Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Diyabette (Şeker Hastalığı) Beslenme Tedavisi ve Önerileri

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Diyabet (Şeker Hastalığı) Ve Beslenme :

Ülkemizde görülme sıklığı giderek artan; organ kayıpları ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen kronik bir hastalıktır.

Yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte fiziksel aktivitenin diyabetin ortaya çıkmasının engellenmesi ve geciktirilmesinde önemli rolü olduğu bilinmektedir.Halk arasında şeker hastalığı ( Diabetes Mellitus) olarak bilinen diyabet; ömür boyu devam eden ve pankreasın yeterli derecede insülin salgılayamamasından ve salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılmamasından kaynaklanan bir metobolizma hastalığıdır. Kronik bir hastalık olduğu için diyabeti olan kişilerin bu hastalıkla yaşamayı öğrenmesi gerekir. Diyabeti tanımak; yemek yeme alışkanlıklarını değiştirmek; günlük yiyecek değişimlerini öğrenmek ve kan şekeri ile ilgili belirtilere uygun acil önlemleri almak gerekir.

Şişmanlık; aşırı tuz; şeker ve şekerli yiyeceklerin tüketimi ve lif (posa) yönünden yetersiz beslenme; diyabet hastalığına zemin hazırlayan nedenlerden bir kaçıdır.Yediğimiz besinlerin çoğu; bir şeker formu olan glukoza dönüşür. Biz glukozu; adale ve diğer dokularımız için enerji sağlayan bir enerji kaynağı olarak kullanırız. Glukoz kanımızda dolaşır. Kaslarımız ve diğer dokularımız yağ ve karaciğer glukozunu kandan hücrelerin içine alabilmek için; insülin diye adlandırılan bir hormona ihtiyaç duyarlar. Vücudumuzun; yiyeceklerimizden gerekli enerjiyi elde edebilmesi için; insüline gerek vardır.İnsülin; midenin gerisinde; pankreas denilen küçük bir salgı bezi tarafından yapılır. Beta hücreleri diye bilinen hücrelerden salgılanır. Bir kişi; diyabeti olduğunda; ya pankreası ihtiyaç duyduğu insülini üretemiyordur ya da vücudu salgılanan insülinini etkin bir şekilde kullanamıyordur.

Diyabetli kişiler aldıkları besindeki şekeri (glukozu) yeterince kullanamazlar. Bu da; kanda şeker miktarının artmasına yol açar. Bu yüksek kan şekeri seviyeleri; hiperglisemi olarak adlandırılır. Diyabetin tıbbi komplikasyonlarına yol açan şey; kandaki yüksek glukoz seviyelerinin devamlı olmasıdır.

Uluslararası Diyabet Federasyonu; tüm dünyada 230 milyondan fazla kişide diyabet olduğunu tespit etti. Bu miktarın 2025’den önce 350 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir. Her yıl; bir 7 milyon kişi daha diyabet hastası olacaktır.
1985’te; tüm dünyada; tespit edilen 30 milyon diyabetli vardı. Bugün; 230 milyondan fazla diyabetli mevcuttur. Yaklaşık 20 yılda; yedi kat artma olmuştur. Eğer bu epidemiyi yavaşlatmak için hiçbir şey yapılmaz ise; 25 yıl içerisinde; sayı 350 milyonun üzerine ulaşacaktır.

Diyabet Komplikasyonları maliyetinin; tüm dünyada total sağlık hizmetleri harcamalarının %5-10’unu oluşturduğu tahmin edilmektedir.Diyabet; gelişmiş ülkelerde; erişkin yaş çalışma grubunda kısmi görme kaybı ve körlüğün temel nedenidir.Diyabete bağlı parmak veya bacak amputasyonları; kazalarda oluşan amputasyonlara göre daha fazladır.
Diyabetli kişiler daha fazla kalp infarktüsü ve felç geçirme riskine sahiptir.
Diyabetli kişiler çok yüksek bir böbrek hastalığı geliştirme riskine sahiptir.

