Stres hayatımızın büyük bir bölümünü kaplıyor. Bizi strese sokabilecek birçok sebebin olduğu bir dünyada yaşıyoruz diyebiliriz. Bazen karamsarlığa kapılıp bu kadar yoğun stresin altından hiç kalkamayacağım diye düşündüğünüz olmuştur. Aslında durum o kadarda karamsar değil.
Stres altındayken neler yaşarız?
Vücudumuzda “Psikolojik ve Fizyolojik” değişiklikler olur. Stresin fizyolojisi ile ilgili araştırmalar yapan Dr. Hans Selye; stres altındaki bireyin vücudunda bir takım değişiklikler olduğundan bahseder. İlk olarak vücut biyokimyasal değişiklikler gösterip kendini stresli duruma karşı hazırlar. Savaşma ya da kaçma kararı alır. Bunu yaparken önceden öğrendiği davranış kalıplarını kullanır. Savaşmaya karar verirse bilinç deki farkındalık artar ve kaygı düzeyi yükselir. Bu dönemde sinirlilik kaygı öfke gibi duygular artar. Bunun neticesinde de dikkat toplama karar vermek zorlaşır. Bedensel belirtiler olarak iştahsızlık; uykusuzluk; bitkinlik; baş ağrısı ellerde titreme ortaya çıkar. Son evrede ise bir önceki evrede görülen problemlere bağlı olarak dönüşü olmayan organik bozukluklar meydana gelebilir. Hepimiz stres yaratan bir olaya karşı farklı tepkiler veririz. Beni çileden çıkartan trafiğin yoğun olduğu saatler beklide sizi; beni etkilediği kadar rahatsız etmiyor olabilir.
Bizi strese sokan sebepler
Asında strese sokmayan şeyleri belki burada yazsak daha kolay olurdu.
Fiziksel ve duygusal sebepler olarak ikiye ayırırsak; çalıştığınız ortamın fiziki koşullarının uygun olmayışı aydınlatmasından tutunda dekorasyonda kullanılan renklere ve çalışılan ortamdaki sesin şiddetine kadar stres yaratıcı sebeplerdendir. Geçenlerde bir arkadaşımı ziyaret ettim ve çalışmaya başladığı ilk günden beri kendini gergin ve huzursuz hissettiğinden söz etti. Aslında sebep o kadar açık ki çalıştığı ortamda camlar koyu olmasına rağmen ona uygun ışıklandırma yapılmamış ve dekorasyonda kullanılan renklerde bir o kadar iç karartıcı.
Duygusal sebeplerden sayılabilecek bir diğer örneği yine iş ortamından vermek istiyorum. Çalışma ortamında size verilen görevin ne olduğu belli değilse bu da ciddi bir stres kaynağı olabilir. Proje yöneticisi olarak girdiğiniz bir işin teknik bölümündeki uygulamaları yapmak da size kalıyorsa; ya da işe girmeden önce yapacağınız bildirilmeyen görevlerden hesap soruluyorsa; haklı olarak kendinizi sürekli diken üstünde hissedersiniz.
Stresle baş etme yöntemleri
Spor
Meditasyon ve yoga
Sosyalleşmek ve sık iletişim kurmak
Hobi edinmek
Çay ve kahve tüketimini en aza indirmek
Geçmişte yaşadığınız olumlu olayları hatırlamak.
Son olarak; bol bol gülmek...
***
Kıskançlık: Mutsuzluk!
Ne kötü bir şeydir kıskançlık değim mi? Yer bitirir adamı. İliklerinizde hissedersiniz o kasıp kavuran duyguyu. Kimi zaman arzulanan kişi tarafından tercih edilmemenin verdiği öfke olur kim zaman da kendinizi değersiz hissettirir.
Bence; bir kişinin “öz saygısını” yitirmesi gerçekten üzücü; hele birde buna kıskaçlığın sebep olması işi iyice sıkıcı kılıyor. Birçok psikolojik kökenli sorunda olduğu gibi kıskaçlığında özgüven eksikliğinden doğduğu düşünülmektedir.
Kıskançlığında türleri vardır tabiî ki; kardeş kıskançlığından; işyerlerinde yaşanan kıskançlık ve eşler arasındaki kıskançlığa kadar uzayan geniş bir spektrumdur.
Patolojik kıskançlık türlerinden olan “othello sendromu” genelde erkeklerde daha yaygın olup ani başlar ve kişiler bir dedektif misali eşlerinin izlerini sürüp sadakatsizliklerine karşın kanılar toplamaya çalışırlar. İnsan böyle bir durumda kendini ne kadar da köşeye sıkışmış hisseder. Her attığı adımın izlenip takip edildiğinin bilinmesi kişiye olmadık şeyler yaptırabilir. Ortada hiçbir sadakatsizlik olmamasına rağmen kişi her davranışının altından bir anlam çıkartılacağı düşüncesiyle her söylediği sözü ve davranışı kırk kere düşünerek hareket eder.
Kıskançlıkla birlikte kullanılan bir diğer kavramda “sahiplenme duygusudur”. “İnsan sevdiğini kıskanır kıskandığını da sahiplenir”. Dozunda tutulmayan sahiplenme duygusu karşımızdakinin özgürlüğünü kısıtlamaktan; kendinizi ve karşınızdakini mutsuz etmekten başka bir işe yaramaz. Değer verdiğiniz kişi sizi mutlu etme adına kişiliğine uymayan birçok davranışı “benimsiyormuş gibi” yaşayabilir. Fakat bu psikolojik baskının etkisiyle karşınızdaki kişi sizden uzaklaşmaya başlar. Siz; “onu bu kadar severken ne oldu da benden uzaklaştı” diye; davranışlarına bir anlam veremez ve hayıflanmaya başlarsınız.
İleriki yazılarımda daha ayrıntılı anlatacağım ama gelin birde kardeş kıskançlığına göz atalım. İlk bakışta paylaşılamayan herhangi bir eşyaymış gibi gözükebilir fakat temelde paylaşılamayan ilgidir! Buradaki önemli nokta anne babanın hakkaniyetli davranması rekabet değil paylaşım ortamı oluşturmasıdır.
İşyerlerindeki kıskançlık mobbing başlığı altında son yıllarda sık karşımıza çıkıyor. Kıskaçlıktan kaynaklanan ayak kaydırmalar; yöneticileriyle iş birliği yapıp mesai arkadaşlarını işten attırmaya kadar götürebiliyor.
Kıskançlık baş edilmesi en zor duygulardan biridir fakat anlık krizlerde ilginizi başka uğraşlara yoğunlaştırırsanız geçici rahatlama sağlayabilirsiniz. Daha ciddi durumlarda bir uzmana danışmak çok daha sağlıklı olacaktır.
Hz. Mevlana nın da dediği gibi Kıskançlık ateşten meydana gelir.
Neticede hangi türü olursa olsun; Kıskançlık size ve çevrenize mutsuzluk üretmekten başka bir işe yaramaz.