Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Okul Çağı Çocuklarında Beslenme ile İlgili Öneriler

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Çocukların başarılarında; okulun sevdirilmesi büyük önem taşır. Çocuklar için yapılması gereken; onların ‘bir şey öğreniyor olmaktan zevk alabilme duygularının geliştirilmesidir.İlkokul çağı çocuğun ailesinden ilk kez ciddi bir şekilde ayrıldığı ve çocuğun çevresi ile iletişiminin arttığı bir dönemdir. Bu çağda eğitim ile konulan kurallar çocuğun ruhsal gelişimini etkilerken; sağlıklı büyüme ; beslenme ile desteklenmelidir.
İlkokul çağı (6-12 yaş ) hızlı büyüme ve gelişmenin başladığı dönemdir. Dolayısı ile çocuğun beslenmesini aile ve okul yönetimi birlikte yönlendirilmelidir. Okul çağında yeme alışkanlıkları ailenin beslenme alışkanlıkları tarafından etkilenmektedir. Doğru beslenme ailenin ve okul yönetimindeki kişilerin eğitimini gerektiren önemli bir konudur. Bunlar sağlanamaz ise büyümede yavaşlama görülür. Okul çocuğunun büyüme ve beslenmenin izlenmesi gerekmektedir.

Gelişmiş ülkelerin ölüm sebepleri ;Koroner kalp hastalıkları; Bazı kanser tipleri; Serebrovasküler hastalıklar; Diabetes mellitus; Ateroskleroz gibi; diyetin önemli rol oynadığı hastalıkların olması ve bu hastalıkların çocuğunun başlangıç dönemindeki yanlış beslenme alışkanlıkları ile ilişkili olduğu bunları önlemeye yönelik önlemlerin bu çağlarda alınası gerekliliğini ortaya koymuştur.

Gerek ailede; gerekse okulda ‘beslenme eğitimi’nin yeterli düzeyde olmaması; hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasında önemli yertutar. Ülkemizde çocuk ve gençlerin önemli bir bölümünün; hatalı beslenme alışkanlıklarına sahip olduğu biliniyor. Sağlıklı; yeterli ve dengeli beslenme herkes için özellikle de çocuklarımız için çok önemlidir. Çünkü yetersiz ve dengesiz beslenen çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri geri kalır ve sağlık sorunları ağır ve uzun sürer.

Çocukları yetişkinlerden farklı kılan en önemli özellik; sürekli büyüme süreci içinde olmalarıdır. Bu süreç; beslenme; genetik yapı; cinsiyet; çevresel faktörler; sosyo-ekonomik durum; kültür ve gelenekler gibi çeşitli etmenlerin etkisi altındadır. Bunların arasında en önemlisi de kuşkusuz beslenmedir.

Çocuk ve gençlerin sahip olduğu yanlış beslenme alışkanlıkları; önemli sağlık sorunlarını beraberinde gelir. Öğün atlama; şeker; tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketimi bu alışkanlıklarının başında yer alır. Çocukluk dönemindeki bu hatalı beslenme uygulamaları; yüksek tansiyon; kalp ve obezite (aşırı şişmanlık) gibi hastalıklar için temel risk faktörü oluşmaktadır. Gerek ailede gerekse okulda ‘beslenme eğitimi’nin yeterli düzeyde olmaması; hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasında önemli yer tutar.
Okul döneminde en sık görülen değişiklik; kahvaltı yapmamak. Kahvaltı; günün en uzun açlığı olan gece açlığını takip etmesi nedeniyle; biten enerjinin tekrar alınabilmesi için en önemli öğün... Bu konuda yapılmış bazı çalışmalar da bulunuyor. Araştırmalarda; kahvaltı yapan çocuğun sınıf içerisindeki başarısının daha fazla olduğu; problem çözme yeteneklerinin diğerlerine göre daha iyi geliştiği; kavrama yeteneklerinin daha iyi olduğu gözlendi. Bazı araştırmalara göre de kahvaltı yapan çocuklar; beslenme yetersizliğine bağlı gelişen hastalıklara daha az yakalanıyorlar. Kahvaltı yapmayan çocuklar daha şişman.