Diyabetin (Şeker Hastalığının) Nedenleri :
Tip 1 diyabet:
1-Kalıtım
2-Pankreasa zarar veren virüsler
3-Vücudun kendi savunma sisteminde oluşan ve pankreastaki insülin yapan hücrelerin tahribi ile sonuçlanan sorunlar
Tip 2 diyabet:
1-Yaş (40 yaş üzeri)
2-Obezite
3-Kalıtım
4-Gebelik sırasında diyabet gelişimi
5-4.5 kg’ dan ağır bebek doğuranlar
6-Stres
7-Hipertansiyon

Diyabet Tipleri :

Diyabetin iki temel tipi mevcuttur: Tip 1 ve Tip 2

Tip 1 diyabetli kişiler genellikle insülin üretmemektedirler. Dışarıdan insülin kullanmak zorundadırlar. Başka türlü yaşamaları imkansızdır.

Tip 1 diyabet; bazen; insüline bağımlı; genetik olarak yönlendirilmiş veya erken başlangıçlı diyabet olarak adlandırılır. Tip 1 diyabetli hastalar genellikle insülini hiç üretmemektedirler.
Tip 1 diyabet herhangi bir yaşta da çıkabilir; fakat genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde oluşur. Hasta kişiler; kanlarındaki glukoz seviyesini kontrol etmek için her gün insülin enjeksiyonu yapmak zorundadırlar. Eğer Tip 1 diyabetli kişiler insülin bulamazlarsa diyabet komasına girerler.Uluslararası Diyabet Federasyonu; dünyada en az 17 milyon kişide Tip 1 diyabet olduğunu tespit etmiştir.


Tip 2 diyabetli kişilerde; insülin üretimi azdır veya onu yeterince kullanamamaktadırlar.

Genellikle insülin enjeksiyonu gereksinimleri yoktur. Yalnızca diyet veya oral tabletler (ağızdan alınan ilaçlar) ile tedavi olabilirler.Tip 2 diyabet; insüline bağımlı olmayan diyabet veya geç başlangıçlı diyabet olarak da adlandırılır. Tip 2 diyabetli kişilerin genellikle insülin gereksinimleri yoktur. Genellikle; diyetlerini kontrol ederek; düzenli egzersiz yaparak; ağızdan ilaç ve bazen de insülin alarak kanlarındaki glukozu kontrol edebilirler.
Tip 2 diyabet; 45 yaşından büyük şişman kişilerde en yaygındır. Bununla birlikte; artan obezitenin bir sonucu olarak; çocuklarda ve genç erişkinlerde de yaygın hale gelmektedir. Tip 2 diyabet en yaygın diyabet tipidir; tüm diyabetlilerin %90-95’ini oluştururlar.
Eğer tip 2 diyabetli kişilerde tanı erken konmaz ve tedavi edilmez ise; ölüme bile yol açabilen ciddi komplikasyonlar gelişebilir.Tüm dünyada milyonlarca kişi hastalığını bile bilmeden veya yeterli tıbbi bakıma ulaşmadan Tip 2 diyabetli olarak yaşamaktadırlar.
Uluslararası Diyabet Federasyonu; dünyada en az 170 milyon kişide Tip 2 diyabetli olduğunu tahmin etmektedir.


Gestasyonel Diyabet :

Bir diğer diyabet tipi; bazen gebe kadınlarda oluşan; geçici bir diyabet formudur. “Gestasyonel Diyabet” olarak adlandırılmaktadır. Hamilelik tamamlandığında genellikle kaybolmaktadır. Bu tip diyabeti olan kadınlar; daha sonraki zamanlarda; yüksek oranda; Tip 2 diyabet geliştirme riskine sahiptirler (%15).Diğer bazı nadir diyabet tipleri de mevcutdur.


