Kolesterol; tüm vücutta yaygın olarak bulunan ve yaşam için gerekli olan bir çeşit yağdır. Kolesterol vücutta hormon (kortizon; seks hormonu); D vitamini ve yağların sindiriminde kullanılan safra asitlerinin sentezlenmesinde kullanılır. Sağlıksız beslenme; hareketsizlik; sigara; fazla kilolar; yaş ve kalıtsal faktörler yüksek kolesterol seviyelerine sebep olabilir. Yüksek kolesterol seviyeleri; kan damarlarının zamanla tıkanıp daralmasına yol açabilir. Bu birikim çok yavaş gerçekleşir. Kan damarları daraldıkça; kalbe giden kan azalır. Kalbe giden kanın sınırlandırılması; göğüs ağrısına (anjin) yol açabilir. Kalbe giden kanın büyük ölçüde azalması veya tamamen durması ise kalp krizi ile sonuçlanabilir.
Kolesterol :
İlk defa 1754 te safra taşlarında kolesterol bulunduğu için bu maddenin ismi
Yunanca chole- (safra) ve steros (katı) sözcükleri ile kimyadaki -ol ekinden türetilmiştir.
Kolesterol; özellikle hayvansal gıdalarda bulunur ama vücuttaki kolesterolun ancak ufak bir kısmı dışarıdan besinlerle alınır; çoğu vücut tarafından sentezlenir. Vücudun her hücresinde bulunmakla beraber; onun sentezlendiği veya hücre zarlarının daha çok olduğu organ ve dokularda; örneğin karaciğer; omurilik ve beyinde; ayrıca ateromlarda; kolesterolun yoğunluğu daha yüksektir.
Kolesterol; hayvanların vücut dokularındaki hücre zarlarında bulunan ve kan plazmasında taşınan bir sterol; yani bir steroid ve alkol birleşimidir. Daha düşük miktarlarda bitkilerde de bulunur.Kolesterol 27 karbonlu; hayvanlarda bol miktarda bulunan sterollerdir. Hücre membranın başlıca yapısal komponenti olan ve özellikle LDL (küçük dansiteli lipoprotein) olmak üzere plazma lipoproteinlerinin yapısını oluşturan kolesterol hayvan dokularında bulunan bir steroiddir. LDL kolesterolün vücutta fazlası koroner kalp hastalığı riskini artırmakta ve ölümlere neden olmaktadır Safra asiti;provitamin B ve steroid hormonunun ön maddesidir.
Kolesterol kanda normalden fazla bulunması halinde damarlarda birikerek damar sertleşmesine (ateroskleroz) yol açar. Bazen de safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.
Kolesterol pek çok biyokimyasal reaksiyonda yer almasına rağmen özellikle lipoproteinlerin kolesterolü taşıma biçimleri ve kandaki kolesterol düzeyleriyle kalp hastalıkları arasındaki bağlantıdan dolayı bilinir. Vücut; kolesterolü kullanarak hormonlar kortizol; üreme hormonları); D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir.
Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa kan damarlarında birikir ve sertleşmeye ve daralmaya (ateroskleroz veya arteriyoskleroz) yol açar. Aterosklerozda damar duvarında
biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar; kan pıhtısı; kalsiyum gibi maddeler de birikir. Ateroskleroza halk arasında damar sertliği; damar kireçlenmesi de denir. Yüksek kan kolesterolünün zararlarından bahsedilirken söz konusu olan "kötü kolesterol"; yani
düşük yoğunluklu lipoprotein (İngilizce lowdensity lipoproteinsLDL) tarafından taşınan kolesterol düzeyidir. Yüksek yoğunluklu lipoprotein (İngilizce high density lipoproteins HDL) tarafından taşınan kolesterola "iyi kolesterol" denir.
Kolesterol hücre zarlarının (membranlarının) inşası ve bakımı için gereklidir. Kolesterol içeren membranlar daha geniş sıcaklık aralığında akışkanlıklarını korurlar. Kolesterol; yağların sindirimine yarayan safranın sentezlenmesinde kullanılır. Ayrıca aralarında yağda çözünen vitaminlerin (A;D; E ve K vitaminleri gibi) metabolizmasında rolü önemlidir.
