Ebeveynler çocuklarının cinsel konulardaki ilk eğiticileridir.İnsanlar doğdukları andan itibaren; başta ebeveynleri olmaküzere yakın çevrelerinden cinsellikle ilgili mesajlar almayabaşlarlar. Ebeveynler çocuklarıyla konuşma; duygularınıpaylaşma; sevgi gösterme; onları giydirme ve onlara vücut bölümlerinin isimlerini öğretme gibi davranışlarla çocuklarına cinsellikle ilgili ilk bilgileri ve değer yargılarını aktarmaktadır. Bu konularda çocukları ile iletişim kurmak istemeyen; katı tutum içinde olan ebeveynlerin eksikliğini gençler başka türlü tamamlamaya çalışırlar. Ebeveynler bu durumda onlara sağlıklı bir yaşam sağlama fırsatını kaçırırlar; her türlü istenmeyen durumla karşılaşma olasılıklarını artırırlar.
Hızlı fiziksel büyümeyle birlikte kendini bir yetişkin olarak algılayan ergen; yetişkinlere verilen hak ve ayrıcalıkların hepsinin kendisinde olmadığını fark eder. Ergen tam bir yetişkin değildir; ancak çocuk da değildir. Bu nedenle ergenler kendilerini arada kalmış bireyler olarak hissederler. Öte yandan; anne babalar da bu dönemde bir bocalama içindedir. Bir yandan çocuklarının büyümesini isterler; diğer yandan çocuklarının çocukluk yıllarındaki gibi kendilerine bağımlı yaşadıkları duruma özlem duyarlar. Anne babalar çocukları büyüyüp; bağımsız bir birey mi olsun; yoksa çocuk kalıp kendilerine mi bağımlı olsun çelişkisini yaşarlar.
Ergen dünyasındaki roller ve bunlara ilişkin beklentilerdeki belirsizlik anne babaların ergene bazen bir çocuk; bazen de yetişkin gibi davranmalarıyla giderek artar. Ergen de çelişkili duygular yaşamaktadır. Büyüyüp yetişkinin sorumluluklarını mı alsın yoksa; çocuk kalarak çocukluğun güvenli; korunan sıcaklığı içinde mi yaşasın? İki ayrı dünya arasında bocalayan ergen; yoğun ve karmaşık duygular içinde kimi zaman uygun olmayan davranışlar gösterebilir.
Ergenle iletişim kurmak genellikle zorlayıcıdır. Ergen; yaşamını çok hızlı ve çok yönlü bir biçimde etkileyen değişimlerle geçirirken; anne baba da değişen çocuğunu anlamak için uğraşır. Bir ayağı çocuklukta diğer ayağı yetişkinlikte olan ergen için çatışmalar kaçınılmazdır. Bu değişimlere rol ve beklentilerin belirsizliği de eklenince; ergen benzer olaylara yalnız farklı tepkiler değil; tam anlamıyla karşıt duygusal tepkiler de verebilir.
Anne baba; kendilerinin yanlışını bulan; düzelten ya da ufak bir eleştiri karşısında öfkeyle karşılık veren ergenin bu tepkilerinin döneme özgü olduğunu anlayabilmelidirler. Davranışlarına kendi de mantıklı açıklama yapmada yetersiz olan ergen; gerekli anlayışı ve desteği alamadığındaiçinde yaşadığı bunalımı öfke; memnuniyetsizlik; şiddet ve can sıkıntısı olarak yansıtacaktır. Dolayısıyla “;;;beni anlamıyorsunuz”;;;; “;;;sizi sevmiyorum”;;;; ”;;;yardıma gereksinmem yok”;;; diyen ergenin aslında kendisini daha tam tanıyamadığını; kendisinden pek hoşlanmadığını anlamak; onun ifadelerinden rahatsız olmamak için yeterlidir. Ergenin söyledikleri her zaman söylemek istedikleri olmayabilir. Bunu anlamakta güçlük çeken anne babalarla ergen arasındaki çatışmalar; bu durumda kaçınılmaz olmaktadır.
Ergen; yoğun ve karmaşık olan duygularını; kuşkularını ve geleceğe ilişkin hayallerini başkalarıyla paylaşmak gereksinimindedir. Karşılıklı rol ve beklentilerdeki belirsizlik anne- babalar ve ergen arasında bir gerilim yaratır. Duyguların açık seçik olmamasından kaynaklanan iletişim kopuklukları ise bu gerilimi tırmandırır. Unutmamak gerekir ki bu gerilim; kaynağını daima ergenin içinde yaşadığı çevreden alır; anne baba otoritesi; toplumsal değerlerin değişime uğraması; geleceğin daha az tahmin edilebilir olması gibi nedenler bunlardan bazılarıdır.
Yaşanan gerilim ergeni duygu ve düşüncelerini paylaşabileceği; sorunlarını tartışabileceği; yetişkin değerlerinden bağımsız bir değerler sistemi edinebileceği akran grupları içinde yer almaya yöneltir. Anne babalar ergenin; genellikle akran gruplarının değerlerine göre değil; kendi değerlerine göre davranmasını istemektedirler.Buzorlamalar da ergenle anne baba arasında çatışmalara neden olmaktadır.
Ancak; sağlıklı bir ergenlik dönemi ergenin; kendisini ailesinin yönlendirmesinden uzaklaştırıp; bağımsız bir kimlik geliştirebilmesiyle tamamlanır. Bu anne babadan tümüyle kopma ve tam bağımsız olma anlamına gelmez. Tersine; bazen aileden bağımsız davranma; hem kendi görüşlerinin sorumluluğunu almasına hem de anne babasının görüşlerini kendi görüşleri gibi değerli bulmasına yardımcı olacaktır.
Ergenin arkadaş gruplarıyla ilişkisi arttıkça; anne babasıyla arasında ayrılıklar baş gösterebilir. Anne-baba bu dönemde aynı olmamakla birlikte benzer sorunları kendilerinin de yaşadıklarını; eğer duygularını paylaşırlarsa birbirlerini daha iyi anlayabileceklerini ergene ilettiğinde aralarındaki iletişimin olumlu yönde kurulduğunu fark edeceklerdir.
Ergen; anne-babasının ve yaşamındaki önemli insanların onun hakkında düşündüklerinden önemli ölçüde etkilenir. Bu noktada anne babaların hem kendi duygularını açıkça ifade edebilmeleri hem de ergene duygularını açıklama fırsatı vermeleri; yani birbirleri hakkında neler hissettiklerini konuşmaları çok önemlidir. Duyguları ifade ederken; sadece sevgi değil; kızgınlık; korku; beğenmeme gibi duyguların da ortaya konması her iki tarafın birbirini anlamalarını kolaylaştırır.