Diabet Oluşumu :

Herhangi bir kimse; herhangi bir yerde; herhangi bir yaşta diyabetli olabilir.

Birçok erişkin; semptomları tanınmadan birkaç yıl önce diyabetli olmuş olabilir. Tanı konduğu sırada; bunların bir çoğunda; diyabet komplikasyonları gelişmeye başlamıştır.Görme azalması; böbrek yetmezliği; kalp hastalığı; felç ve sinir hasarı gibi. Dünyanın birçok yerinde de; hiç teşhis edilmemiş birçok diyabetli vardır.
Diyabeti erken ortaya çıkarmak demek; tedavisinin daha kolay ve ciddi komplikasyon riskinin önemli ölçüde azaltılabilir olması demektir.

Diyabetin Tanısı - Tanı Kriterleri :

Başlıca klinik bulgular şunlardır: polifaji (çok yemek yeme); polidipsi (çok su içme); poliüri (çok idrara çıkma); ağırlık kaybı; kuvvet azalması; ağız kuruluğu; bulanık görme; deri enfeksiyonları; kaşıntılar; iştahsızlık; baş ağrısı ve halsizliktir.

Ancak kesin tanı; laboratuar yöntemlerinin kullanılması ve sonuçların değerlendirilmesi ile konulur. Normalde erişkinlerde 100 ml kandaki açlık kan şekeri 70- 90 mg arasında değişir. Yaş ilerlemesiyle bu değerler biraz yükselebilir; 100- 120 mg/ dl ‘ ya kadar normal sayılabilir.

ADA tarafından kabul edilmiş tanı kriterleri:

Diyabetin belirtileri ve bulgularına ek olarak günün herhangi bir zamanında ölçülen kan glikoz değerinin 200mg/dl ya da daha yüksek olması
  • En az 8 saat hiç kalori alınmamış bir açlık sırasında kan glikoz değerinin 126 mg/dl ya da daha yüksek olması
  • 75 gr Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) sonucunun; yükleme sonrası 2.saat glikoz konsantrasyonunun 200 mg/ dl ya da daha yüksek olması
  • Açlık kan glikoz düzeyi 110 -126 mg/dl arasında olanlardan bozulmuş açlık glikozu tanımının getirilmiş olması
ADA’ nin belirlediği bu kriterlerden en az ikisinin bulunmuş olması gerekmektedir.

Diyabetin risk faktörleri :

Tip 1 Diyabet İçin Risk Faktörleri:

Bunlar; çok iyi tanımlanmamışlardır. Fakat; genetik ve çevresel faktörlerin bu tip diyabet gelişimi için tetikleyici rol oynayabildiği görülmektedir. Esas etken; oto-immün mekanizmasının bozukluğudur.

Tip 2 Diyabet için Risk Faktörleri:

* Yaş: Diyabetli kişilerin %90- 95’i tip 2 diyabetlidir. Bu tip genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde oluşur. Fakat zamanımızda; çocuk ve adolesanları da önemli ölçüde etkilemektedir. Yaşlandıkça; diyabet riski artmaktadır.

* Şişmanlık: Tip 2 diyabetli kişilerin %80’inden fazlası kiloludur. Ne kadar kilolu olursanız o kadar yüksek diyabet riski taşırsınız.

* Diyabete İlişkin Aile Hikayesi: Araştırmalar; eğer yakın aile üyelerinde bir diyabet hikayesi var ise kişilerin daha fazla risk altında olduğunu göstermiştir. Akrabalık ne kadar yakın ise; diyabet riskiniz de o kadar yüksektir.

* Fiziksel Aktivite : Araştırmalar aktif bir hayat sürdürmeyen kişilerin; daha fazla tip 2 diyabet gelişme riskinde olduğunu göstermiştir. Ne kadar az egzersiz yaparsanız diyabet gelişme olasılığı o kadar yüksektir.