Aile içinde ve okulda beslenme bilgisinin yetersiz verilmesi; okul yemeklerinin sevilmemesi ve çocukların kantinlerden (hamburger; tost; kızarmış patates; cips kola gibi yağ ve karbonhidrat bakımından yüksek olan fast-food besinleri tüketmeleri) beslenmeleri; vitamin ve özellikle kalsiyum fakiri beslenmeleri; büyüme ve gelişmelerini olumsuz yönde etkiliyor. Bunun yanı sıra besin endüstrisinde özellikle bu yaş gruplarına yönelik reklamlar/kampanyalar (çikolata; fast-food; cips gibi abur cubur besinler) hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasına yol açıyor. Böylece erken yaşlarda kazanılan alışkanlıkların ileriki yaşlarda değiştirilmesinde zorluklar yaşanıyor. Çocukların okul ve evde çeşitli yiyecekleri tüketmeleri ve temel beslenme ilkeleri konusunda bilgilendirilmeleri çok önemli.

Okul çağındaki çocuklar sabah kahvaltılarını mutlaka yapmalı ve öğün atlamamalıdırlar. Bu yaşlarda süt içme alışkanlığı mutlaka edinilmeli; kemik sağlığı için kalsiyum yönünden zengin süt; peynir; yoğurt tüketimine özen gösterilmelidir. Bol miktarda sebze-meyve ile günde en az 8-10 bardak sıvı tüketilmeli; şeker; tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketiminin bir çok hastalığı beraberinde getirdiği unutulmamalıdır. Temiz ve mikropsuz besin tüketmeye özen gösterilmeli; çiğ sebze ve meyveler bol suyla yıkamadan kesinlikle yenmemeli; açıkta satılan yiyecekler satın alınmamalıdır. Eller yemekten önce mutlaka yıkanmalı; kirli ellerin pek çok hastalık mikrobu taşıdığı unutulmamalıdır.

OKUL VE SAĞLIKLI BESLENME :

Okul kantinlerinde sağlıklı besinlerin bulundurulması için okul yönetimi; öğretmen ve velilerin işbirliği içinde olması gerektedir. "Çocukların okul kantinleri; büfe gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olmaları gerekmektedir" . Süt; ayran gibi ambalajlı besinleri satın alırken etiket bilgisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ndan üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına dikkat edilmesinin yanında; ambalajsız satılan tost; simit; poğaça gibi yiyeceklerin de temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmış olmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.Öğrencilere temel beslenme bilgilerinin verilmesi; öğrenilen bilgilerin davranışa dönüştürülmesi; yanlış beslenme alışkanlıklarına zamanında müdahale edilmesi ve beslenme davranışları ile örnek olma konusunda; velilerin yanı sıra; öğretmenlere de önemli sorumluluklar düşer. Öğretmenlerin; öğrencilerle birlikte yeterli ve dengeli beslenme konusunda çeşitli etkinlikler düzenlemesi ve bu konunun öğrenciler arasında tartışılmasına zemin hazırlaması gerekmektedir.Öğretmenler; öğrencilerin kahvaltı yapıp; yapmadıklarını sorgulamalı ve dışarıda açıkta satılan yiyecekleri tüketmemeleri konusunda sık sık uyarıda bulunmalıdırlar.Öğretmenlerin beslenme saatlerinde; patates kızartması; çikolata; gibi yiyecekler yerine; peynir; yumurta; taze sebze ve meyve gibi besinler ile gazlı ve diğer hazır içecekler yerine süt; ayran; taze sıkılmış meyve suyunun tercih edilmesi konusunda çocukları uyarması gerekir.Öğretmenler bu konuda veliler ile işbirliği yapmalıdırlar. Ayrıca öğrencilerin boy ve ağırlık artışlarını takip etmeli ve değerlendirmelidirler.Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunda bulunan çeşitli besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Süt grubunda yer alan süt; yoğurt; et grubunda yer alan et; tavuk; yumurta; peynir; kuru baklagiller; sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek; bulgur; makarna; pirinç vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi gerekmektedir.Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt; 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmeleri önemlidir. Ayrıca; hastalıklara karşı daha dirençli olmaları; göz; cilt ve sindirim sistemlerinin sağlıklı olması için her gün imkanlar dahilinde 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir.Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir; haşlanmış yumurta; taze meyve suyu; birkaç dilim ekmek veya 1 bardak süt; poğaça; domates çocuklar için yeterli ve dengeli bir kahvaltı örneğidir.

