HİPERTANSİYON VE BESLENME
Gelişen ve gelişmesini tamamlamış toplumlarda hipertansiyonun (HT) önemi gittikçe artmaktadır. Çalışma ortamı stresinin ve şişmanlığın önlenemeyen artışı; dengesiz beslenme ve sedanter hayat HT’nun yükselmesine yardımcı olmaktadır. Özellikle Amerika’da şişmanlık epidemik hale gelmiş ve 1995 yılı verilerine göre yetişkinlerin %25’i HT hastası olarak ortaya çıkmıştır. HT sadece kan basıncı yüksekliği ile seyreden bir hastalık değildir. Başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere pek çok sistemik hastalığa ait risk faktörleri hipertansif kişilerde normotansif olanlara göre anlamlı şekilde yüksektir.
Kilo Verme
Vücut kütle indeksi ile hipertansiyon arasında yakın bir ilişki vardır. Hipertansif hastaların yaklaşık %50’si obezdir ve obez hastalardaki hipertansiyon sıklığı normal populasyona göre 2 kat daha fazladır. Yapılan çalışmalar; hipertansiyonun şişmanlar arasında yaygın olduğunu göstermiştir. Kilo alımı ile kan basıncı artmakta; kilo kaybı ile düşmektedir Kontrollü çalışmalarda 1 kg zayıflamanın sistolik ve diastolik kan basınçlarında 1;6 mmHg ve 1;3 mmHg düşme sağlayabildiği gösterilebilmiştir. Genellikle dirençli hipertansiyon hastalarında kilo kaybı hem kan basıncının düzenlenmesinde hem de kullanılan ilaçların azaltılmasında etkili olur. Kilo kaybının hipertansiyon üzerindeki olumlu etkileri birçok araştırma ile gösterilmiştir. Zayıf kişilerde hipertansiyonlu olanların oranı % 14-22 arasında iken; ağırlıkları normalden fazla olan kişiler arasında bu oran % 35-47 arasındadır. Kontrollü. klinik çalışmalarda 1 kg zayıflamanın sistolik ve diyastolik kan basınçlarında 1.6 mmHg ve 1.3 mmHg düşme sağladığı gösterilmiştir.
Tuz Kısıtlaması
Tuz ve sodyum kavramları karıştırılmamalıdır. Klorür sodyumun etkisini arttırmaktadır. Sodyum; çoğunlukla sofra tuzu (NaCl) şeklinde gıdayla alınmaktadır. Sodyum diğer şekillerde alındığında (NaH CO3 gibi) kan basıncını arttırıcı etkisi fazla değildir. Orta derecede tuz kısıtlaması kalsiyum kanal blokerleri hariç tüm antihipertansif ilaçların etkinliğini arttırmaktadır. Kalsiyum kanal blokerlerinin intrensik natriüretik özelliklerinden dolayı bu etki görülmez. Ayrıca orta derecede tuz kısıtlaması; anjiotensin dönüştürücü enzim (ACE) lerin ve nondihidropiridin türevi kalsiyum kanal blokerlerinin antiproteinürik etkisini güçlendirmektedir; ayrıca tuz kısıtlaması ile diüretik kullanan hastalarda oluşan potasyum kaybı da azaltılmış olur. Orta derecede tuz kısıtlaması basitçe; yemekleri pişirirken ve sofrada tuz eklememek; konserve gibi aşırı tuzlu besinlerden kaçınmak şeklinde özetlenebilir. Diyetle alınan tuzun önemli bir kısmı işlenmiş gıdalardan gelmektedir.
Potasyum Alımı
Diyetle taze meyve ve sebzelerden sağlanan yaklaşık günlük 90mmol KCl hipertansifler de kan basıncını 4;4/2;4 mmHg kadar düşürmektedir. Potasyum takviyeleri kan basıncını düşürebilmek açısından yararlı olmasına karşılık; pahalıdır ve normopotasemik hastalarda potansiyel olarak tehlikelidir. Toplum geneli açısından; olası yararları elde emek amacıyla potasyumdan zengin ve sodyumdan fakir doğal gıdaların tüketimini arttırmaktır. Porsiyon başına en çok potasyum içeren gıdalar meyveler ve fasülyedir.
