Aynı hastalığa sahip iki hasta düşünün...Aynı doktora gider; aynı ilaçları kullanır; aynı terapi ve uygulamaları görürler. Belli bir süre sonra yeniden kontrol edildiklerinde; birinin neredeyse tam şifaya kavuştuğu diğerininse; değil iyileşmek; daha kötüye gittiği görülür. Nedir bu iki kişi arasındaki farklar ki; aynı şeylerden farklı etkilenmişlerdir? Baktığınızda; maruz kaldıklar tıbbi etkenler birebir aynıdır. İşte bu nokta; günümüz batı tıbbının çaresiz kaldığı; açıklama getiremediği noktadır..
Dünya Sağlık Örgütü nün tanımına göre sağlık; fiziksel; ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Şu halde hastalık da; bu üç faktörden biri; birkaçı veya hepsindeki kötülük hali veya basitçe sağlıklı olmama hali diye tanımlanabilir.
Bir hasta için en önemli iyileştirici etkilerin başında; iyileşmeye inanç gelmektedir. Hastalığını umutsuzca kabullenmiş; çıkış yolu aramaktan vazgeçmiş kişiler; iyileşme yolunda ilerleyemezler. Bir düşünür demiş ki; Hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz ama iyileştirmek için de elimizden geleni yapmalıyız . Umudunu yitirmiş bir kişi; karanlık bir zindanda yalnız başına oturuyor gibidir. Ne doktoru veya terapisti; ne de ailesi onu iyileşeceğine ikna edemez. Zaten gittiği doktorlardan hiç memnun kalmaz ve sürekli doktorunu değiştirir. Bu hastalıkla yaşamak onun için o kadar doğaldır ki; iyileştireceğini hissettiği ilaçları yan etki bahanesiyle bırakır; söylenen uygulamaları yapmazlar.
Louise Hay; Düşünce Gücüyle Tedavi adlı kitabında düşüncelerimizin hayatımıza etkisini çok güzel dile getirir. Der ki; Neye inanmayı seçiyorsam; o benim için gerçek olur. Neye inanmayı seçiyorsanız ; o sizin için gerçeğiniz olur. Örneğin; sık sık hastalanıyorsanız;
-Ailemde herkes sıkça hastalanır!
-Ben bu hayata acı çekmek için gelmişim!
-Bu adam beni hasta ediyor!
-Başım sıkıntıdan bir türlü kurtulmuyor!...vb. düşünceleriniz aktif olabilir.
Belki daha başka inançlara da sahipsiniz; hatta onların farkında da değilsiniz. Çoğu insan farkında olmuyor. Sorunlarının nedenlerinin dışarıdan görünen koşullar olduğunu sanıyorlar. Birisi size dışsal koşullarla içsel düşünceler arasındaki bağlantıyı gösterene kadar; hayatta kurban rolü oynamayı sürdürürsünüz. Sorun ne olursa olsun; kökeni bir düşünce kalıbında yatıyor ve düşünce kalıpları değiştirilebilir. Hayatınızdaki sorunlara bakın. Ve kendinize sorun; Hangi düşüncelerimle bu sorunu yaratıyorum? Kendinize sessizce oturup bu soruyu sorma olanağı tanırsanız; içsel zekanız size yanıtı gösterecektir.
Görünür derecede isteksiz olanları ayırt etmek kolaydır. Asıl zor olan; bilinç dışı düzeyde iyileşmeye direnç geliştirenlerdir. Bilinçaltında şöyle bir kayıt vardır; Bulunduğun hal; her ne olursa olsun en iyisidir. Değişikliği sevmeyen bilinçaltı; insanları durumu aynen korumaya; değişmemeye sevk eder. Biz terapistler; bu güdüyü aşmanın zorluğuyla kişisel gelişim çalışmalarında çok karşılaşırız. Bu aslında; kişinin kendi kendisiyle savaşıdır. Böyle durumlarda; kendi kendine telkin kalıpları ve hipnoz yardımcı olabilir. Hipnoz; sanıldığının aksine tam bir uyanıklık ve konsantrasyon halidir. Danışan; daha önce göremediği hastalık sebebini veya kendi direncinin kaynağını fark ederek; iyileşmeyi seçebilir. Kendi kendine telkin ise; NLP tekniklerindendir. Söylediklerimiz bir süre sonra duygularımıza; duygularımız düşüncelerimize; düşüncelerimizse inançlarımıza dönüşür. Sürekli ; sıkıntı ve mutsuzluğundan bahseden biri ; kendisini mutsuz bir insan olduğuna iyice inandırmıştır. Bu kısır döngüyü aştığında; en başta sözlerini ve onlara yüklediği anlamı değiştirebilir; iyilik yönünde büyük bir adım atabilir. Bir yerden başlamak gerektiğini fark etmek bile önemli bir uyanıştır.