Hatalı beslenme alışkanlıklarının çok sayıda nedeni var. Bunların başında çocukların besin gereksinimlerinin bilinmemesi geliyor. Ailenin yanlış beslenme alışkanlıkları da etkili. Okul çağındaki çocuklar için en iyisini yapmak isteyen annelerin kendi bilgilerine göre; en iyi bildiği besinlerden çocuğuna fazla miktarda yedirmek istemeleri de ayrı bir neden. Ayrıca öğün atlama; şeker; tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketimi; özellikle ileri yaşlardaki beslenme alışkanlıklarını kötü yönde etkilemektedir. Bu hatalı beslenme şekli; çocukluk dönemindeki şişmanlık (obezite) riskini artırıyor.

Çocuğun beslenmesi bu dönemde okulda ve evde olmak üzere iki şekilde incelenmelidir. Okul ve aile iş birliği yapmalıdır. Bu dönem ergenlik öncesi dönem olduğu için bu dönemin duraklama olmadan atlatılması zorunludur. Bir çocuk bu dönemde ne kadar iyi beslenirse o kadar iyi bir şekilde ergenlik dönemine girecektir.
Genel olarak okulda ve okul dışında tek başına bırakılan bir çocukta yanlış beslenme alışkanlıkları sıkça görülmektedir. Bu beslenme bozukluğu sonucunda; Anemi; kemiklerde zayıflık-raşitizm; düşük kalorili gıdaların alımı;obesite; ateroskleroz; eksik beslenme; diş çürükleri; fast-foodların yaşantımıza girişiyle de gastroözefagial reflü hastalığı ve inflamatuvar barsak hastalıkları gibi sorular olabilmektedir.

Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesinin; düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkün olabilir.Bu nedenle; öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana; 2 ara öğünde alınması en uygundur. Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmesinin önemlidir."Örneğin; şeker ve şekerli besinler; cips; gazlı içecekler yerine süt; yoğurt; sütlü tatlılar; ekmek arası peynir; taze sıkılmış meyve suları ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi çocukların sağlıklı beslenmeleri açısından daha yararlıdır. Öte yandan açıktaki gıdalara da dikkat etmek gerekir. Açıkta satılan besinler; yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca; uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle; özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir."Sağlıklı yaşam için çocuklara el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılmasının önemlidir.Bu nedenle çocuklara; özellikle yemek yemeden önce ve sonra; tuvalete girdikten sonra; dışarıda oyun oynadıktan sonra; dışarıdan eve gelince ellerini uygun şekilde yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması gerekmektedir.

ÇOCUKLARDA BESLENME :

Beslenme insan yaşamı için en temel gereksinimlerdendir. “Karın doyurmak; açlığı bastırmak ya da canının çektiği besinleri ve-veya içecekleri yemek-içmek beslenme değildir. Bir anlamda sağlığın korunmasında ve geliştirilmesinde besinlerimizle doğru olarak köprü kurmak gerekir. Beslenmenin tanımını yapmak gerekirse; “insanın büyüme; gelişme; sağlıklı ve üretken olarak uzun sure yaşaması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin alınıp vücutta kullanılmasıdır. Beslenmede temel amaç; kişinin yaşına; cinsiyetine; içinde bulunduğu fizyolojik duruma [gebe; emzikli; çocuk; yaşlı] göre gereksinimi olan bütün besin öğelerini ve enerjiyi yeterli miktarlarda besinlerimiz yoluyla sağlayabilmektir. Bu aslında; “Sağlıklı; Yeterli ve Dengeli Beslenme” deyimi ile açıklanmaktadır.

Yeterli beslenme; vücudun yaşam ve fonksiyonlarının sürdürülmesinde gereksinim duyulan enerjinin besinlerin bileşiminde bulunan karbonhidrat; yağ ve proteinlerin kullanılmasıyla sağlanmasıdır. Dengeli beslenme ise; enerjinin yanısıra; tüm besin öğelerinin [karbonhidrat; yağ; protein; vitamin ve mineraller] gereksinim duyulan kadar alınmasıdır. Şeker; yağ; nişasta gibi bazı besinler tüketildiğinde bireyin enerji gereksinimini karşılıyabilirsiniz ancak protein; vitamin; mineral ihtiyacı karşılanmamış olur. Dolayısıyla sağlıklı ve üretken olabilmenin yolu yeterli ve dengeli beslenmeden geçmektedir.
Kötü beslenme [malnutrisyon] büyüme ve gelişme geriliği; enerji yoksunluğu dolayısıyla çalışma ve okul başarısında azalma; tekrarlayan ve uzun süren hastalıklar [yara iyileşmesinin gecikmesi; nezle; grip gibi enfeksiyon hastalıklarına yakalanma ve bu hastalıkların şiddeti gibi]; şişmanlık; şeker ve kalp damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarına neden olabilmekte; zemin hazırlayabilmektedir. Sağlıklı; yeterli ve dengeli beslenme her yaş grubunda yer alan birey için; özellikle de çocuklar için çok önemlidir. Küçük çocuklar 0-6 ay mutlaka sadece anne sütüyle beslenmelidir. Anne sütü çocukların ilerki yaşlarda hastalıklara yakalanma riskini azaltan; sağlıklı olmalarını sağlayan; doğanın insanlara sunmuş olduğu bir “nimet”; besindir.