Kalsiyum Alımı
Epidemiyolojik çalışmalarda kan basıncı düzeyi ile diyetle alınan kalsiyum arasındaki ilişki çelişkili sonuçlar göstermiştir. Ancak son dönemlerde yapılan iki büyük meta-analizde aynı sonuca varılmıştır; genellikle günde 1 gr olarak uygulanan kalsiyum takviyeleri sistolik kan basıncın da hafif bir azalma sağlarken; diyastolikkan basıncını etkilememektedir. Ancak bu etki hipertansiyondan koruma veya tedavi amacıyla kalsiyum alımının arttırılmasını gerektirecek özellikte değildir; kalsiyumun fazla miktarda alınması hipertansiyonda zaten mevcut olan hiperkalsüriyi arttırarak böbrek taşlarına ve üriner sistemde infeksiyona yol açabilir.
Magnezyum Alımı
Magnezyum takviyelerinin anti hipertansif etkisi; potasyum ve kalsiyumun anti hipertansif etkilerine göre daha az araştırılmıştır. Çalışmalar; düşük magnezyumlu diyet alanlarda hipertansiyon prevalansının fazla olduğunu göstermektedir. Ancak bu ilişki; kan basıncının düşürülmesi için magnezyum alımını gerektirecek düzeyde değildir. Kronik diüretik tedavisi alan hipertansiflerin %50’si nin kaslarda magnezyum düzeyi düşüktür. Potasyum verilmesiyle düzelmeyen hipokalemiden de magnezyum eksikliği sorumludur. Bu hastalarda günde 15 mmol Mg verilmesi kan basıncını düşürebilir ve hipokaleminin düzenlenmesine yardımcı olur.
Lifli gıdalar
Günde 12 gr dan daha az lifle beslenenlerde; hipertansiyon gelişmesinde relatif risk; günde 24 gr’la beslenenlerden 1;6 kat daha fazla bulunmuştur. Lifli gıdalar daha fazla potasyum ve daha az sodyum içermektedirler. Küçük bir grup ciddi hipertansif Afrika ve Amerikalı erkek üzerinde yapılan bir çalışmada; 16 haftalık aerobik egzersiz diastolik kan basıncını 5 mmHg; sistolik kan basıncını 7 mmHg kadar düşürmüştür. Tüm unlara dayanarak hastalar haftanın her günü en az 30 dakikalık egzersiz yapmaya yönlendirilmelidir
Diyet Yağı
Günde 3 gr’ın üzerinde omega-3 yağ asidi kan basıncı -5.5/-3.5 mmHg azaltır.Klinik kontrollü çalışmalar diyetteki çoklu ve tekli doymamış; ya da doymuş yağ asitlerinin kan basıncı üzerin de anlamlı etkisi olmadığı gösterilmiştir. Ancak dislipideminin koroner arter hastalığı için bağımsız bir risk faktörü olduğu gözönünde bulundurulursa bu tür durumlarda diyet uygulamanın değeri yadsınmaz. Balık yağı; en yüksek konsantrasyonlarda soğuk deniz balıkların da bulunan omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin (n-3-PU FA) görece yüksek miktarda tüketilmesinin mütevazi miktarda bir anti hipertansif etkisinin bulunduğunu gösteren kanıtlar giderek güçlenmektedir. Balık yağı takviyeleri üzerine yapılmış bir meta-analiz de günde 3-6 gr n-3-PU FA alınmasının hipertansif hastalarda ortalama 4/3 mmHg’lık bir düşme sağlayabildiği gösterilmiştir. Sebze ve meyveden; düşük yağlı diyet ürünleri; potasyum; magnezyum ve kalsiyumdan yüksek ve doymuş yağ asitlerinden düşük bir diyet hipertansif hastalarda kontrol diyetine göre sistolik kan basıncını 11.4; diastolik kan basıncını 5.5 mmHg’ ya düşürmüştür.