* Bozulmuş Glukoz Toleransı (IGT): Sağlıklı bir kişinin kan şekeri 70-110 mg/dl (100 mililitre kanda mg olarak glukoz) arasındadır. Veya 3.9-6.0 mmol/L arasındadır. Bozulmuş glukoz toleransı; normalden daha yüksek bir kan glukoz seviyesidir. Açık diyabetin başlangıcıdır.

*Irk/Etnik Özellikler: Bildiğimiz kadarıyla; ırk ve etnik özellikler bir kişide diyabet gelişme olasılığını belirlemede önemlidir. Bu popülasyon içinde; Afrikalı-Amerikalı; Hispanik Amerikalı; Yerli Amerikalı; Asyalı- Amerikalı ve Pasifik Adalılarda daha fazla diyabet ortaya çıkmaktadır.

*Hamilelik Sırasında Diyabet: Bazı kadınlarda; hamilelikleri sırasında “gestasyonel diyabet” adıyla bilinen geçici bir diyabet tipi oluşur. Gestasyonel diyabet tüm hamileliklerin %2-5’inde gelişir. Fakat genellikle; hamilelik sonlandığında kaybolur. Bununla birlikte; gestasyonel diyabeti olan veya 4 kg veya daha büyük bebek dünyaya getiren kadınlarda; yaşamlarında daha geç bir dönemde; daha fazla Tip 2 diyabet gelişme olasılığı vardır.
Tip1 Diyabet Semptomları:

Tip 1 diyabetin başlangıcı genellikle birdenbire ve dramatiktir (saman alevi gibi). Aşağıdaki semptomları içerebilir:

* Anormal susama ve ağız kuruması;
* Sık idrara çıkma;
* Kol ve bacaklarda yorgunluk/Enerji azlığı;
* Sürekli açlık hissi;
* Ani kilo kaybı;
* Yavaş iyileşen yaralar;
* Tekrarlayan infeksiyonlar;
* Bulanık görme.

Tip 2 Diyabet Semptomları :

Yukarıda listelenen aynı semptomlar tip 2 diyabetli kişilerde de gözlemlenebilir. Fakat; genellikle; semptomlar daha az belirgindir. Tip 2 diyabetin başlangıcı yavaştır ve sonuçta tespit etmek güç olabilir. Gerçekten de; tip 2 diyabetli bazı kişiler; erkenden hiçbir belirgin semptom göstermezler. Bu kişilerde çoğunlukla hastalık tablosu birkaç yıl sonra teşhis edilir. O zaman birçok komplikasyon gelişmiş olarak karşımıza gelir.

Diabetin Komplikasyonları :

Diyabet; yaşam boyu süren; dikkatli kontrol gerektiren kronik bir hastalıktır. Gerektiği gibi kontrolü olmaz ise; kardiyovasküler hastalık; böbrek yetmezliği; körlük ve sinir hasarı gibi çeşitli komplikasyonlara yol açabilirler.

Hipoglisemi (Düşük Kan Şekeri ): İnsulin kullanan bir kişi; sık sık kan şekerinin çok düşük seviyelere düşme problemi ile karşılaşabilir. Buna; ihtiyaçdan fazla insülin yapmak; aşırı egzersiz yapmak veya yeterli karbonhidrat almamak yol açmış olabilir. Hipoglisemi biraz şeker yiyerek hızla düzeltilebilir. Eğer düzeltilmez ise kişinin bilincini yitirmesine yol açabilir; acil hastane tedavisi gerektirir.
Diyabetli kişinin hipoglisemiden korunmak için belirtilerini bilmesi çok önemlidir. Kan şekeri düşmesi hastada; acıkma; baygınlık; fenalık; terleme; el; ayak titremesi; daha sonra şuur kaybı gibi belirtiler gösterir.

