Akrabanın akrabaya yaptığını akrep yapmaz’ diye bir atasözü vardır. Ben bu sözü değiştirip; kadının kadına yaptığını diye başlamak istiyorum.
Şöyle ki; kayınvalide gelin sorunu; evli bir erkekle birlikte olan kadınlarla sorunlar ve bu örneklemi çoğaltmak mümkün. Aklıma şu soru geliyor. Neden birbirimize destek olmak varken köstek oluyoruz? Ne tür bir psikoloji içerisinde bunlar oluşuyor? Bunun temelinde ne var? diye düşündüğümüzde şöyle bir sonuca vardım. ‘Kendine Güvensizlik’. Nasıl mı? Şu atasözlerini sürekli duymuşuzdur! Eksik etek; saçı uzun aklı kısa vs. Bu tür deyimler belleğimize yerleşmiştir. Bu yargıyı ortadan kaldırmak için de kendini kanıtlama çabası içinde olduğumuzu düşünüyorum.
İş yerinde kadınların birbirlerine destek olmadıklarını; bulundukları duruma bakarak ondan daha yüksek bir durumda olan bir erkeği değil de bir kadını kıskandıklarını ve arkasından dedikodu yaptıklarını gözlemledim. Bu kendine güvensizlik değil de nedir acaba? Merak ediyorum!.. Kadınların çoğu zaman kadın bir yöneticinin altında çalışmak istemediklerini çok duydum. Yönetici kadın çalıştırdığı kadınlara daha acımasızca davranabiliyor. Altında çalışan kadınlar da erkek yönetici yapsa ses çıkarmayacakları davranışları kadın yönetici yapınca isyan edebiliyor ya da onu kötüleyebiliyorlar. Kadınlar özel hayatlarını işlerine daha çok yansıtıyorlar. Mutlu olduklarında çevresine karşı da daha olumlu bakabiliyor kadınlar…
Belki de kadınlar arasındaki rekabet çocukluktan itibaren başlıyor. Freud’un teorisine baktığımızda kız çocuk annesini kendine rakip olarak görüyor. Kız çocuk cinsel kimliğini kazanmaya başladığı andan itibaren anne ile didişmeye ve babaya yakın davranmaya başlar. Bir yandan da anneye benzemeye diğer yandan ona rakip olmaya çalışır.
Kayınvalide eskiden kendi kayınvalidesinden çektiklerini gelinine çektirir. Gelininin hatalarını bularak oğlunu onun üstüne gönderir. Oğlunu gelini ile paylaşamaz. Kayınvalide sanki hiç gelin olmamış gibi davranır. Ya da gelin kayınvalidesini rakip olarak görür. Annesine gösterdiği hoşgörüyü kayınvalidesine gösteremez. Kendini başka bir alanda kabul ettiremediği ve yeteneklerini ortaya koyamadığı için bu alanda kendilerini ispat etme çabası içindedirler. Geçmişte var olan bu sorun hala sürmekte ve gelecekte de süreceğe benziyor. Buna sebep belki de önyargılarımız.
‘Ben eşimle değil ailesiyle anlaşamıyorum. Kültürel bakımdan çok farklıyız. Annesi oğluna çok düşkün. Oğlunu yanından bir an olsun ayırmak istemiyor. Eşi sağ olmasına rağmen; sanki oğlu ikinci kocası. En son yani yılbaşında benim işim vardı ve onlarla beraber olamayacağımızı bildirdik. Her şeye rağmen sorun olmasın diye kısa süreliğine uğradık. Bu yeterli gelmedi. Şu an ne annesiyle ne babasıyla nede kız kardeşiyle iki aydır görüşmüyorum. Bir ara depresyona girdim. Yemeden içmeden kesildim. Şimdi daha iyiyim. Geçenlerde eşimin annesi barışalım diye mesaj attı. Ben yanaşmıyorum. Nitekim beni "bu mesafeyi kaldırırsan senin için iyi olur" diye tehdit etti. ‘Ne yapmalıyım bilmiyorum’. Bir gelinin yaşadıkları…
Önyargıdan uzak bir gelinin kayınvalidesi ile ilgili görüşleri ise şu şekilde ‘Kayınvalidemi seviyorum çünkü gerek evlilik aşamasında; gerek evlilik döneminde beni hiç üzmedi. Öz annemden daha uyumluydu. Sevgi ve saygıyla başlayan güven üzerine kurulu bir gelin kayınvalide ilişkisi uzun yıllar sürecek sağlam bir evlilik için önemli’. Her ilişkide olduğu gibi birbirini dinlemek ve anlamaya çalışmak sorunları çözmede yardımcı olacaktır.