Kolesterol; yağ asitleriyle birlikte hidroksil grubunda serbest veya esterleşmiş şekilde; çeşitli zincir uzunluğu ve doygunluk derecesiyle bulunmaktadır. Kolesterol ayrıca çok az miktarlarda olmak üzere bitkilerde ve deniz yosununda bulunmaktadır .
Batı ülkelerinde ortalama günlük kolesterol alımı 400mg’dır ve başlıca yumurta sarısı; memeli hayvan karaciğeri ve kabuklu hayvanlardan gelmektedir .
Diyet kolesterolü ile total serum kolesterol arasındaki ilişki sürekli araştırılmakta; diyet kolesterolün koroner kalp hastalığı gelişme risk faktörü olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle yüksek kolesterol içeren besinlerin düşük miktarlarda alınması korunmak amacıyla önerilmektedir. . Aslında uzun yıllardır etkinliği kesin olarak bilinen statin ilaçları kolesterolü düşürmek amacıyla kullanılmaktadır. Statinler HMG-CoA redüktaz enzimini inhibe ederek; kolesterol sentez hızını sınırlandırmakta; kolesterolü böylece düşürmektedir. Ayrıca yükselmiş LDL kolesterolü baskılamakta ve HDL kolesterolün artmasına neden olmaktadır.Kolesterolü düşürmenin ilaçsız ve başka bir yolu da; diyetle birlikte fitosterol alımının artırılmasıdır.
Kolesterolün Genel Özellikleri :
Kolesterol suda çok az çözündüğünden kanın sulu kısmında taşınamaz. Kolesterolün kanda taşınması; suda çözünebilen ve kolesterol ve diğer yağ türevlerini taşıyabilen lipoproteinler aracılığıyla olur. Bu lipoproteinlerin yüzeyinde yer alan proteinler; kolesterolün hangi hücrelerden alınıp hangi hücrelere taşınacağını belirler.
Vücuttaki kolesterolün çoğu vücut tarafından yapılır. Günlük üretimim %20-25 i
karaciğerde gerçekleşir; ayrıca; ince bağırsak; adrenal bezleri ve üreme organlarındaki sentezlenme miktarı diğer dokulara kıyasla daha yüksektir. Yaklaşık 70 kg ağırlığındaki bir kişinin vücudunda toplam 35 g kolesterol vardır. Günlük dahili üretim miktarı 1 g; besin yoluyla alınan miktar ise 200-300 mg dır. Bağırsaklara (safra ve besin yoluyla) giren 1.200-1.300 mg ın yarısı kana geçer.
Vücuttan atımı :
Kolesterol karaciğerden safra aracılığıyla atılır ve bir kısmı ince bağırsak tarafından geri alınır. Safra kesesi içinde; konsantrasyonunun yüksek olması nedeniyle kristalleşebilir ve bu durumda safra taşı oluşumuna yol açabilir (ancak daha ender olarak lesitin veya bilirübinden oluşmuş safra taşları da görülebilir).
LDL ve HDL (iyi ve kötü kolesterol ) : Kolesterol; kanda çözünmesi ve taşınması için karaciğerde bir protein ile birleştirilir. Bu kolesterol ile protein birleşimine lipoprotein adı verilir. Bu lipoproteinlerin çeşitleri vardır.
Düşük yoğunluklu lipoproteinler (Low-Density Lipoproteins = LDL): Kan kolesterolünün yaklaşık olarak %70 ini taşımaktadırlar. Kan damarları duvarlarına girebilmek için yeterince küçüktürler ve damarlara zarar verirler. Kötü kolesterol olarak da adlandırılırlar.
Yüksek yoğunluklu lipoproteinler (High-Density Lipoproteins = HDL): Vücudun kullanamadığı yağı karaciğerden safraya boşaltmak üzere taşır. Kolesterolün bir cins ters naklini yaptığı için iyi kolesterol olarak adlandırılır.
Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa; kolesterol akyuvarlar; kan pıhtısı; kalsiyum... gibi maddelerle beraber kan damarlarının duvarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine; daralmasına (ateroskleroz) yol açar. Halk arasında bu olay; damar sertliği ya da damar kireçlenmesi olarak bilinmektedir.
Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması yüksek risk oluşturmaktadır. Ayrıca HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip kişilerde; kalp krizi; felç; damar tıkanıklığı; böbrek yetersizliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı artmaktadır.
20 yaşın üzerindeki kişilerde; kan kolesterol düzeylerinin 200 mg/dl nin altında olması; kan LDL-kolesterol düzeylerinin 130 mg/dl nin altında olması ve kan HDL-kolesterol düzeylerinin de 40 mg/dl nin üzerinde olması istenilen değerlerdir. Kolesterol > 200 mg/dl ya da LDL-kolesterol > 130 mg/dl ya da HDL-kolesterol < 40 mg/dl ise kalp damar hastalıkları RİSKİ FAZLADIR. İyi kolesterol olan HDL-kolesterol ün düzeylerindeki artış bu riski azaltmaktadır.
Kanda kolesterolün yüksek olması; yağ metabolizması bozukluğunun olduğunu gösterir. Yağ metabolizması bozukluğundan şüphe edilen bir hastada yapılması gereken işlem; kan alınarak öncelikle total kolesterol; LDL-kolesterol; HDL-kolesterol ve trigliserid düzeylerinin ölçülmesidir.
Kanda kolesterol düzeyini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerin bazıları değiştirilebilir niteliktedir;Kalıtımsal faktörler · Yediğimiz gıdalar · Şişmanlık · Yaşam tarzı · Yaş · Diyabet · Yüksek tansiyon · Bazı böbrek ve tiroid hastalıkları · Sigara · Stres gibi faktörler kolesterolü ve kötü kolesterolü (LDL-kolesterol) yükseltir.Genler: Ailede erken yaşlarda geçirilmiş kalp krizi veya kalp krizine bağlı ölüm öyküsü varsa koroner arter hastalığı veya yüksek kolesterol riski ailevi olarak artmaktadır.Yağlı yiyecekler: Kolesterol et; peynir gibi hayvansal gıdalarda ve hazır gıdalarda çokça bulunur. Bunları tükettiğinizde vücudunuz daha çok doymuş yağ ve kolesterol emer.Aşırı kilo: Ciddi derecede şişman kişilerin kanlarında kolesterol ve trigliserid miktarları oldukça yüksektir.Hareketsiz yaşam tarzı:Fiziksel aktivite ile kolesterol düzeyleri arasında direkt ilişki olduğunu göstermektedir. Fiziksel aktivitesi az olan kişilerde HDL-kolesterol düşük; LDL-kolesterol ise yüksektir. Düzenli olarak egzersiz yapmak iyi kolesterolü artırmaktadır.Yaşlanma: Yaşın artmasıyla beraber genellikle kolesterol düzeylerinde de artış görülür.Erkeklerde 45 yaş ve üzerinde yüksek LDL-kolesterol düzeyleri görülme sıklığı artar. Kadınlarda ise menapozu izleyen dönemlerde kolesterol seviyesinde belirgin artış görülür.Uzun Süreli Hastalıklar: Kronik hastalıklar yüksek kolesterole neden olabilirler.(Diabet; böbrek hastalıkları; karaciğer hastalıkları ve hipotiroidi ).Sigara: Sigara içenler yüksek kolesterol seviyeleri açısından risk grubundadırlar. Sigara içenlerin damar duvarlarının yüzeylerinde düzensizlikler oluşur ve bu düzensiz yüzey daha çok yağ tutulumuna sebep olur. Sigara içenlerde HDL-kolesterol miktarları yaklaşık olarak %15 azalmaktadır. Stres: Stres ve yüksek kolesterol düzeyleri arasındaki ilişki henüz kanıtlanmış değildir.İşadamları gibi Stres altındaki insanların kendilerini; yiyecek; alkol ve tütün tüketimini arttırarak teselli ettikleri tahmin edilmektedir; bunun da kolesterol düzeylerini olumsuz etkilediği düşünülmektedir.