Hiperglisemi (Yüksek Kan Şekeri ) ve Ketoasidoz:

Kan şekeri çok yükseldiğinde (>300 mg%) organizma; yağları yakıt olarak kullanır. Vücut yağları parçalandığında; keton diye bilinen asitli atıklar oluşur. Vücut çok fazla miktardaki ketonları harcayamaz veya önleyemez ise bunları idrar yolu ile atıp tüketmeyi dener. Ancak; vücut tüm ketonları serbestleştiremez ve kanda birikirler. Bu durum ketoasidoz denen tabloya yol açar. Ketoasidoz; insülin yokluğu ile ortaya çıkan ciddi bir durumdur. Esas olarak; tip 1 diyabetli kişilerde çokça; tip 2 diyabetlilerin ayarsız olanlarında da daha nadir görülür.

Laktik Asidoz:

Nadir görülen bir komplikasyondur. Laktik asidoz; laktik asidin vücutta birikmesidir. Hücreler; enerji için glukozu kullandıklarında; laktik asit yaparlar. Eğer; fazla miktarda laktik asit vücutta kalıyor ise denge bozulur ve kişi kendisini hasta hissetmeye başlar. Laktik asidoz nadir bir durumdur ve esas olarak tip 2 diyabetli kişileri etkiler.

Bakteriyel/Mantar İnfeksiyonları:

Diyabetli kişiler bakteri ve mantar infeksiyonlarına daha yatkındırlar. İnfeksiyonlar; sıklıkla idrar yolları ve üst nefes yollarında ve deride ortaya çıkabilir.

Mantar infeksiyonları; atlet ayağı; ciltte yuvarlak oluşumlar ve vaginal infeksiyonlar da çok görülen problemlerdir.
Göz Hastalığı: Göz hastalığı veya retinopati; gelişmiş toplumlarda erişkin yaş grubunda görme azalması ve körlüğün en önemli nedenidir. 15 yıllık diyabeti olan hastaların yaklaşık %2’sinde legal olarak görme kaybı; %10’unda ise ciddi anlamda görme azalması vardır.

Böbrek Hastalığı:

Diyabet; böbrek hastalığının (nefropati) en önemli nedenlerinden biridir. Diyabetli tüm kişilerin yaklaşık 1/3’ünde böbrek hasarına raslanır ve Tip 1 diyabetli hastaların yaklaşık %20’sinde böbrek yetmezliğine götüren fonksiyon bozuklukları oluşur.

Sinirleri Tutan Komplikasyonlar:

Diyabetik sinir hastalığı veya nöropati diyabetli tüm kişilerin en az yarısını etkiler. Farklı nöropati tipleri vardır. Bunlar; ayaklarda; bazı vakalarda ellerde; duyu kaybına; ayakta ağrıya neden olur ve kalbi; gözü; mideyi; mesane ve genital organları içine alan somatik organ nöropatiye yol açar.

Ayaklarda duyu kaybı; diyabetli kişilerin farkına varmadan ayaklarını yakmalarına ve yaralamalarına yol açar. Bu yaralanmalar ülserlere; gangrenlere ve zamanında tedavi olmazlarsa muhtemelen amputasyonlara neden olabilir.

Dolaşım Sistemi Hastalıkları:

Dolaşım sistemi hastalığı veya kardiyovasküler hastalık tip 2 diyabetlilerde diyabet süresi ve şiddeti ile paralel bir artma gösterir. Avrupa orijinli diyabetliler arasındaki tüm ölümlerin %75’ini kalp-damar hastalığı oluşturmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde; koroner kalp hastalığı; 45 yaş üzerindeki diyabetli kişilerin %8-20’sinde mevcuttur. Kalp hastalığı riskleri; diyabetli olmayan kişilerden 2-4 kez daha fazladır. Endüstriyel ülkelerde tip 2 diyabetli kişiler için en temel ölüm ve sakatlık nedenidir.

Amputasyon :

Diyabet; yaralanma veya travma sonucu olan amputasyonlardan sonra en yaygın amputasyon nedenidir. Diyabetli kişiler; genel popülasyona kıyasla; alt ekstremite amputasyonuna 15-40 kez daha fazla maruz kalırlar.

