Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Normal Doğum mu Yoksa Sezaryen mı?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Doğum Şeklini Kim Belirlemeli : Doktor ? ; Anne ? ; Bebek ?

Gebelerin neredeyse tamamı gebelik sürecinde doğum şeklini belirleme çabası içine girmekte ve bir çoğuda bu uzun süreçte karar verememektedir. Gebeliğin başında verilen net kararlar bile gebelik sürecinde kararsızlığa dönüşebilmektedir. Bu karar ve kararsızlık ikileminde annenin ve babanın ailesi; arkadaşları; hekimin tutumu ayrıca görsel ve yazılı basının etkisi büyük rol oynamaktadır. Son bir yıl içinde ABD den gelen bir hekim grubunun normal doğum oranını arttırmaya çalışan medyatik çabaları karar konusunu daha karmaşık bir hale sokmaktadır. Suda doğum gibi bazı yaklaşımlarda yine bu medyatik ortamdan yararlanma çabalarıyla paralellik göstermektedir. Ayrıca basında yer alan bazı köşe yazılarında konu edilen cebinde hesap makinasıyla dolaşan hekim iddaları da hastaların hekime olan güvenlerini sarsmakta ve kararsızlığın boyutunu derinleştirmektedir. Bu medyatik dalgalanmaların aslında ne bebeğe ; ne anneye ne de hekime bir yararının olmayacağı aşikardır. Hatta azalan bu güven ortamının hastaya ve bebeğe kimi zaman zarar verebileceğinide görmekteyiz.

Genel olarak yaklaşıldığında sezaryen ile doğumun risklerinin daha yüksek olduğu aşikardır. Kanama; infeksiyon; bacak toplar damarlarında kanın pıhtılaşması ve bunun akciğer damarlarını tıkaması; amnios sıvısının akciğer damarlarını tıkaması; genel anesteziye bağlı komplikasyonlar sezaryen sırasında daha yüksek oranda görülmektedir.. Total olarak düşünüldüğünde sezaryen normal doğuma göre 4 kat daha fazla risk taşımaktadır. Ancak yeni tekniklerle yapılan sezaryen operasyonlarında ; operasyon süresinin kısa tutulması; genel anestezi yerine epidural anestezi kullanılması; antibiyotik kullanımı; hastaların çabuk ayağı kaldırılması sezaryendeki riskleri azaltmakta ve bu 4 katlık fark gerçeği net olarak yansıtmamaktarır.

Bebek açısından sezeryan doğumun en önemli riski erken yapılan sezaryene bağlı olan prematürite ve yoğun bakım ihtiyacıdır. Bu nedenle 39. haftanın beklenmesi gereklidir. Doğum sırasında akciğerlerin kompresyonunun (sıkışması) olmamasına bağlı yaş akciğer başka bir sezaryen riski olup 5 kat daha sık görülmektedir; ancak bu durum geçicidir ve kısa süreli oksijen verilmesi tedavide genellikle yeterli olmaktadır.

Anneyi normal doğumdan uzaklaşıran en önemli sebeplerden biri ; normal doğuma bağlı genital destek dokuların gevşemesi sonrası oluşan rahim sarkması; idrar ve gaz kaçırma olasılığıdır. Ayrıca buna cinsel performanstaki kayıplarda eklenebilir. Bu problemler normal doğum yapan hastaların yaklaşık %40-45 inde meydana gelmekte ve bu hastaların da yaklaşık %11 de bu durumdan dolayı operasyon geçirmek zorunda kalmaktadır.Bu genital sarkmalara bağlı hastalıkların gelişmesini ; doğumun dinamik bir süreç olmasından dolayı bebeğin boyutu; çatıların darlığı gibi varsayımlarla önceden belirlemek de genellikle mümkün olmamaktadır.

Bebek açısından ise; normal doğumda risk olasılığı ( bebeğin kaybedilmesi; oksijensizliğe bağlı beyin hasarı; serebral palsi denilen beyin hasarına bağlı fonksiyon bozukluğu vb) 500 doğumda 1 iken; sezaryen sırasında bu oran 4000 doğumda 1 e düşmektedir.

Her şeye rağmen genel değerlendirmede ise normal doğumun anne; Sezaryen doğumun bebek açısından daha az risk taşıdığı söylenebilir. Doğum şeklinin belirlenmesinde anneye de ; bebeğede zarar vermeyecek bir yöntemin belirlenmesi için daha geniş düşünülmesi; bebeğin anne karnındaki konumununda ele alınarak anne ve hekim beraber karar vermesinin riskleri azaltabileceği söylenebilir.

Güç gerçekleşebilecek doğumlarda azaltabilir: Örneğin büyük bebek; büyüme kıstlılığı; kesedeki su miktarının azalması; boyunda kordon bulunması; çatılardaki darlık gibi önceden anneyi bilgilendirerek sezeryanın seçilmesi riskleri azaltabilir.

Sezeryan sonrası halk arasında düşünüldüğü gibi gebelik oranları azalmamakta; yalnızca iki gebelik arasındaki süre uzayabilmektedir. Ancak burada başka faktörlerinde sorumluluk taşıyabileceği unutulmamalıdır.

Hastaların doğum şeklini belirleme sırasında almak istedikleri cevaplardan biriside; hekimlerin çocuklarını hangi yolla doğurttuklarıdır. Burada kişisel faktörlerinde devrede olduğu unutulmamalıdır.Ancak bilinen bir gerçek kadın doğum hekimlerinin yaklaşık %54 ünün sezaryen doğumun daha güvenli olacağını düşünerek bu yolu kendi çocukları için uyguladıklarıdır.

Ancak bu kararların ne kadar doğru olduğu da tartışma konusudur.

Sonuç olarak : Sezaryen mi ?; Normal doğum mu?

Doğum şekli anne ve bebeğe en az zarar verecek yöntem olmalıdır. Doğum olayının dinamik bir süreç olduğu bilinmeli ve alınan tüm kararların bu süreçte değişebileceği unutulmamalıdır. Ancak bu süreçte hastaya; anne açısından normal doğumun ; bebek açısından ise sezeryan doğumun daha güvenli olacağı belirtilmelidir. Korkununda doğum şeklini belirlemede bir faktör olabileceği göz ardı edilmemelidir. Bunun için verilebilecek en iyi örnek ‘ mezarlıktan korkan birisinin mezarlıktan geçmekte yaşayacağı tereddüttür’

Sonuçta her iki doüum şeklinin fayda ve zararları anneye anlatılmalı ve karar hastaya bırakılmalıdır. Doğum şeklinin belirlenmesinde zorlayıcı yaklaşımların bebeğede; anneyede zarar verebileceği unutulmamalıdır. Son olarak doğum şekli bebeğin anne karnındaki tavrı; annenin tutumu ve hekimin yaklaşımı ile beraberce belirlenmelidir.

Saygılarımla.
Op Dr Gökhan GÜMÜŞTAŞ