Kolesterolün Aterosklerozdaki rolü :
Oksitlenmiş kolesterol içeren küçük boyutlu LDL taneciklerinin yüksek düzeyde olduğu hallerde bu LDL damar çeperlerinde aterom denen birikmelere yol açar; bu duruma ateroskleroz denir. Ateromlar hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin; kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) aterom koroner arter hastalığı na; böbrek damarlarında yüksek tansiyona ve böbrek yetmezliğine; beyin damarlarında ise inmeye yol açabilir.
HDL tanecikleri; özellikle büyük boyutlu HDL; ateromalardaki kolesterolü karaciğere geri taşıyabilir. Bu yüzden yüksek HDL ile aterosklerozun yavaşlaması hatta gerilemesi ile ilişkilidir. Aralarında LDL; IDL ve VLDL bulunan diğer lipoprotein türleri ateroskleroza yol açar. Bu lipoproteinlerde bulunan kolesterol miktarı ile aterosklerozun ilerlemesi ilişkili bulunmuştur. Bu yüzden toplam kolesterol seviyesine değil bu kolesterolün ne kadarının hangi tür lipoproteinlerde bulunduğuna bakılmalıdır.
Amerikan Kardiyoloji Derneği (American Heart Association) kolesterol düzeyleri hakkında aşağıdaki kılavuzu hazırlamıştır:
20 YAŞIN ÜZERİNDEKİLER İÇİN KAN KOLESTEROL DÜZEYLERİ
< 200 mg/dl (NORMAL)
200-239 mg/dl (SINIRDA YÜKSEK)
> 240 mg/dl (YÜKSEK) KAN LDL- KOLESTEROL DÜZEYLERİ
< 130 mg/dl (NORMAL)
130-159 mg/dl (SINIRDA YÜKSEK)
> 160 mg/dl (YÜKSEK)
KAN HDL- KOLESTEROL DÜZEYİ KADINDA ORTALAMA 55 mg/dl (NORMAL) ERKEKTE ORTALAMA 45 mg/dl (NORMAL)
< 35 mg/dl (DÜŞÜK)
RİSKLİ DURUMLAR
Kolesterol > 200 mg/dl veya
LDL-kolesterol > 130 mg/dl veya
HDL-kolesterol < 35 mg/dl.
Toplam kolesterolün HDL kolesterola oranının 5:1 olması daha da sağlıklı sayılabilir.
LDL ölçüm teknikleri aslında LDL yi doğrudan ölçmez; ekonomik nedenlerden dolayı LDL değeri şu formüle göre hesaplanır:
LDL Hesabı : Hesaplanan LDL değeri = toplam kolesterol − toplam-HDL − trigliserit değerinin %20 si
Koroner Kalp Hastalıklarından Korunma :
Koroner kalp hastalıkları dünyada en çok ölüme neden olan hastalık gurubudur. Elimizde olmayan risk faktörlerinin bizim neden olduğumuz risk faktörleri ile billeşmesi sonucu hastalık gelişir.
-- Yaş (erkeklerde >45; kadınlarda >55 veya menapoz)
- Erkek olmak
İki risk faktörü birarada olduğu zaman infarktüs riski normal insanlara göre 4 kat; üç risk faktörü birarada olduğunda ise 10 kat artmaktadır.
Homosistein Düzeyi :
Plasma Homosistein düzeylerinin normalden yüksek olduğu insanlarda erken ateroskleroz olduğu bilinmektedir. 1999 yılında AHA yüksek riskli olgularda; plasma Homosistein düzeyleri 10 mikrogram/ litrenin üzerinde ise tedavi başlanmasını tavsiye etmiştir.
Nedenleri:Plasma Homosistein düzeyinin yükselmesine yol açan başlıca nedenler;
* kalıtım; malnutrisyon
*folik asit eksikliği
*malabsorpsiyon sendromları;
*hipotiroidi
*ilaçlar (Nikotinik asit; Teofilin; Methotroxate; Ldopa; safra asidi bağlayıcı resinler gibi).
Tedavi ve profilakside yüksek riskli olgular için; B-6; B-12 ve Folik asit preparatları ve bu vitaminlerden zengin diet yararlı olabilir. Ayrıca; mide hastalıkları gibi Folik asit/Homosistein metabolizmasının bozulabileceği durumların erken tanı ve tedavisi önerilmektedir. Önerilen vitamin tedavisi: 0.4 mg/gün Folat; 2 mg/gün B-6; 6 mikrogram/gün B-12 kullanımıdır.
