Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Seri Katiller Üzerine Bir Deneme

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 21:55    Güncellendi: 18.02.2025 21:55
Yaklasik 2 yil önce; isledigi seri cinayetler sonrasi yine bir cinayet hazirliginda iken yakalanan seri katiller ülkede korku saldigi bir ortamda konunun akzuelligi üzerine; bir hukukcu sitesinde (ayni zamanda eski bir savci olmam nedeniyle) bir sunum olarak 5 bölüm halinde yayimlamistim.

Ilgi duyan okurlarimizin emrine sunuyorum.

Saygilarimla...

Ahmet Erkan.

______________________________________________________________

SERİ KATİLLER (1)

Degerli Arkadaslar;

hemen her toplumun korkulu rüyasidir; seri katiller...
Insanlar; onlarin varliklarini hatirlayinca geceleri kapilarinin sürgülerini bir kez daha kontrol ederler; yanliz yasayan insanlar ise isiklarini uzun süre söndüremezler ve kolay kolay uyku tutmaz onlarin varligini hatirladiklarinda...

Onlari; bu sekilde esrarengiz; korkunc ve bir o kadar da sürükleyici kilan faktor ise; günlük hayatta onlari normal insanlardan ayirmanin neredeyse imkansiz olusudur. Toplumlar onlari cok zaman; örnegin ögretmen; ev hanimi; taksi söförü; itibarli doktor; hukukcu; polis; asker; isci; issiz; esnaf; zenaatkar; ya da siradan herhangi bir vatandas olarak yasarlar; görürler.

Seri katilleri korkutucu kilan bir baska faktor ise; onlarin sectikleri kurbanla aralarinda her hangi bir problem ya da gecmise dayali bir iliski olmamasi; hatta her hangi bir tanisikligin bulunmamasi. Yani onlari hayatlarinda belki hic görmemis her hangi bir insan; aniden onlarin bir kurbani olabilir. Oysa onlar kendilerini hic görmemis ve kendileriyle hic karsilasmadiklari bir insani; kendilerine kurban olarak secip uzun süreden beri takip etmis olabilirler.

Peki ama kimdir bu seri katiller? Nasil özelliklere sahiptirler? Onlari hunharca cinayet islemeye; kendilerine en ufak bir zarar bile vermemis insanlari cok zaman sadistce iskence yaparak öldürmeye iten sebepler nelerdir? Onlar; gercekten de inanildigi gibi „deli“ mi dir; ruh hastasi midir? Ceza ehliyetleri bakimindan her hangi bir özellik arzederler mi? Ic dünyalarinda ne gibi psikolojik dinamiklere sahiptirler? Saik ve motifleri nelerdir? Kendi aralarinda hangi gruplara ayrilirlar? Onlari önceden tahmin etmek ve önlemek mümkün müdür? Cinayetlerinden sonra onlari tespit etmek ve ele gecirmek icin belki nelere dikat edilebilir? Seri katillerin kurbanlari genelde hangi tipte insanlardir ya da kimler en fazla onlarin kurbani olma riskini tasimaktadir? Bu konularda; istatistikler ne diyor? Ülkemiz seri katil fenomeni ile ilgili hangi durumda? Toplumumuzda seri katilleri yaratan faktörler nelerdir? Bu ve benzer sorulara; belki biraz da psikolog gözüyle; sizlerle beraber cevap bulmaya calismak istiyorum izniniz olursa.

Seri katil fenomeni aslinda her toplumda az ya da cok rastlanilan bir olgudur. Istatistiklere göre su an bünyesinde en fazla seri katil barindiran devletlerden sayilan; ABD’de 350-400; Rusya ve Kanada’da 300 seri katilin “serbest dolastigi” tahmin edilmektedir. Kriminalistler bu rakamin Almanya’da 20-50 arasinda tahmin etmektedirler.

Bendeniz bu rakamin ülkemizde; iyimser bir tahminle 250-300 arasinda oldugunu tahmin ediyorum (salt spekulasyon ve benim subjektif tahminim); bunun gerekce ve verilerini asagida ya da yazimin diger bölümlerinde izah etmeye calisacagim. Bendenizin bir baska tahmini ise; bu rakamin ani ve asiri degisen toplumsal yapi nedeniyle yakin gelecekte daha da kabarabilecegi! Buna da asagida deginilecektir.

Peki bu konu bizler icin neden önemli?

