Evlilik öncesi seks bir çok kültürde tabu olmaya devam ederken; günümüzün gençlerinin seks konusundaki tutumları bir çok anne-babanın uykularını kaçırmaya neden olabilir.
Belma’nın anne ve babası; bir tanecik kızları 18 yaşina geldiğinde böyle bir haberle karşilaşmayı beklemiyordu . Ailesi ve arkadaşları tarafından sevilen; çaliskan ve sorumluluklarını bilen bir genç olan Belma; “ilk deneyimini” 16 yaşinda yaşadığını annesine ve babasına söylemeye cesaret edememişti. Geçen hafta 18. Yaşinı kutladığında “sizinle artık dürüst olmak istiyorum” diyerek; bu yaşina kadar yaşadığı tüm ilişkilerini onlara anlattı. Anne-babası; o gece sabaha kadar uyuyamadı.
Ülkemizde; cinsellik; aileler içinde çok fazla konuşulan bir konu değil. Cinsel tecrübeleri paylaşmak bir yana; çogu aile çocuguna cinsel eğitim bile vermiyor. Bunun bir çok nedeni var; nasıl; ne ölçüde veya ne zaman bilgilendirmenin doğru olacağının bilinmemesi; konuşulursa çocugun aklına seks ile ilgili düşüncelerin sokulacağının sanılması; “yüz-göz olmak” istenmemesi ya da anne veya babanın bu konuyla ilgili tabularının olması.
Ülkemizde cinsellik; aileler içinde konuşulmadığı gibi; bilimsel araştırmalara da pek konu olmuyor. Bu nedenle; gençler ve seks konusunda edinilen istatistiki bilgiler; çogunlukla Avrupa veya Amerika kaynaklı. Bununla beraber; insan biyolojisi ve psikolojisi; evrensel metotlarla incelenerek evrensel sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenle yukarıdaki ülkelerde yapılan araştırmalardan edinilen bilgileri; kendi kültürümüzle de yoğurarak kullanabiliriz. Bir çok ülkede gençlerin cinsel davranışlarını inceleyen araştırmalara göre; çevre; sevgilinin yaşı ve aile desteği; gençlerin sekse yaklaşımında önemli rol oynuyor.
Amerikan Halk Sağlığı Kurumu’nun (American Public Health Assocation) 17 lisede; 950 genç ile yaptığı bir araştırma sonunda; seks yapan ögrencilerin “arkadaşlarım da mutlaka seks yapmıştır” diye inanlar olduğu ortaya çikti. Aslında sadece yüzde 30 ögrenci seks ile tanısmışken ; bu ögrencilerin; hemen hemen herkesin “lise 2. Sınıfa gelene kadar mutlaka seks ile tanışmıs” olduğuna inandığı ortaya çikti. Araştırmacılara göre; bu yanlış inanç ve abartma; onların seksuel davranışları üzerinde önemli bir rol oynuyor.
Genç kızlar ve erkeklerin seks ile ilgili tutumlarında değişiklikler gözleniyor. Kızlar için; beraber oldukları kişinin yaşi; önemli bir risk faktörü. Diğer yandan; kızların yaşi küçüldükçe partnerinin yaşi büyüyor. 4200 kız üzerinde yapılmış bir araştırma; 12 yaş civarı seks yapan kızların çogunlukla kendinden 5-6 yaş büyükler ile beraber olduklarını gösteriyor. Erken yaşta yapılan seks; alkol; uyuşturucu; intihar girişimleri; hamilelik; okul bırakma gibi başka davranış problemlerini de beraberinde getiriyor.
Genç erkekler için ise farklı riskler var. Bir çok genç erkek; henüz hazır olmasa da; kendilerini seks yapmak için baskı altında hissediyorlar. Araştırmalara göre; üç oğlandan biri seks konusunda; özellikle erkek arkadaşları tarafından; baskı altında hissettiklerini bildiriyor. Aynı baskıyı; alkol; sigara ve uyuşturucular ile ilgili de hissediyorlar.
Araştırmaların bulduğu iyi haber ise; çocuklarin aileleri ile iletişimleri arttıkça; cinsel konulardaki problemlerin ortaya çikisi azalıyor. Aile içinde; seks konusunda yapılan konuşmalar; tehlikelerin; sağlık açısından ortaya çikacak zararların tartışılması; gençlerin; en azından riskli davranışlar göstermesini engelliyor.
Seks eğitimi önemli:
Anne-babalar; çocuklarini eğitmek ve uyarmak istiyorlar ama çogunlukla nasıl yapacaklarını bilemiyorlar. TV’den; dergilerden; gazetelerden; internetten yoğun bir şekilde akan bilgilerle nasıl başedeceklerini kestiremeyip vazgeçiyor veya “daha erken” diyerek öteliyorlar. Gençler de; anne-babalar ne zaman bu konuyu açacak olursa; onların bu “ürkek” ve “utangaç” tavırlarını hissedip; “ben hepsini zaten biliyorum” seklinde bir cevapla; zaten zor açılmış diyaloğu bitiriveriyorlar. Kimisi kulaktan dolma; kimisi de okuyarak belli bir bilgi ediniyorlar elbette. Ama bu bilgiler; gerçek duygular ve tecrübeler işin içine girince; sığ ve yetersiz kalıyor.