- Sigara kullanımının önlenmesi ve azaltılması
- Sebze ve meyvelerden zengin; orta derecede protein içeren; lipid profilini olumlu yönde etkileyecek; yeterli kalsiyum ve mineral içeriğine sahip bir beslenme alışkanlığının yerleştirilmesi
- Şişmanlığın önlenmesi ve azaltılması (Bireyler; body mass index (BMI) leri 25 kg/m2 den büyükse uygun diyet ve düzenli fizik aktiviteyle zayıflatılmalıdır.)
- Her yaşta fizik aktivitenin arttırılması ve spor yapılmasının desteklenmesi; ideal kiloya ulaşma ve HDL düzeyinin artırılması yanında nörohumoral dengenin ve muskuloskletal sistemin sağlığının korunması ve iyileştirilmesi içinde gereklidir.
- Kan basıncı ve lipid değerleri bireylere öğretilmelidir. Belli aralıklarla yapılacak sağlık kontrollerinin önemi vurgulanmalı ve yapılmaları sağlanmalıdır. Bu yolla ileri yaşlardaki diyabet; dislipidemi ve hipertansiyon olguları; erken; asemptomatik ve amorbid dönemlerde yakalanarak tedavi edilebilecektir.
- Sosyopsikolojik etkenler olumlu yönde değiştirilmelidir.
- Yüksek risk altındaki kişiler belirlenerek yoğun tedavi altına alınmalı ve aterosklerozun ortaya çıkaracağı hastalıklar önlenmelidir (Koroner kalp hastalığı; periferik arter hastalığı; beyin damar hastalığı; aortik ateroskleroz ve aterosklerotik valvuler kalp hastalıkları gibi hastalıklar önlenmelidir).
Avrupa Ateroskleroz Derneği korunma ilkeleri olarak aşağıdaki önerilerin uygulanması tavsiye edilmektedir.
kolesterol ve satüre yağlardan fakir diyet (200 mg/gün den az kolesterol içeren ve toplam kalorinin %7 sinden azını karşılayacak şekilde satüre yağ içeren diyet)
diyete rağmen LDL kolesterolü 125 mg/dl ın üzerinde olan olgulara ilaç tedavisi başlanması (HEDEF: LDL DEĞERİ 100 mg/dl NİN ALTINDA OLMALI)
HDL değeri 35 mg/dl den düşük olan normal kolesterol düzeylerine sahip hastalarda nonfarmakolojik tedavinin (egzersiz gibi) başlatılması
diyetine rağmen LDL kolesterol değerleri 100-130 mg/dl arasında kalmış olan hastalara ilaç tedavisinin başlatılması .
Kolesterol düzeyi normal ama HDL düzeyi 35 mg/dl den düşük olgularda nonfarmakolojik tedaviden yeterli sonuç alınamıyorsa Niacin gibi ilaçlarla ilaç tedavisini başlatmak
HDL ve LDL düzeyleri göz önüne alınmadan trigliserid düzeyi 200 mg/dl den yüksekse Niacin veya Gemfibrozil gibi bir ilaçla tedavi başlanması
Trigliserid düzeyi > 400 mg/dl olanlar için IIb kategorisinde tavsiye edilmiştir. trigliserid düzeyi 400 mg/dl nin üzerindeyse Gemfibrozil veya Niacin başlanabileceği bildirilmiştir.
Kan basıncı: bütün aterosklerotik hastalarda ; kan basıncının 130 mmHg sistolik ve 85 mmHg diastolik değerlerinin altında olmasının sağlanması tavsiye edilmektedir.
Kan şekeri: Aterosklerotik hastalığı veya koroner arter hastalığı olan hastalarda özellikle aile öyküleri de varsa; mutlaka oral glukoz tolerans testi yapılarak glukoz tolerans bozukluğu (GTB) araştırılmalıdır; çünkü tip 2 diyabetin öncül evresi olan GTB aterosklerotik hastalık riskinde artışla yakın bir ilişki içindedir.