Bildiginiz gibi; hakim-savci olarak bizlerin görevi; islenen suclarda sadece zabitanin elde ettigi deliller isiginda; islenen fiili TCK’da belirtilen tipiklige uyarlayip; yakalanan sanigi yasa cercevesinde ceza vermek degil; öncelikle delilleri toplayarak saniga ulasmaktir. Uygulamada her ne kadar özellikle cinayetlerde büyük ölcüde; zabitanin bilgi ve tecrübesine güvenerek delillerin tesbiti ve saniga ulasma onlar eliyle yapilsa da; bu is öncelikle savcilarimizin; yani bizlerin isidir.

Bu itibarla; seri katiller hakkinda yüzeysel de olsa bilgi sahibi olmanin; böyle bir durumla karsilasildiginda delillerin daha saglikli toplalanarak faili tesbit edebilmek icin önemli oldugunu düsünüyorum.

Sizlere yazacagim yazi; aktaracagim örnek olay nedeniyle belki bir parca uzun olacaktir; ve 1 ya da 2 gün icerisinde ön sayfada gözden kaybolacaktir; ancak konunun burada tartisilmasi ile eger bir tane seri katilin yakalanmasi saglanacak ve bu sayede de bir vatandasimiz bile bir cinayete kurban gitme tehlikesinden kurtulacak olsa; gerek benim yazarken verdigim emege; gerekse sizlerin okurken ve/veya cevap-katki yazarken verdiginiz emege degmis olacaktir.

Konu hakkinda bilgi vermeden önce; Almanya’da taninmis bir kriminalist olan Stefan Harbort’un „Mörderisches Profil“ adli eserinden; Fantom; Kilot Fetisisti Katil olarak taninan; 1999-2001 yillari arasinda isledigi korkunc; sinsi; hunharca ve ani cinayetlerle; ülkemiz standartlarinda büyük sayilabilecek bir sehirde belirli saatten sonra adeta hayati donduran bir seri katilin mahkeme ve polis kayitlarina dayanan cinayetlerini izninizle özet olarak aktarmak istiyorum.

____________________________________________________

SIYAH ADAM:

O; 4 aralik 1999 günü sabaha karsi posta kutusunun yakinlarinda bir yerde kurbanina sinsice sokulmustu. Bir düzine cinayet masasi polisi; 5x12 metrelik iki bina arasindaki yesillik bir alandaki her bir gazel ve cayir parcasini ters ceviriyordu; iz sürmek icin! Fakat bosuna! 3 saatir devam eden yagmur tüm kan izlerini; parmak izlerini; önemli izleri silip süpürmüstü. Cesedin bulundugu mintika üzerinde bir polis helikopteri sürekli dönüp duruyordu.

Saat sekize dogru pastaneden simit almak icin disari cikan bir kadin korkunc cinayeti farketmisti. Acil servis doktoru; sadece yasli kadinin öldügünü tespit edebilmisti: Getrud Droste; 66 yasinda; Kehler Gazetesinde dagitici. Muhtemelen ceset orada 3 saattir farkedilmeden yatiyordu. Freiburg’tan bir adli tip uzmani cesedin her tarafina dagilan 16 bicak darbesi bulmustu. Ölüm sebebi iki bicak darbesiydi; biri kalbe ikincisi de bogaza vurulmustu. Muhtemelen ince uzun bir bicak kullanilmisti. Bicak olay yerinde birakilmamisti. Her hangi bir tecavüz izi yoktu. Ancak kurbanin kilotu cikartilmisti.

Bu cinayet; Almanya-Fransa sinirinda bulunan Kehl am Rein’de kisa sürede islenen cinayetlerin ücüncüsüydü. 53 gün icinde; kripo’nun (kriminal polisler) “Fantom” olarak niteledigi seri katilin isledigi 3. cinayet! Fantom; 11 ekimde sectigi ilk kurbaninin; yaslilar yurdunda bakicilik yapan 22 yasindaki Vera Goms’un kafasini isyerinin hemen disinda parcalamisti. Ilk önce kafatasina vurdugu cekicle kafasini ezdikten sonra onun da pantolon ve kilotunu cikartmisti. Genc kadin bir gün sonra kendisine bir daha gelemeden öldü. Dogrudan olayi gören bir tanik yine yoktu. Sadece bir ciglik duyulmustu; hepsi o kadar!

