Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Mesleki Yükselişi Engelleyen Psikiyatrik Hastalık: Sosyal Fobi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Sosyal ortamlarda ya da performans gösterilmesi gereken durumlarda kişinin mahçup duruma düşeceği; hata yapıp rezil olacağı; başarısız olacağı ya da aşağılanacağı yönünde aşırı korku duyması “sosyal fobi” olarak adlandırılır. Sosyal fobi toplum içinde oldukça yaygın görülen ve tedavisi olan bir psikiyatrik hastalıktır. Kişi korkuları nedeniyle sosyal ortamlardan kaçınır ve zorunluluk nedeniyle sözkonusu ortamlara girerse yoğun sıkıntı yaşar. Sosyal fobisi bulunan çoğu kişi kalabalık önünde konuşmakta zorluk çeker. Başkasının önünde yazı yazmak ya da imza atmak; kalabalık ortamda yemek yemek; toplum içine girmek; amirinden bir istekte bulunmak; başkasının yanında telefon görüşmesi yapmak; genel tuvaletleri kullanmak; iş yerinde patronuyla görüşmek; toplantıya katılmak en çok kaygı veren durumlardır. Bu durumlara maruz kalan kişide çarpıntı; terleme; yüz kızarması; titreme; ağız kuruluğu; baş dönmesi; bayılma hissi; midede rahatsızlık hissi gibi birtakım yakınmalar ortaya çıkar.

Sosyal fobik kişi reddedileceğine ve mahçup duruma düşeceğine inanır. Sosyal ortamlarda utandırıcı davranışlar sergilemekten korkar. Bu davranışlarının diğer kişiler tarafından fark edilmesinden ve eleştirilmesinden çekinir. Bu nedenle insanlar tarafından sevilmeyeceğini ve istenmeyeceğini düşünür. Tüm dikkatini kendi davranışları ve bedeni üzerinde yoğunlaştırır. Sürekli kendini gözler. Sosyal ortama girdiğinde çevresinde olup bitenlerle değil; kendi davranışları ve davranışlarının diğer kişilerde bıraktığı izlenimle ilgilenir.

Sosyal fobi sık görülen bir psikiyatrik hastalıktır. Yapılan çalışmalarda yaşam boyu yaygınlığı %13 dolayında bulunmuştur. Kadınlarda daha sık gözlenmesine karşın; tedavi için erkekler daha sık başvurmaktadır. İnsanlar çoğu kez sosyal fobiyi tedavisi olan bir hastalık olarak algılamadıkları için yıllarca tedavisiz kalmaktadır. Sosyal fobi evlenmemiş; boşanmış ya da yalnız yaşayan insanlarda daha sık görülür. Genellikle 13-20 yaş arasında başlar. Ancak; hastalar tedavi için ortalama 10 yıl sonra başvururlar.
Sosyal fobi yüksek oranda ailesel geçiş gösteren bir hastalıktır. Birinci derece akrabalarında sosyal fobi bulunan kişiler bu hastalığa genetik olarak daha yatkındırlar. Genetik etki yanında; anne ya da babanın sosyal fobisinin olması model olma yoluyla çocukta sosyal fobi ortaya çıkmasına neden olabilir. Anne-babanın otoriter ya da aşırı eleştirel tutumu da hastalığa zemin hazırlayan bir başka nedendir.
Sosyal fobi özellikle tedavi edilmediği ya da tedavinin geç başlandığı durumlarda kişide okul ya da iş başarısızlıklarına neden olur. Aile yaşamını olumsuz yönde etkiler. Sosyal yaşamı önemli ölçüde kısıtlar ve kişinin yalnızlaşmasına neden olur. Tedavi edilmeyen sosyal fobi kişinin depresyona girmesine neden olabilir. Bunun da ötesinde; kişi sosyal ortamlara girmeden önce alkol ya da uyuşturucu madde kullanmaya ve bu yolla rahatlamaya çalışabilir. Bu durumun alışkanlık haline gelmesi ise alkol ya da madde bağımlılığı gibi ciddi sorunlara ve kişinin toplumdan tamamen kopmasına yol açabilir.
Sosyal fobinin tedavisinde genellikle ilaç tedavisiyle birlikte psikoterapi kullanılır. Beyinde sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan; dolayısıyla beyinin sağlıklı bir şekilde çalışmasını düzenleyen bazı maddeler (serotonin; noradrenalin gibi) bulunmaktadır. Bu maddelerdeki birtakım düzensizlikler (serotonin miktarının azalması; noradrenalin miktarının artması gibi) sosyal fobi belirtilerine neden olur. Antidepresan ilaçlar beyinin bozulan kimyasını düzelterek sosyal fobiyi iyileştirir. Bu ilaçlar sanıldığının aksine güvenli ilaçlardır ve alışkanlık ya da bağımlılık yapmazlar. Ancak; ilaç tedavisinin en azından 1 yıl devam etmesi gerekir. Tıpta benzodiazepin grubu olarak adlandırılan ve yeşil reçete ile kullanılan bazı sakinleştirici ilaçlar da sosyal fobi tedavisinde kullanılırlar. Ancak; bu ilaçlar genellikle yalnızca tedavini başlangıcında ve ek ilaç olarak kullanılırlar.

Sosyal fobinin tedavisinde psikoterapinin de önemli bir yeri vardır. Psikoterapide öncelikle psikiyatrist ile hasta arasında iyi bir tedavi ilişkisi kurulmalıdır. Hasta hastalığın nedenleri; doğası; belirtileri ve tedavi yöntemleri konusunda bilgilendirilir. Sık kullanılan bir yöntem olan “alıştırma” tedavisinde kaçınılan ortamların kolaydan zora doğru bir listesi yapılır ve hastanın bu ortamlara girmesi cesaretlendirilir. Korkularına neden olan hatalı düşünceleri ve davranışları irdelenir ve bu hatalı düşünce ve davranışlar yeni ve olumlularıyla değiştirilmeye çalışılır. Sosyal beceri eğitimi ile bir konuşmayı başlatmak ve bitirmek; bir istekte bulunmak; hayır diyebilmek; beden dilini kullanmak konularında eğitim verilir.
Bütün bunların ötesinde; sosyal fobisi bulunan kişinin bir psikiyatrist ile düzenli aralıklarla görüşmesi ve işbirliği içerisinde tedaviyi sürdürmesi tedavinin başarılı olmasında en önemli noktadır.

Uzm. Dr. İbrahim ATEŞ