Diabetin Tedavisi :

Bugün diyabeti; tamamen iyileştirici bir tedavi yoktur. Ancak; etkin tedavi vardır. Eğer; uygun ilaçlar; kaliteli bakım ve iyi bir beslenme tedavisi alabiliyorsanız aktif ve sağlıklı bir hayat sürdürebileceksiniz ve komplikasyon gelişme riskini azaltmış olacaksınız.
İyi diyabet kontrolü; mümkün olduğunca normale yakın kan şekeri seviyelerini muhafaza etmek demektir.

Dengeli veKontrollü bir Diyet :

Yiyecekler; kan şekeri düzeyini yükseltirler. Diyabetli kişiler; herhangi bir kimse gibi; dengeli bir diyete ilave olarak karbonhidratlı besinleri ölçülü almak zorundadırlar.
Çok iyi dengeli; sağlıklı yeme planı; diyabetli tüm kişiler için iyi bir kan şekeri kontrolünü sağlamada köşetaşı görevini üstlenmektedir. İnsülin veya tabletler ile tedavi edilmiş olup olmadığınıza bakılmaksızın siz her zaman; bilinçli bir yeme planını izlemek zorundasınız.
Sağlıklı yemek; yalnızca kan şeker seviyelerini kontrol etmeye yardımcı olmaz (böylece diyabete bağlı komplikasyonların başlangıcını da geciktirir); fakat aynı zamanda vücut kilosunu korumaya ve kalp hastalığını önlemeye yardımcı olur. Eski bir deyiş olan “Ne yerseniz; O’sunuz” cümlesi kesinlikle doğrudur. Kan şekeri seviyeleri yediğiniz her şeyden etkilenmektedir. Akıllı yemek seçimleri sağlıklı bir yaşam ve hastalığı önlemek için anahtar görevini görür.

Fiziksel Aktivite :

Egzersiz kan şekerini düşürür. İnsulin gibi; vücudun kendi kan şekerini etkin bir şekilde kullanmasına yardım eder. Egzersiz; kilo kaybetmenize de yardımcı olur.

Egzersiz yararları :

Evet; doğru bir beslenme ile birlikte egzersiz de çok önemlidir. Kilo verebilmek; kan şekerinizi ayarlayabilmek için; egzersiz yardımcıdır. Egzersiz; kan damarlarınız ve kalbiniz için de yararlıdır. Aktivitenizi; yürüyerek; bisiklete binerek veya asansör yerine merdivenleri kullanarak artırabilirsiniz. Eğer diyabete özgü birtakım sorunlarınız varsa (göz; böbrek; tansiyon yüksekliği vb.) veya romatizma ve kemik erimesi (osteoporoz) gibi hastalıklarınız varsa; egzersiz konusunda dikkatli olunuz.

Egzersiz yaparken nelere dikkat edilecekler :
  • Egzersiz öncesi; kan şekerinizin 100mg./dl.'nin üzerinde; 240 mg./dl.'nin altında olmasına dikkat ediniz.
  • Egzersizi; öğünlerden (ara veya ana öğün) 1-1;5 saat sonra yapınız.
  • Egzersiz öncesi ve sonrasında kan şekerinizi ölçünüz ve eğer 100mg./dl.'nin altında ise; öğününüze karbonhidratlı yiyeceklerden ilave ediniz (1 bardak meyve suyu).
  • Egzersizi; yaptığınız bir önceki insülinin etkisinin en yüksek olduğu dönemde yapmayınız.
  • Yapacağınız egzersizin türüne göre; egzersizin etkili olduğu organlara insülin enjeksiyonu yapmayınız (örneğin; yürüyüş ya da koşu sırasında; bacak kasları kullanılacağından; insülin enjeksiyonunuzu kolunuza veya karın bölgenize yapınız).
  • Yapacağınız egzersizin türü ve süresini ve ek yiyecek gerekip gerekmediğini; beslenme uzmanınızla mutlaka konuşunuz.