6 hafta sonra; 23 kasimda Mechtild Bertram “Kilot katilinin” cinayetinden kil payi kurtulmustu. Saat 04.30 da ise gitmek icin bisikletinin kilidini actigi esnada; mechul katil sessizce arkasindan yaklasmisti. 39 yasindaki market calisani kadin kafasinin arkasinda siddetli bir darbe hissetti; kendisinde bagiracak takati ancak bulabilmisti. Mechul adam bir cismi daha kadinin vücüdüna sapladi; ancak kadinin sesini duymus olan kocasinin gelmesi üzerine yine sessizce karanlikta sivismayi basardi. Agir yarali kadin mechul katili cok az tanimlayabilmisti: “ uzun siyah bir adam!”. Ortalik cok karanlikti. Tek delil; karda olusmus olan ayakkabi izi. Cinayetten kil payi kurtulan kadin; „ saldiridan fiziki anlamda kurtuldum; ancak ruhsal anlamda cok korkar oldum“ seklinde demec vermisti ve sehrin tüm sakinleri gibi beklentisini dile getirmis ve „nihayet herif yakalanmali“ demisti.

Basin toplantisi düzenleyen bassavci da halki rahatlatmak yerine; daha da aci bir tablo cizmisti. „Tüm olaylardan sonra; islenen cinayetlerin bir birinden bagimsiz olaylar oldugunu kabul edemeyiz“ demisti; yani seri cinayet! Cinayet masasi sefi ilave etti: seksual saikli bir seri cinayet! 40 kisilik cinayet masasi detektifleri bulgulari bir pinwanda yapistirmis; cinayetler arasinda ortak noktalari ariyordu. Her üc cinayet de 3.15 ve 05.00 arasinda ve benzer sekillerde islenmisti: ani bir baskin ve cok agir bir siddet ve güc kullanma suretiyle! Kurban iki olayda; genital bölgeleri soyulmus vaziyette birakilmisti. Tüm kurbanlar kadindi; ancak tecavüz edilmemislerdi; fail 30-40 yaslarinda; o bölgeyi cok iyi bilen birisi olmaliydi. Olay yerleri sehir icinde bir birine yakin 1 km lik alanda. Katil; kurbanlarini uzun süreden beri takip etmisti. Sonuc: Her üc olay da ayni fail tarafindan islenmisti! Ve muhtemelen yakinda yine isleyecegi cinayetlerle boy gösterecekti!

Tüm sehir korku icerisinde; sehrin huzuru tamamen kaybolmustu; her gece 36 polis sürekli devriye gezmesine ragmen tüm insanlar korku icerisindeydi; saat 22 den sonra cadde ve sokaklar bombos kaliyor; calisan kadinlar erkek meslektaslari tarafindan evden alinip getiriliyor; hatta gece kuluplerinde calisan kadinlar icin özel servisler düzenleniyordu..

Hava kararir kararmaz dükkanlar ve isyerleri hemen bosaliyor ve millet evine cekilmeye basliyordu. Zira karanlikta; her köse basinda aniden katil belirebilir ve bir kac saniyede her sey olabilirdi. Ölümcül kader herkesi yakalayabilirdi; daha dogrusu her kadini!

Saat 04 ve 06 arasinda 30.000 kisilik bir sehir bombostu; her bir gazelin cikardigi ses; ufak bir plastik poset sesi duyulur durumdaydi. Adeta bir hortlaklar sehri! Geceleri sadece bir kac erkek disari cikmaya cesaret edebiliyordu. Cadde ve sokaklarda ziddina o kadar da aydinlik(latilmis)ti!

Bir cok polis gece yollarda; bu saatlerde disarida olan her erkek süpheliydi. Hatta polisler karsilikli bir birlerine dikkat ediyor ve kontrol altinda tutuyorlardi. Kolay degil; ortalikta her an her yerden ortaya cikabilecek bir seri katil dolaniyordu. Bu belki de polislerden biri de olabilirdi. Okullarda; korku dolu dedikodular dolaniyor; “17 yasinda bir kiz ölü bulundu!” Herkes sürekli bir seyler gördügüne ya da duyduguna inaniyordu. Yavas yavas polise karsi da bir güvensizlik baslamisti. Katili yakalatana; polis tarafindan 50.000 DM ödül konmustu.

Son cinayetten sonra; kripo 600 ihbar aldi. Bu arada Straßburg (Fransa) polisine de bilgi verilmisti. Sebep: 25 temmuz 1999 orada da bir fahise ayni sekilde öldürülmüstü; sabaha karsi; aniden ve agir siddet kullanmak suretiyle. 29 yasindaki kadinin cesedi büyük bir binanin arka bahcesinde bulunmustu. Ayni durumda; vücudun karindan alti ciplak! Otopsi raporuna göre ölüm sebebi: “sagdan sola dogru aniden ve siddetle cevrilen boyun kemiginin kirilmasi”. Tecavüz burada da yok. Tüm cinayetler 5 kmlik bir alanda. Buna ragmen fransiz mercileri; kendi sehirlerinde seri katilin olamayacagi iddiasinda ve alman mercileriyle isbirligine yanasmakta cekimser.