Ben kendimi olduğum gibi seviyor ve onaylıyorum
Her gün her yönden daha iyiye gidiyorum
Hayatla uyum içindeyim;güvendeyim
Şifayı; iyileşmeyi seçiyorum
Geçmişimle ilgili her şeyi bağışlıyorum
Neşeyi ve huzuru seçiyorum ; gibi kalıpları mümkün olduğunca çok tekrar etmek çok olumlu değişikliklere yol açabilir. Bilinçaltınızı yeniden programlamanın yolu çoklu tekrardan geçer. Atalarımızın dediği gibi; Bir şeyi kırk kere söylerseniz olur .
Çevrenin etkisi ve motive etmesi de çok önemli bir iyileştirici etkendir. Çevre desteğinden yoksun; ya da çabaları önemsenmeyen kişiler yaptıkları eylemi daha fazla sürdürmemeye meyledebilirler. Bu eylem; yalnızca kişinin kendi şahsını ilgilendiriyor olsa da; çoğu insan onaylanmaya ihtiyaç duyar. Gittiği yolun doğru olduğunu; sevildiğini; her haliyle kabul gördüğünü hissetmek; duymak; bilmek ister. Bu yüzden yurdumuzda; kullandığı ilacı komşusu gereksiz bulduğu için kesen; birisi falanca teknikle iyi olmuş diye ille o teknikten kendisine uygulansın isteyen; hastalığıyla hiç ilgisi olmadığı halde alakasız ilacı içerek iyileşen kişiler vardır. Yakınları; sevdiği ve güvendiği kişiler hangi yöntemi desteklerse; kişi o yöntemle daha kolay şifaya ulaşabilir.
İnsanlarla iletişimi iyi olan; sosyal yönü kuvvetli kişiler; diğerlerine nazaran hem daha az negatif duyguya sahiptirler; hem de iyileşme kabiliyetleri daha yüksektir. Yani olumlusosyal yaşantısı olanlar; ilgilerini başka alanlara da rahatlıkla yöneltebilirler. Kişinin kendini iyi hissettiği arkadaş veya gruplarla birlikteliği;spor veya gezi aktivitelerine katılması; neredeyse tedavi kürleri kadar olumlu etkiler ortaya çıkarmaktadır. Zaten asıl olması gereken; günlük yaşam alışkanlıklarını değiştirmeden tedaviyle harmanlamaktır. Bu durum; değişiklikten hazzetmeyen bilinçaltını da rahatsız etmeyeceği için; karşımızda direnç göstermesini de engellemiş oluruz.
Geçenlerde yurt dışında yaşayan eski bir danışanımla görüştük. Yıllık tatili esnasında; bir cinsel işlev bozukluğu teşhisiyle muayenehanemize başvurmuştu. Daha önce de çeşitli tedaviler görmüş ancak probleminden kurtulamamıştı. Cinsel terapinin rutin egzersizlerinin yanı sıra; gerek bu durumuna; gerekse diğer tüm negatif duygularına EFT(bknz; makaleler; EFT ile negatif düşüncelerden özgürleşmek iyileşmeyi kolaylaştırır) yapmıştık. Temelde EFT; rahatsızlık yaratan tüm olumsuz duygularınızın azalması için kullanılan bir yöntemdir. İki haftalık yoğunlaştırılmış bir görüşme sürecinin ardından; onu merakla bekleyen eşinin yanına; yurt dışına geri dönmüştü. Konuşmamızda; çok iyi olduğunu; herşeyin her geçen gün daha iyiye gittiğini söyledi. Beni asıl memnun edense eşinin gözlemiydi. Eşi; danışanıma; Türkiye den döndüğünden beri seni tanıyamıyorum. Çok pozitif ve neşelisin; çok değiştin. Ve bu değişimden çok memnunum. demiş. Bu danışanla; EFT nin yanı sıra; olumlu telkin kalıplarıyla konuşmasına ağırlık vermiştik. Bu problemine rağmen kendini olduğu gibi kabul etmeyi; onaylamayı öğrenmişti aslında..Sosyal yönden de çok aktif; dernek çalışmalarına katılan; bir yandan okumaya devam eden bir bayandı. Bunun yanı sıra; kendine güveneni tam; insanlarla olumlu ilişkiler kurabiliyor; samimi arkadaşlar edinip; paylaşımda bulunuyordu. Sorunu ortak paylaştığı eşi ise; tam desteğini hiç esirgemiyordu. Tablo böyle olumlu olunca da; şifaya ulaşmak; tedaviden sonuç almak elbette daha kolay ve başarı kesindi.
Değişim insanoğlunun en zor kabullendiği şeylerden biridir. Bu; hastalık halinden iyiliğe dönmek bile olsa aynı açıdan değerlendirilir. Yine bir düşünürün dediği gibi; Herkes dünyayı değiştirmek ister ama; kimse kendini değiştirmekten bahsetmez . Ama; kararlı ve gerçekten istekli; art niyetsiz ve çıkarsız değişim yolcuları; en kısa zamanda hedeflerine ulaşacak; aradıkları şifayı bulacak ve yollarına sağlıkla devam edebileceklerdir.