Diyabet :Diyabetik hastalarda kan şekerinin regülasyonunun yanı sıra diğer risk faktörlerinin de tedavisi son derece önemlidir.
Bazı hastalarda; özellikle yaşlılarda; ideal bir kan şekeri kontrolunun sağlanması zor veya olanaksız olabilir. Bu nedenle; bu hastalarda daha az katı hedeflerin saptanması yararlı olabilir.
Aspirin: 80-300 mg/gün; kontrendikasyon olmayan bütün hastalara önerilmelidir
Kolesterol Diyabet ve Hipertansiyon :
Yapılan araştırmalarda Tip 1 diyabetli hastaların %30 unda; tip 2 diyabetli hastaların ise % 50 sinde hipertansiyon olduğu bulunmuştur. Bu oran yüksek kolesterol varsa daha da artıyor. Diyabetli hastaların yaklaşık %97’sinde bir veya daha fazla lipid bozukluğu olduğu tahmin ediliyor.
Diyabet – hipertansiyon ilişkisi hakkında yapılan çalışmalarda; hipertansiyon tedavisinin diyabetin komplikasyonlarını önlemede etkindir.Diyabetli hastalarda etkin kan basıncı kontrolü ile; genel ölüm oranında %32; inmede %44; miyokard infarktüsünde %21; mikrovasküler komplikasyonlarda %37 ve kalp yetersizliğinde %56 oranında azalma görülmüştür.Diyabet ve kolesterol ilişkisi; kolesterolün diyabetli hastalarda
kalp damar hastalıklarının önde gelen sebebi olduğu; yapılan çalışmalarda LDL
kolesterol düzeyleri 100mg/dl altına çekilen hastalarda akut koroner olaylarda %36; inmede %48 oranında azalma olmuştur.
Diyabetli hastalarda kardiyovasküler hastalıkların gelişiminin önlenmesi ve risklerin azaltılması için çok yönlü; enerjik tedaviler uygulanması gerekmektedir. Hastaların yaşam tarzlarını değiştirmelerinin önceliklidir.Buna göre diyabetik hastaların tedavisi amacıyla yapılması gereken başlıca yaşam tarzı değişiklikleri; kilo kontrolü; tuz kısıtlaması; fiziksel aktivite; sigara içilmemesi ve alkol alımının kısıtlanması şeklinde sıralanır. Yine bu hastalarda kan basıncının 130/80mm Hg altında olması; ayrıca LDL kolesterolün 100mg/dl altında; trigliseridlerin 150mg/dl altında ve HDL kolesterolün 45mg/dl’nin üzerinde olması tedavinin hedefidir.
Kolesterol ve Günlük Yaşam :
Obezite (aşırı şişmanlık) kalp krizine yol açan risk faktörleri arasında en kolay çözüm bulunabilen konudur. Kolesterol seviyenizi ölçtürün. Toplam kolesterolün yanı sıra HDL; yani iyi kolesterol ve LDL kötü kolesterol oranlarını da öğrenin. Kötü olanını yani LDL’yi 100′ün altında tutmaya çalışın. Bu özellikle 65 yaşından önce kalp krizi geçirmiş bir akrabanız varsa; daha da önem kazanıyor. Üçüncüsü ve en kolay olanı ise günde altı - sekiz bardak su için. Masanızın üzerinde sürekli olarak su bulundurun. Son yapılan bir araştırmaya göre; günde beş bardağın üzerinde su içenlerde kalp krizi geçirme oranı yarı yarıya azalıyor.Hayatınıza bir amaç kazandırın. Ruhsal sağlığınız kalp sağlınızı çok yakından ilgilendiriyor. Yalnız yaşamanın kalp ameliyatı sonrasında tablonun kötüye gitmesi açısından başlı başına bir risk faktörü oluşturduğunu biliyoruz. Yani; kalbinize atmaya devam etmesi için bir neden yaratın.
İyi kolesterolü düşük olan spor yapmalı
Bizde genetik olarak iyi kolesterol çok düşük. Batı diyetinin yaygınlaşması sonucu Türkiye’de obezite oranı 10 yıl içinde iki kat arttı. Bunun için atalarımızın yediği yemeklerden uzak kalırsak;