Bir yandan güzel; yakışıklı olmanın; seksi giyinmenin; sosyal olmanın; güçlü olmanın; karşi cinsin ilgisini çekmenin kabul edilebilir olduğuna dair mesajlar alırken; diğer yandan; seks yapmanın kabul edilemez olduğunu duyuyorlar. Bir yandan; hormonların en yoğun çalistigi bu yaşlarda seksle tanışmak istiyorlar; bir yandan ailelerin gelenekleri ve kuralları onları engelliyor. İçten gelen dürtüler ve dıştan gelen yasaklar arasında akılları karışıyor. Ama maalesef; bu karmaşiklığı çözebilmek; yorumlayabilmek için ailelerine danışamıyorlar.
Anne-babalar; seks konusu gündeme gelince çocuklarindan kaçmamalı. Çocugumla konuşursam onun aklına “kötü” seyler sokarım; zamanı gelince kendiliğinden ögrenir gibi düşüncelerden kurtulmalı. Bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki; evlilik öncesi hamilelikler; cinsel hastalıklar; eğitim sayesinde azalma gösteriyor. Anne-babalar; her çocugun risk altında olduğunu düşünerek; çocuklarin seks eğitimi konusunda daha aktif bir rol almalıdır. “Benim çocugum akıllı; benim çocugum kesinlikle yapmaz; benim çocugum babasından çok korkar; ben çocuguma güveniyorum” vs. gibi düşüncelerin çocuklari korumakta hiç bir geçerliliği olmadığını unutmamak gerek.
Ülkemizde son yıllarda; gençlerin üreme sağlığı ve cinsel sağlık konularında bilgi; tutum ve davranışlarını değerlendirmek üzere yapılan bir araştırmada; gençlerin büyük çoğunluğunun üniversitelerde üreme ve cinsel eğitim verilmesini istediği bulunmuş. Aynı araştırma; gençlerin yüzde 26 sının cinsel yönden aktif olduğunu ancak çok küçük bir oranının doğum kontrol yöntemi kullandığını açığa çıkarmış.
Çocuklarla neler konuşmalı?
Anne-baba; ergenliğe girmiş çocuklarina seks konusunda ne planladıklarını sormaktan çekinmemelidir. Neyi; niye istediğini bilmeyen çogu genç ilk tecrübelerinI “istemeden oldu” veya “arkadaşim zorladı” şeklinde açıklamaktadır. Bu da onların; aslında tercih yapabilecek kadar bir bilinç oluşturmadıklarının önemli bir işaretidir. “Birden oluverdi” seklinde açıklamalar yapan çogu gencin; bilinçli ve planlı olmadıkları için; çogu zaman korunma fırsatları da olmamıştır.
“Bebekleri leylekler getirir” in ötesine gittiğiniz için kendinizle gurur duyuyor olabilirsiniz. Diğer yandan; seks eğitimi sadece insan vücudunu ve biyolojisini anlatmakla sınırlı kalmamalıdır. Çocuklar bu bilgilere artık çok da kolay ulaşabiliyorlar. Onlar; meraklarını; ihtiyaçlarını;aşklarını veya hayal kırıklıklarını anne-babalarıyla paylaşabilmelidir. Fikirlerini ve duygularını açıkça ifade edebilmeli; seks konusundakı tutumlarını anne-babalarıyla açık açık konuşarak şekillendirmelidir.
Daha Değil!
Yasaklamalar koymak yerine “daha değil” seklinde bir yaklaşim; gençlerle aileler arasındaki diyaloğun açık kalmasına yardımcı olacaktır. Seksin; arzuların gelişmenin ve büyümenin doğal bir parçası olduğu; diğer yandan bilinçsiz ve yanlış zamanda yapılan seksin; güçlü duygusal ve fiziksel komplikasyonlara neden olabileceği açıklanmalıdır.
“Daha değil” derken; 16-17 yaşinda bir gencin ortaya çikabilecek bu komplikasyonlarla başetmesinin güç olabileceği; ama yaş ilerledikçe kişinin kendini koruyabilmek için daha donanımlı olacağı ögretilmelidir. Ayrıca; seksin doğru zamanda; doğru kişiyle; doğru ortamda yapıldığında güzel olduğu; başkalarının baskısıyla hazır olmadan yapıldığında ise; pişmanlık; utanç; hayal kırıklığı gibi olumsuz duygulara neden olabileceği ögretilmelidir. Seks ile ilgili duygular; düşünceler bu yaşlarda sağlıklı olarak şekillenmez; taşlar yerine doğru oturmaz ise; kişilerin yetişkin yaşlarında problemler; mutsuz beraberlikler yaşaması kaçınılmazdır.