Hormonların psikoloji üzerine etkileri çoğu zaman bilinmez. Noradrenalin; dopamin ve serotonin hormonları bizde pskolojik olarak iyi olma hissi uyandırır. Bunlardaki dengesizlik depresyon oluşmasına neden olur. Bu nedenle de depresyon ile bu hormonlar arasında önemli ilişki vardır.
Noradrenalin adrenal bezden salgılandığı gibi sinir uçlarından da salgılanır. Kızgınlık durumunda kanda artar.
Dopamin mutlu olma durumu ve istek sağlar. Dopamin hormon bozukluğunda ise hafıza kaybı; problem çözmede zorluk başlar.
Serotonin enerjik olma hissi; sakinlik ve mutluluk verir. Çoğu ruhsal bozukluk serotonin azalmasından oluşur. Depresyondaki kişilerin çoğunda beyinde serotonin düşüklüğü vardır. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu da beyindeki serotonin düzeylerini artırarak faydalı olur.
Serotonin gündüz veya güneş ışığında beyinde artar. Kapalı ve karanlık yerlerde serotonin düzeyi azalır. O nedenle kış aylarında veya güneşsiz yerlerde depresyon artar.
Güneş ışığı ayrıca melatonin hormonunu azaltır. Melatonin gece salgılanan hormondur. Melatonin sayesinde uyku gelir. Melatonin serotoninden oluşmaktadır. Serotonin azalması kilo ve yeme bozukluğuna (aşırı yemeye) neden olur. Beyinde serotonin azalınca beyin bu eksikliği şekerli gıda; çikolata; atıştırma artırarak sağlamaya çalışır.
Hormonlar ve psikolojik rahatsızlıklar arasındaki ilişki özellikle kadınlarda daha belirgindir. Kadınlarda psikolojik değişiklikler özellikle ergenliğe girişte; doğum sonrası ve menopoz döneminde ortaya çıkar. Doğum sonrası ve menopoz sonrası ruhsal sıkıntıların artmasında kanda östrojen hormonu azalmasının etkili olduğu; ergenlik döneminde ise östrojen hormonundaki artışın neden olduğu düşünülmektedir. Adetlerin başlangıcında da kızlarda görülen ruhsal değişiklikler yine hormonlarda görülen değişikliklere bağlıdır.
Beyinden salgılanan CRH isimli hormondaki değişiklikler de psikolojik değişiklikler yapar.
Erkeklerde erkeklik hormonu olarak bilinen testosteron eksikliği de depresyon yapmaktadır. Hafıza; beyin çalışması ve psikoloji testosteron eksikliğinde bozulmaktadır. Seks hormonlarında (östrojen ve testosteron) görülen bu değişiklikler beyinde serotonin azalmasından dolayı oluşmaktadır.
Seks hormonları ayrıca kadın ve erkek tipi davranışların oluşmasında da önemli role sahiptir.
Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidi) ve hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) olan kişilerde depresyonun fazla olması tiroid hormonları ve kan şekerinin psikolojik değişikler yaptığının bir kanıtıdır. Bu nedenle depresyondaki hastalarda hormon ölçümleri yapılması gerekir ve bir ENDOKRIN UZMANINA başvurmalıdırlar. Tiroid hormonlarının kanımızda yüksek olması (tiroid bezinin aşırı çalışması) Huzursuzluk; Sıkıntı; Depresyon; Birden öfkelenme; bağırma; Kötümserlik; Bazen şizofreni ;Hallusinasyonlar (hayal görme) ve Panik atak olabilir.
Hipotiroidi yani tiroid bezi yetmezliğinde ise İlgisizlik; Düşünme ve konuşmada yavaşlama; unutkanlıki depresyon; demas yani bunama türü bir durum görülebilir.
Depresyondaki kişilerin %10-15’inde tiroid bezi yetmezliği veya tiroid hormonlarında anormallikler vardır. Buna karşılık hipotiroidi dediğimiz tiroid bezi yetmezliği olan kişilerde depresyon sık bulunur ve psikolojik tedaviye dirençlidir. Tiroid bezi yetmezliği olan hastaların % 40 kadarında ve özellikle kadınlarda depresyon ve panik atak sık görülür. Tedaviyle şikayetlerde azalma olmasına rağmen bazen dirençli bir depresyon yani sık nüks eden veya tekrarlayan depresyon görülebilir. Bu hastalarda tiroid bezi yetmezliğinin iyi tedavi edilmesi gerekir. Bu tedavi sırasında TSH’nın 1.0-1.5 IU/L arasında olması depresyonun düzelmesine daha iyi katkıda bulunur. Hipotiroidi tedavisinde kullanılan tiroid hormon ilaçları beyindeki mutluluk hormonu adı verilen serotonin seviyesini artırarak depresyon belirtilerini azaltmaktadır
Psikolojik sorunlar ile özellikle kandaki T3 hormon düzeyleri arasında bir ilişki olduğu yapılan çeşitli çalışmalarda ortaya konmuştur. Kan T3 düzeyi azaldıkça depresyon oluşması riski ve nüksü artmaktadır.
Kandaki anti-TPO antikorlarının yüksekliği ile depresyon arasında da bir ilişki vardır. Bu nedenle depresyonu olan hastalarda ve özellikle sık tekrarlayan depresyonlu kişilerde TSH; T3; T4 hormonları ile anti-TPO ve anti-tiroglobulin antikorları mutlaka ölçülmelidir. Tiroid bezi yetmezliği varsa bu hastalar içinde levotiroksin bulunan tiroid hormon ilacıyla tedavi edilirler.
Bazı bilim adamları depresyonlu kişilerde “beyinde hipotiroidizm” olduğunu; yani beyinde tiroid hormon azlığı olduğunu; ancak kanda tiroid hormonlarının normal olduğunu iddia etmişlerdir. Bu nedenle tiroid hormonları normal olduğu halde T3 hormon ilacını tedavide kullanan psikiyatri uzmanları vardır.
Kadınların %15’inde doğum sonrası depresyon görülmektedir. Buna ‘’Doğum Sonrası Depresyonu’’ adı verilir. Doğum sonrası oluşan depresyon ile tiroid hormonları ve anti-TPO antikoru arasında bir ilişki olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Gebeliğin ilk 3 ayında ölçülen anti-TPO antikor düzeyleri doğum sonrası depresyona girilip girilmeyeceği konusunda bilgi vermektedir. Anti-TPO antikoru yüksek olan kadınlarda doğum sonrası depresyon 3 kat daha fazla görülmektedir.
Depresyonun kendisinin de tiroid hastalıklarının gelişimine katkıda bulunabildiğini unutmamak gerekir. Stresli veya depresyondaki kişilerde Graves hastalığı denilen tiroid bezinin aşırı çalışması ile karakterize bir hastalık ortaya çıkabilmektedir.
KAYNAK: Prof Dr Metin Özata; Endokrinoloji;Diabet; 2007 İstanbul Tıp Kitabevi
2. http://www.endokrin.org