa bir uzman desteği almak çok daha sağlıklı olacaktır.

Psk Eda Gökduman