Günümüzde büyüme ve gelişmeyi etkileyen; yetişkinlikte görülen bir çok hastalığın temellerinin anne karnında ve hatta daha öncesinde atıldığını biliyoruz. Çocukların gelecekte potansiyel anne ve baba olacakları düşüncesi; doğru beslenme alışkanlıkları ve dolayısıyla yeterli ve dengeli beslenme kavramlarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamaktadır.

Yeterli ve dengeli beslenme sonucunda vücudumuza almış olduğumuz besinlerin dolayısıyla besin öğelerinin çok önemli fonksiyonları vardır. Bunları anahatlarıyla sıralamak gerekirse;
1- Büyüme ve gelişme
2- Doku yapımı ve onarımı
3- Vücut ısısının düzenlenmesi ve özellikle yeni doğanlar olmak üzere tüm bireylerde ısı yalıtımı
4- Açlığın giderilmesi ve iştah tatmini [bu madde de beslenmenin sadece biyolojik yanının olmadığı; en az bunun kadar önemli olan psikolojik yanının varlığı da vurgulanmaktadır]
5- Fiziksel ve zihinsel aktivite için gereksinim duyulan enerji ve besin öğeleri
6- Organizmanın enerji ve kısmen diğer besin öğeleri için var olan depoların doldurulmesı ve devamlılığının sağlanması; kan glukoz [şeker] seviyesinin istenen düzeyde tutulması
7- Vücudun sıvı dengesi dolayısıyla asit-baz dengesinin sağlanması
8- Vücut sistemlerinin [dolaşım; sinir; boşaltma; bağışıklık sistemleri gibi] optimal çalışabilmeleri için ihtiyaç duydukları maddelerin sağlanması. Örneğin enfeksiyon hastalıklarına yakalanmamak için bağışıklık sisteminin ihtiyaçlarının karşılanması.
Bu önemli fonksiyonlardan da görüleceği gibi besinlerimizle almış olduğumuz besin öğelerinin [karbonhidrat; yağ; protein; vitamin; mineral ve su] hepsinin ayrı ayrı önemleri söz konusudur. Bunların bir veya birkaçının istenen düzeyde alınmaması kötü beslenme [malnutrisyon] olarak tanımlanmakta ve organizmada ciddi sonuçlara neden olabilmektedir. Günlük tüketilen diyette karbonhidrat; protein ve yağın bireyin günlük gereksinmelerini karşılayacak şekilde bulunması çok önemlidir. Türkiye’de en önemli sorunlardan birisi özellikle çocukluk çağında hayvansal ve bitkisel protein kaynaklarının dengesizliğidir. Tüketilen protein miktarı yeterli olmakla beraber; tüketilen proteinin kalitesi sorgulanmaktadır. Bitkisel kaynaklardan gelen protein oranı neredeyse % 75 leri bulmaktadır. Oysa ki özellikle büyüme ve gelişmenin devam ettiği yaşlarda bu oranın; hayvansal ve bitkisel kaynakların eşit olması ve hatta hayvansal kaynakların bitkisel kaynaklara göre biraz daha yüksek olması beklenmektedir. Bunun temel nedeni ise ülkemizin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısından dolayı tahıl tüketimimiz çok yüksektir.
Vitamin ve mineraller; yaşam için gerekli vücut işlevlerinin aksamadan sürdürülmesinde yardımcı olurlar. Vitamin ve mineraller enerji sağlamaz; ama karbonhidrat; protein ve yağların yapım ve yıkım reaksiyonlarında yer alarak enerji dengesinin sağlanmasına yardımcı olurlar. Vitamin ve minerallerin çoğu vücutta yapılamadığından besinlerle alınması gerekir.