Olumsuz örnekler olabildiği gibi olumlu örneklerde mümkün. Kadın dayanışmasının olduğu yerlerde var tabii ki! Birlikte paylaşılan dertler; sıkıntılar; sevinçler… Sürekli kadınlar birbiri ile didişmiyor. Belki de birbirlerini çok iyi tanıdıkları ve anladıkları için bu kadar sorun yaşıyorlar. Bu yazıda da amacım sorunlara neden olan düşünce; duygu ve davranışlardan bahsetmek. Sanılmasın ki hep sorun yaşanıyor.
Çevremizde pek çok örneklerini gördüğümüz evli erkekle birliktelik yaşayan kadınlar. Önceleri evli olması önemli değil iken; daha sonra paylaşımdan memnun olmuyor ve erkeğin karısını arayarak ‘kocan benimle; seni değil beni tercih ediyor’ gibi ifadeler kullanıp; dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışıyor. Ya da eş kocasını bu konuda suçlamak yerine direk diğer kadınla bir savaş içine giriyor. Sanki bütün sorun kadından kaynaklanıyormuş gibi. Paylaşılamayan bir erkek ve iki rakip kadın. Yine bir taraf diğer tarafa kendini ispat etme çabası içinde… Tercih edilir olmak için her türlü yola başvurulur. Paylaşılamayan erkek değildir aslında. Gerçek olan kendini ispat etmektir. Beğenilmektir; istenmektir.
Bütün suç öteki kadında oluyor; aldatılan kadın ‘kocamı baştan çıkardı’ diyor. Sorumluluğu öteki kadına yüklüyor. Öteki kadına öfke duyuluyor; oysa aldatan eş affediliyor. Belki böylece kendini ve ilişkisini gözden geçirmek zorunda kalmıyor. Aldatılan kadın kocasını kazanmak için daha önce yapılması gereken şeyleri bu olaydan sonra yapmaya çalışıyor. Onu kaybedeceğini anladığı anda kendine bakmaya; kocası ile ilgilenmeye başlıyor. Öteki kadın ile kendini karşılaştırmaya ve onun hakkında bilgi edinmeye yöneliyor. Öteki kadının olumsuz taraflarını bulmaya çalışıyor.
Öteki kadında başlangıçta her şeyi ile kabul ettiği insanı paylaşmak ve ikinci kişi olmak istemiyor. Geceleri ya da özel zamanları tek başına geçirmekten sıkılmaya başlıyor. Diğer tarafı rakip olarak görüyor ve onunla mücadeleye giriyor. İlk olmak için savaşıyor. Bu savaş her iki tarafında türlü oyunlara başvurmasına sebep oluyor. Her iki taraf tercih edilen olmak istiyor. Hatta çoğu kez rastladığım bir olayda şu: Evlilik sonlandırıldığında öteki kadın da sahneyi terk edebiliyor. Tercih edildiği için mutlu oluyor ancak birlikte olduğu insana güven duymakta zorluk çekebiliyor. Her ilişki için böyledir demiyorum ama karşılaştığım bu tür olaylar da azımsanmayacak kadar çok.
Kadınlar çoğu zaman bulundukları ortamlarda diğer kadının ne giydiğini; kendinden güzel olup olmadığını inceler. Kadınlardan oluşan toplantılarda birbirinden güzel olmak için özen gösterirler. En güzel kıyafetlerini giymeye; en güzel takılarını takmaya çalışırlar. Erkeklerin bulunduğu ortamlarda bile erkekler tarafından beğenilmenin yanı sıra gerçek diğer kadınlar tarafından kıskanılmaktır. Ön planda olmak için büyük bir enerji sarf eder. Kadınlar neden rekabet ediyor? Hep seçilen ve tercih edilen durumunda olduklarından mı? Belki de kim bilir...
Kadınlar çocukluklarından itibaren ikinci planda olduklarını hissettikleri için kendilerini kanıtlamaya çalışıyor da olabilir.
Birbirimizi rakip görmek yerine birbirimize destek olmalıyız. Bunun için de sanırım kişinin önce kendini tanıması ve kabullenmesi gerekiyor. Kadın kendini kabullendiğinde ve kendine güven duyduğunda başka bir kadınla savaşmaktan vazgeçecektir. Kendi kendimize saygı ve sevgi duyduğumuzda diğer insanlarda bize saygı ve sevgi duyacaktır. Kendimizi geliştirebilmeliyiz. Neleri yapabileceğimizi görmeliyiz. Zavallı; ezilmiş kadın rolünden sıyrılıp; üretken olmalıyız. Kendimizi zekamızla; çalışmamızla ve başka alanlarda ispatlamalıyız… En güzel ve en doğru yarış insanın kendisi ile yaptığı yarıştır.