Protein
Yüksek miktarda protein alınmasını büyük ölçüde böbreklere fazladan yük yükleyerek yıkıcı et kilere yol açtığı düşünülmekle birlikte; yapılan çalışmalarda protein alımı ortalamadan %30 oranında yüksek olanlarda kan basınçları ortalamadan %30 düşük olanlara göre 3/1;5 mmHg daha düşük bulunmuştur. Bu nedenle diyette protein alımına dikkat edilmeli ancak diyet kolesterolü de düşünülerek et ve süt ürünlerinin yarım yağlı veya yağsız olanları tercih edilmelidir.
Karbonhidratlar
Alınan karbonhidratlar posadan zengin olmalıdır. Posadan zengin diyet insülin duyarlılığı arttırır. Dislipidemi düzelir. Kan basıncı 5 mmHg düşer. Rafine şekerlerin kan basıncını yükselttiği; kompleks şekerlerin kan basıncını düşürme eğilimin de olduğunu ileri süren çalışmalar vardır. Ancak bu konuda bulgular kesin değildir. Yine de özellikle karbonhidrattan zengin beslenmenin aşırı kalori alımı açısından anlamı vardır.
Kafein
Erişkinlerin %80 kadarının kahve; çay ya da kolalı içecekler için de aldığı kafein; hem sistolik hem de diyastolik kan basınçlarını bir kaç saat süreyle 5-15 mmHg yükseltmektedir. Günde iki; üç fincan kahve içerek alınan kafeinin kan basıncı yükseltici etkisi hipertansif hastalar da farklılık gösterir; bu nedenle kafeinin kan basıncını yükseltici etkisi her hastada kan basıncı ölçülerek kontrol edilmelidir. Anlamlı kan basıncı yükseltici etki saptanırsa kafeinsiz içecekler önerilmelidir
Alkol kullanımı
Alkol kısıtlamasıyla kan basıncı -4.8/-3.3 mmHg azalır. Kilo kaybı ile beraber olursa kan basıncı 10.2/-7.5 mmHg azalır. Aşırı ve kronik etanol tüketimi kan basıncını arttırabilir. Etil alkol miktarının günde 28-55 gr dan fazla tüketilmesi daha yüksek hipertansiyon prevalansıyla ilişkilidir. Bu kişilerde alkol hipertansif ilaçların etkisini azaltır ve inme riskini arttırır. Az miktarda alkol kullanımı hiç içmemeye veya daha fazla alkol kullanmaya oranla daha düşük koroner arter hastalığı mortalitesi ve morbiditesiyle birliktedir. Alkol tüketimi günlük 60 ml viski; 300 ml şarap ve 720 ml birayla sınırlandırılmalıdır. Zayıf insanlarda alkolün etkisinin daha çok olacağı ayrıca kadınlarda da etil alkol emiliminin erkeklere göre daha fazla olması nedeniyle günlük alkol alım sınırının yarı yarıya indirilmesi gerekmektedir.
Sigara
Sigara içtikten ilk 20-30 dakika içinde kan basıncı yükselir fakat tütün kullanımının kronik yüksek kan basıncı nedeni olduğu kanıtlanamamıştır. Tütün kullanımı antihipertansif ilaç kullanımına karşı direnç oluşturmakla beraber hipertansif kriz sıklığının artmasıyla da bağlantılıdır. Bu nedenle hipertansif hastalarda sigara kullanımı kesinlikle kısıtlanmalıdır.
Fiziksel Aktivite ve Egzersiz
Fiziksel aktivite arttırılmalıdır. Durağan yaşam sürenlerde hipertansiyon gelişme riski %20-50 oranında artar. Artmış fiziksel aktivite insülin duyarlılığını arttırır. Dislipidemi düzelir. Kan basıncı -5.7/-5.7 mmHg düşer. 6 ay sonra ise -13.5/-11.8 mmHg düşer. Aerobik egzersizle kan basıncı 4-10 mmHg azalır. Önerilen haftada 3 kez 40-60 dakikalık tempolu bir yarıştır.
Diyetisyen İlkay KIVRAK