Tiamin [B1 Vitamini] :Vücudun enerji ihtiyacının sağlanmasında çok önemlidir. Gelişmeyi sağlar; sindirimi kolaylaştırır. Tüm besin öğelerinin sindirilmesine yardımcı olur. Salgı bezlerinin faaliyetlerinin düzenlenmesinde yardımcı rol oynar. Sinir iletisinde ve beyin faaliyetlerinde önemlidir. Şu besinlerde bulunur: Maya; mercimek; fasulye gibi kurubaklagiller; bulgur gibi tahıllar; et ve et ürünleri.

Riboflavin [B2 Vitamini] : vücudun enerji ihtiyacının karşılanmasında önemlidir. Makrobesin öğelerinin [karbonhidrat; protein ve yağ] metabolizmasında önemlidir. Mikrobesin öğelerinin ve özellikle de bazı vitaminlerin fonksiyonlarına yardımcı sinir sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Solunum sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Bağışıklık sisteminin optimal çalışması için önemlidir. Kansızlık sorununun ortadan kaldırılmasında yardımcıdır. Şu besinler riboflavin açısından zengin kaynaklardandır: süt; yoğurt; peynir; et; tavuk; balık; tahıllar ve taze koyu yeşil yapraklı sebzeler.

Niasin : vücudun enerji ihtiyacının sağlanmasında önemli vitaminlerdendir. Organizma için önemli birçok maddenin sentezlenmesinde ve bazı bileşiklerin vücuttan atılmasında önemlidir. Cilt; beyin ve sinir sistemi gibi dokuların sağlığında önemlidir. Maya; beyazlatılmamış tahıllar; kurubaklagiller; süt ve süt ürünleri; etler ve et ürünleri niasin açısından iyi kaynaklar arasındadır.

B6 Vitamini : dokuların yenileşmesini sağlar. Karaciğerin dostudur. Vücut için yabancı olan maddelerin etkisizleştirerek vücuttan atılmasını kolaylaştırır. Sinir sistemini düzene sokar. Cildin parlaklığı ve gerginliği gibi özelliklerinin sağlanmasında önemlidir. Diğer besin öğelerinin [karbonhidrat; proteinler gibi] vücutta kullanılmalarında yardımcı fonksiyonları vardır. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. Şu besinlerde bulunur: muz; patates; kavun gibi bazı sebze ve meyveler ile kırmız et; tavuk; balık gibi etler ve karaciğer; dalak gibi organ etleri. Folik Asit; vücutta DNA; RNA gibi çok önemli nükleotidlerin; karnitin; kreatin gibi yapıların sentezinde rol alır. Sinir sistemi ve dolaşım sisteminin sağlıklı olmasında önemli rolleri vardır. Ayrıca vücut için yabancı olan bazı maddelerin vücutta etkisizleştirilmesinde ve atımında yardımcı olur. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. Beyazlatılmamış-parlatılmamış tahıllar; koyu yeşil yapraklar; kurubaklagiller; portakal ve karaciğer gibi besinler iyi kaynaklardandır.

B12 Vitamini; folik asit : gibi çok önemli fonksiyonlara sahiptir. Karbonhidrat; protein ve yağ metabolizmalarında önemli rol oynar. Vücutta tüm metabolizmanın düzenlenmesinde önemli rolü olan bazı hormonların sentezlenmesinde yardımcıdır. Hücre zarının yapısında yer alan fosfolipitlerin oluşumunda gereksinim duyulur. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. Besinler açısından iyi kaynak sayılabilecekler arasında; bazı deniz ürünleri; karaciğer; çok değişik etler; süt ve süt ürünleriyle yumurta sayılabilir.

C Vitamini :kemik; diş ve bağ dokusunun gelişmesini sağlar. Büyümeye ve gelişmeye yardımcı olur. Karaciğer ve diğer dokuların vücut için yabancı olan maddelerin vücutta etkisizleştirilerek atılmasına yardımcı olur. Beyin ve sinir sistemi fonksiyonlarında önemlidir. Kan basıncının [Tansiyon] düzenlenmesine yardım eder. Böbreküstü bezlerinin çalışmasını arttırarak gerek bağışıklık sistemi gerekse de cinsel gücü kuvvetlendirir. Organizmayı grip; nezle gibi enfeksiyon hastalıklarına karşı dirençli kılar. Hastalık etkeni mikroorganizlarla başa çıkmayı kolaylaştırır. Sigaranın zararlı etkilerini azaltır; kanserden korunmada önemlidir. E vitamininin fonksiyonelliğini arttırır. Özellikle taze sebze ve meyvelerde bulunur.