İlaçlar

Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar iki türdür.
1)İnsülinler
2)Ağız yolu ile kullanılan tabletler
İnsülin kan şekeri seviyelerini en etkili düşüren maddedir. Tip 1 diyabetli kişiler; yaşantılarını normal düzeyde sürdürebilmek için günde 2-3; hatta 4 defa insülin yapmak zorundadırlar.
Tip 2 diyabetli kişiler; kan şekerlerini düşürmek için oral hipoglisemik ilaçlara ihtiyaç duyarlar; çok az bir kısmı da insulin enjeksiyonu ihtiyacında da olabilirler.
Diyet; insülin; ağız yolu ile alınan ilaçlar ve egzersizin dengesini doğru olarak oluşturmak çok önemlidir.
Bu dengeyi başarmak; diyabetli bir kişi için yaşam boyu; usanmadan sürecek bir disiplin gerektirir.

Sağlıklı Yaşam Tarzı :

* Dengeli bir diyet
* Fiziksel aktivite
* Tıbbi yardım (İlaç)
* Sosyal yaşamın düzenlenmesi
Diyabetimiz olsun olmasın; sağlıklı bir şekilde beslenmelisiniz ve düzenli olarak egzersiz yapmalısınız. Sağlıklı bir yaşam tarzı tip 2 diyabetin başlamasını önlemeye ve mevcut hastalığı olanlarda diyabete bağlı komplikasyonları sınırlamaya yardımcı olabilir.

DİYABETTE BESLENME TEDAVİSİ :

Sağlıksız ve uygun olmayan bir beslenme; diyabetli kişinin kan şekerini ve kan yağlarını yükseltir. Egzersiz ve ilaçlar (insülin ve ağızdan alınan şeker düşürücü ilaçlar) ise; kan şekeri ve kan yağlarını düşürür. Bu üç temel unsurun dengede tutulması; diyabetinizin iyi tedavi edilmesini sağlar.
Hastalığın kontrol altında tutulabilmesi için diyet; egzersiz ve ilaç tedavisi bir arada yürütülmelidir.

Her gün; çeşitli yiyeceklerden almanız; yani karışık beslenmeniz çok önemlidir. Eğer karbonhidrat; protein; yağ; vitamin ve mineral içeren bir diyeti; dengeli bir şekilde alırsanız; vücudunuz daha iyi çalışır. Karbonhidrat; enerjinin en büyük kaynağıdır. Protein; kas ve doku yapımında kullanılır ve bir miktar da enerji sağlar. Yağlar ise; enerjinin depo edilmiş şeklidir. Yiyeceklerimizin çoğu; bu besin ögelerini karışık olarak içerir.


Diyet Tedavisi :

Diyabette beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesinin amacı; hayatınız boyunca uygulayabilecek en ideal beslenme programını oluşturarak kan şekerini normale yakın seviyede tutmak; hiperglisemi ve hipoglisemiyi önlemek; ideal vücut ağırlığını sağlamak ve korumak; hastalıkla ilgili olarak uzun dönemde gelişebilecek büyük ve küçük damar komplikasyonlarını önlemek; çocukluk ve ergenlik döneminde normal büyüme ve gelişmeyi sağlamak; gebelik ve emzirme döneminde yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak; kısaca yaşam kalitesini yükseltmek ve yaşam süresini uzatmaktır.

DM’ lu bireylerde beslenme tedavisi diabetin kontrol ve yönteminde temeldir. Hastaların fiziksel özellikleri; beslenme alışkanlıkları; ekonomi durumu; yaşam tarzları; laboratuar sonuçları; aktivite düzeyleri; kilosu; yaşı ve uygulanan tıbbi tedaviye bağlı olarak değişmektedir. Diabet diyeti her hasta için özel olarak bir diyetisyen tarafından hazırlanmalı ve her diabet hastası sadece kendisi için hazırlanan diyeti uygulamalıdır.