A Vitamini : çocukların büyümesine yardımcı olur. Vücudun bağışıklık sisteminin çalışmasını ve güçlü olamsını sağlar. Gözü korur; besler ve iyi çalışmasını güvence altına alır. Yara iyileşmesine yardımcı olur. Beyin ve sinir sistemin optimal çalışmasına yardımcı olur. Şu besinlerde bulunur: karaciğer ve diğer organ etleri; et ve et ürünleri; süt gibi hayvansal kaynakların yanında havuç; ıspanak; karnıbahar; koyu yeşil yapraklı sebzeler ile portakal; greyfurt; çilek; kavun gibi birçok besinde bulunur.

D Vitamini : kemik dokunun olgunlaşmasını sağlar. Kalsiyumun emilimini arttırır. Kandaki fosfor ve kalsiyum miktarını yükseltir; bu önemli minerallerin kan ve doku değerlerinin normal sınırlar içersinde olmasına yardımcı olur. Eklem ve bağ dokunun gelişimini sağlar. Güneş ışığı vücuda D vitaminin alınmasında en önemli kaynaktır. Besinlerden ise; özellikle yağlı balıklar; süt ve süt ürünleri; diğer etler ve et ürünleri iyi kaynaklar arasındadır.

E Vitamini :vücudun yapı birimi olan hücrelerin ve hücre zarının zararlı etkilerden [serbest radikal ataklarından] korunmasında önemlidir. Bu etkinin aynı zamanda yaşlanmanın geciktirilmesinde de etkili olduğu düşünülmektedir. Sigara gibi kanser nedenleri arasında gösterilen etkenlerin vücutta etkisizleştirilmesinde rol alır. Şeker hastalığı gibi bazı hastalıkların vücutta olumsuz etkilerinin azaltılmasında yardımcı roller üstlenebileceği düşünülmektedir. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. E vitamini açısından iyi kaynak sayılan besinler arasında; buğday ruşeymi ve kepeği; bitkisel sıvı yağlar ve fındık; fıstık; ceviz gibi yağlı tohumlar gelmektedir. Kalsiyum; kemik; diş ve bağ dokunun oluşumunda; sürdürülmesinde ve sağlıklı fonksiyonu için kalsiyum minerali elzemdir. Bir çok hücre içi ve dışı faaliyetlerin sağlanmasında önemli fonksiyonları vardır. Kas faaliyetlerinde [kalp kası dahil olmak üzere]; kanın pıhtılaşmasında; hücre çoğalmasında ve farklılaşmasında önemlidir. Ayrıca beyin ve sinir sistemi faaliyetlerinde önemli roller üstlenmektedir. Süt ve süt ürünleri; koyu yeşil yapraklı sebzeler iyi kaynaktır. Ancak kalsiyumun vücutta kullanılması için D vitamini çok önemlidir.

Fosfor : kemik; diş ve bağ dokusunun önemli bileşenlerindendir. Enerji metabolizmasında ve vücudun enerji depolarının oluşumunda fosfora büyük görevler düşmektedir. Fosfor genellikle protein yönünden zengin besinlerde yoğunlaşmaktadır. Süt ve süt ürünleri; tavuk; balık ve diğer et ve et ürünleri iyi kaynakları arasındadır. Okul çağı çocuklar hızlı büyüme; bilgi-beceri kazanma ve öğrenme dönemindedir. Bu nedenle çocuk ve gençlerin zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı olabilmesi için ; çeşitli ve sağlıklı besinlerle gerekli tüm besin öğelerinin [karbonhidrat; yağ; protein; vitamin; mineral ve su] alınması büyük öneme sahiptir. Günlük besinlerden alınan enerji; karbonhidrat; yağ; protein; vitamin ve minerallerin vücutta elverişli kullanılabilmesi için; alınan besinlerin öğünlere dengeli bir şekilde dağıtılması gereklidir. Bu da ancak yemeklerimizin üç-beş öğün olarak yenmesi ile mümkün olabilmektedir. Ancak tüm bu bilgilerimize rağmen okul çağı çocukların maalesef doğru beslenme alışkanlıklarına sahip olmadıkları; çoğunlukla öğün atladıkları tespit edilmiştir. Özellikle de ana öğünler arasında büyük öneme sahip kahvaltının atlandığı veya hiç yapılmadığı bilinmektedir. Öğün atlamanın temel nedenleri arasında özellikle büyük şehirlerde; tam gün okula giden çocukların öğlen yemeklerini okul veya okul çevresinde yapmak zorunda kalışları; maalesef ailenin çocuğuna uygun beslenme alışkanlığı vermemesi gibi nedenler sayılabilir. Kahvaltıyı atlama nedenleri arasında ise; çocuğun geç yatması ve sabah geç kalkması; ebeveyin ilgisinin yetersizliği; kahvaltı alışkanlığının oluşturulmamış olması gibi nedenler sayılabilir.

"Sağlıklı geçen çocukluk dönemi sağlıklı geleceğe işarettir". Yetişkinler yaşamlarını sürdürmek; çalışmak ve yıpranan dokuların yenilenmesi için besin öğelerine ihtiyaç duyarken çocuklar; bu söylenenlere ilave olarak büyüme ve gelişme için ihtiyaç duyarlar. Besinlere dolayısıyla enerji ve besin öğelerine olan ihtiyaç büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu bebeklik ve ergenlik dönemini içine alan okul çağı çocukluk döneminde en fazladır. Büyümenin tamamlandığı dönemde ise enerji ve besin öğesi ihtiyacı yetişkinlikte görülen ihtiyaçlara paralellik göstermektedir. En Önemli Öğün Kahvaltı olmakla beraber özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda tüm ana ve ara öğünlerin büyük önemi vardır. Kötü beslenme alışkanlıkları arasında sayabileceğimiz en önemli sorun kahvaltının yapılmaması; atlanmasıdır. Kahvaltı; gün içersinde [24 saat] en uzun aradan sonra yenilen; mutlak yenilmesi gereken öğündür. Akşam yemeği ile sabah arasında 8-12 saatlk bir süre geçmektedir. Bu süre sonunda vücudumuz enerji ve besin öğeleri ihtiyacını kendi depolarından normal metabolik süreçlerin tersine başka metabolik süreçlerle karşılamaya başlar. Bu normal koşullarda istenen bir süreç değildir. Örneğin uzun süreli açlıkta ağızdaki aseton kokusu bunun göstergelerindendir.

Kahvaltının yapılmaması vücudun tüm organları için problem oluşturabilirken özellikle beyin en çok etkilenen organdır. Normal koşullarda beyinle kan arasında var olan dengenin bozulması söz konusu olabilir. Bunun çocukta hissedilmesi ancak; yorgunluk; uyku hali; baş ağrısı; dikkat azlığı; derslerine motive olamaması; problem çözme yeteneğinin bozulması gibi durumlarla gözlenebilir. Ayrıca okul çağı çocuklarında kahvaltının yapılmaması okula olan devam durumunu bozarak; devamsızlıklarını arttırdığını gösteren birçok çalışma vardır. Bu çocuklarda aynı zamanda hastalıklara yakalanma riskininde artmış olduğu belirtilmektedir. Ayrıca özellikle büyük okul çağı çocuklarında [lise öğrencileri] kahvaltı atlamanın bir nedeni olarak ise "kilo almama" isteğinin yattığı bilinmektedir. Bunun ise kesinlikle doğru olmayan bir bilgi olduğu bilinmektedir. Kahvaltının yapılmaması; vücudun yukarıda söylendiği gibi normal olmayan metabolik süreçlere yönelerek; var olan enerji depolarını ekonomik kullanmasına neden olmaktadır. Sonuçta metabolik düzenin değişmesi vücut ağırlığı denetimi sorunlarının çok yoğun olarak yaşanmasına neden olmaktadır.

Belki de günümüzde bu kadar yoğun kötü beslenme sorunlarıyla [şişmanlık gibi] karşılaşmamızın bir nedeni budur. Ancak unutulmamalıdır ki özellikle küçük yaşlarda çocuklarımıza vereceğimiz sağlıklı; yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması yönünde doğru beslenme ve yemek pişirme alışkanlıkları çocuklarımızı olası yetişkinlikte görülebilecek kronik; dejeneratif hastalıklardan koruyabilecektir. Bunun sağlamanın temel yolu ise; çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren ailesinde ve özellikle de ilköğretim çağlarında doğru beslenme ve yemek yeme alışkanlıkları vermekten geçmektedir. Bu hedefe yönelik tüm faaliyetler toplumun daha sağlıklı olmasına büyük hizmet edecektir".

BESLENMEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER :

Enerji Gereksinimi: Çocuklarda yaşa; cinsiyete; vücut ağırlığına; yüzey alanına; fiziksel aktiviteye; ergenliğe göre enerji gereksinimini karşılamak için formüller geliştirilmiş. Ancak her çocuğun enerji gereksiniminin farklı olması sebebi ile bunu belirlemek zordur. Pratik olarak çocukta enerji alımı tüketimine eşit olmalı ve normal büyüme ve gelişmeyi sağlayacak düzeyde olmalıdır. Enerji üretiminin tam olarak karşılandığının tam olarak anlamak için çocuğun büyümesi takip edilmelidir. Uygun kalori alan çocuk kendi gelişim kanalında ilerler. Çocukta şişmanlama eğilimi varsa enerji alımı azaltılıp enerji tüketimini hızlandırmaya teşvik edilmelidir.

Protein Gereksinimi: 4 yaş ile erişkinlik dönemi arasında total vücut ağırlığının %18-19′unu proteinler oluşturur. Alınan proteinin yapısı; enerjinin ve diğer besinlerin yeterli alınması ve organizmanın beslenme durumudur.

Kompleks karbonhidratların (tahıllar ve bitkisel ürünlerin) alımı artırılmalıdır.
Çünkü tahıl ve bitkisel kaynaklı ürünler hayvansal kaynaklı enerjinin yerini alırlar bu şekilde yağ alımını azaltırlar. Bu şeklide beslenme ile doymuş yağ ve kolesterolün alımı azalır; bu sırada alınan proteinin tipi de değişeceği için dikkatli olmalıyız. Çünkü bitkisel kaynaklı proteinler hayvansal olanlardan daha düşük kaliteli protein içerirler.

Okul çağında rafine şekerlerin azaltılması gerekir:
Bu tip şekerler günlük yaşantımızda tatlılar; pastalar ve birçok içecekte katkı maddesi olarak bulunmakta yine birçok çocuk yiyeceğinde de bulunmaktadır. Bu yiyeceklerin çocuğun diyetinden tam olarak çıkartılması olanaksız görülmektedir. Tam olarak bu yiyecekler çıkartılması ise düşük kalori alımı büyüme geriliğine sebep olabilir.
Total yağ miktarı enerjinin %30’ unu oluşturacak şekilde azaltılmalı; doymuş yağlar ve kolesterol alımı azaltılmalıdır. Bunlar poliansatüre ve monoansatüre yağlar ile değiştirilmelidir

Yağlar enerjinin büyük bölümünü sağlarlar; özellikle fazla enerji gereksinimi olan fiziksel olarak aktif çocuklar için 3000 kalori enerji gereksinimi olan çocuk için bu yağları alımının azaltılması büyük kalori açığına sebep olur ve yine hayvansal ürünlerin azaltılması çinko ve demir gibi esansiyel mineralleri az alımına neden olabilir.

Okuldaki Beslenme Sorunları:

Birçok ilkokulda öğrenciler okula sabah gelip akşam da evlerine dönmektedirler. En azından bir öğünün okullarda yenildiği okullarda yemek tabldot olarak yemek veriliyorsa; çocuğa verilen yiyeceklerin uygunluğu kontrol edilmeli ve çocuğun seçeceği yiyecekler varsa çocuğun uygun yiyeceği seçmesi konusunda çocuğa yardımcı olunmalıdır. Bunun için her okulda doğru ve dengeli beslenme; beslenme rehberince yapılmalı okul idaresi de aileyi bu konuda bilgilendirmeli; yine ailede okula kendileri çocuğa neler veriyorlarsa bu yiyecekler konusunda bilgi verilmelidirler. Bu şekilde olduğunda eksikler hakkında doğru bulunur. Farklı kültürel yapılardan gelen çocuklar yöresel yemeklere adapte olamayabilirler. Aile ile bu çocuklar için iş birliği yapıp problem çözülmelidir.

1. Fast Food ( Ayak üstü) Beslenme Alışkanlığı:

Yaşantımıza bu tip beslenme alışkanlığı hızlı