Diyabet Kontrolü:

Diyabette tedavinin amacı kan şekerini normal sınırlarda tutarak diyabete bağlı gelişebilecek sağlık sorunlarının ortaya çıkışını engellemek veya önlemek; yaşam süresini
ve kalitesini yükseltmektir.
Diyabeti kontrol altına almanın ilk adımı onu öğrenmektir.
-Beslenme tedavisi
-İnsülin ve/veya ilaç
-Fiziksel aktivite
-Eğitim
Diyabet tedavisinin birbirini tamamlayan parçalarını oluşturur.
Total Diyet Enerjisi ve Vücut Ağırlığı :

Yetişkin diyabetli kişilerde beden kitle indeksi normal sınırlarda (BKİ= 19-25 kg/m2) olması istenir.

Tip 2 diyabeti olan hastaların %80-90 kadarı obez olduğu için kilo kaybı sıklıkla beslenme tedavisinin primer amacını oluşturur.
Kalori kısıtlaması ve kilo kaybı; 2 kg’ lık kilo verilmesi bile;
– Glukoz kontrolünün iyileşmesine
– İnsülin duyarlılığının artmasına
– Lipid seviyeleri ve kan basıncında iyileşme
– Kullanılan farmakolojik ajanların dozlarının azaltılması

Kilo verilmesi glukoz alımında ve insülin duyarlılığında iyileşme ile ilişkili olduğu gibi hepatik glukoz üretiminde de azalmaya ilişkilidir.

Obezitesi ve glukoz intoleransı olan hastalarda en faydalı tedavi edici tıbbı beslenme tedavisi ve fiziksel aktivite artışı yoluyla kilonun azaltılmasıdır.
Beslenme tedavisinde ulaşılması gereken amaç normal kan glukozu kontrolüne ulaşmak ve bunu devam ettirmek olmalıdır; bu amaca ulaşmak için dengelenmiş öğün planları ile kademeli kilo verilmesi sağlanmalıdır.

Bunun için:
• Orta dereceli kalori kısıtlaması;
• Doymuş yağ alımının kısıtlanması
• Kalori alımının gün içerisinde dağıtılması
• Fiziksel aktivitenin artırılması
• Yeme alışkanlıklarının değiştirilmesinde davranışsal uyum teknikleri; sağlıklı ve uzun dönemli yaşam tarzı davranışlarının sağlanması
• Psikososyal destek

Diyabette Beslenme Tedavisi:

Amacı;-Arzu edilen metabolik kontrolü sağlamak
Açlık kan şekeri (AKŞ) : 90-130 mg/dl
Tokluk kan şekeri (TKŞ) : 140-180 mg/dl
HbA1c : <%7
Total kolesterol : < 200 mg/dl
LDL kolesterol : < 100 mg/dl
Trigliserit : < 150 mg/dl
-Diyabetin ileri dönemde ortaya çıkabilecek kronik komplikasyonların önlemek ve tedavi etmek;
-Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığını kazandırmak
- Yaşam süresini ve kalitesini yükseltmektir.
Diyabetli bireylerin beslenme tedavileri;yaşına; boyuna; vücut ağırlığına; fiziksel
aktivite durumuna; sosyoekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre
diyetisyen tarafından hazırlanır. Beslenme programı kişiye özeldir. Ortak bir program
oluşturulamaz.
Diyabetli bireyler de yeterli ve dengeli beslenebilmeleri tüm besin ögelerinden önerilen miktarlarda ve enerji gereksinimlerine göre alması gerekir.

Diyabetin tedavisinde; beslenmenin temel amaçları :
1- Kan şekeri ve kan yağlarınızın normal düzeylerde kalmasını sağlamak
2- İdeal ağırlığınıza ulaşınız ve bunu korumak