Bu esnada bir kriminal psikologun kamu oyuna yaptigi; katilin kimligini tesbite yönelik erken aciklamalar; detektiflerin isini daha da zorlastirmisti. Öyle ya; bu aciklamalardan hareket eden katil; taktik degistirerek yakalanmasini güclestirebilirdi.

Vatandas sehirde insiyatifi eline almak istiyordu; ve „Kehl’de güven“ adli seminer ve toplantilar düzenleniyor ve halk kendilerini nasil sakinacaklari konusunda bilgilendirilmeye calisiliyordu. Iki cinayetin üniversite yurdu bölgesine yakin islenmesi nedeniyle; kripo ögrencilere tavsiyede bulunmustu; „en az ikiser kisi gezin!; böylece katil saldirmaya cesaret edemez belki!“. Savunma amacli degisik el silahlari satiliyor; spray; sinyal cihazi; elektroşoker vs.. Herseye ragmen fakat mutlak bir koruma yok; korku gittikce büyüyordu.

Iste birden bire fantom katil yine sahneye cikti; aniden!! Gazete dagiticisi kadinin cinayetinden sadece 10 gün sonra; 14 aralikta; esrarengiz katil; isledigi cinayetin bulundugu yerin hemen karsisindaki binayi hedefine kilitlemisti bu kez. Oradaki pasta firininin arka girisinin bulundugu yere saklanarak 20 yasindaki tezgahtar kadinin gelmesini beklemeye baslamisti. Ancak kadin sansliydi. Katil; firindan teslimat almak üzere gelen arabanin isigini görünce kaybolmustu! “ Onu yakinen gördüm! Beni görünce kayboldu“ diyebilmisti söför.

Tanik; katili tanimlamisti; „35-40 yaslarinda; 1.80-1.83; sportif-ince yapili; esmer; kalin biyikli; kafasinda koyu yün sapka!“

Detektifler; tanigin gercekten katili gördügünden yola cikarak hemen fantom resimlerini cikartarak dagittirdilar; sehrin hemen her yerinde katilin fantom resimleri geziyordu. Insanlarda katilin yakalanmak üzere olduguna dair bir ümit belirmisti. Tüm elde edilen bilgiler degerlendirildi ve 20 kadar ev arandi. Ancak yine sadece koskoca bir „hic“ bulunabildi; aranan ev sakinlerinin hepsinin de gecerli birer alibileri (olay aninda; olay yerinde olmama) vardi. Yine sonuc yok!

Fakat ümitler bir gün yine filizlendi. Sebep trajikti! 1 ocak 2000 tarihinde yayalar 16 yasinda bir kiz cocugunun cesedini bulmuslardi. Sayisiz bicak darbesiyle; neredeyse ciplak! Katil bicakla cocugun elbiselerini keserek cikarmisti. Cesedin bulundugu yer; ayni bölgede iki kücük kasaba arasinda bir tarla yolu.

Ve bundan kisa bir süre sonra „siyah adam“ yine yeni bir kurbana ilenmisti. 12 subatta polisten yapilan ve halkin son derece temkinli olmaya cagrildigi aciklamada: „fantom; kesinlikle bu gün yine sabah erken saatlerde yollardaydi!“. Gazete tasiyicisi bir erkek saat 5.15 siralarinda gazete atmak üzere yaklastigi bir evin dis bodrum merdiveninde bekliyordu; gazeteci selam vermesine ragmen o ses vermeden sirtini döndü; gazetecei oradan ayrilirken adama tekrar bakmak istedi ancak fantom yine coktan kaybolmustu; polisten yapilan aciklamaya göre. „Katil kendisine muhtemelen yeni kurbanlar arayacaktir; sonderece dikkatli olun“ diyordu polis aciklamasi..

Bölge 15 mayis 2000 yine bir cinayet haberiyle sarsilmisti; ancak bu kez cinayet yeri Kehl degil; Straßburg idi. Bir kadin alman ögretmen bisikleti ile sevgilisi ile bulusmak üzere Strasburg üzerinden La Wantzenau’ya gidiyordu; kendisini de orada sevgilisi bekliyordu. Ancak bosuna! Ertesi gün 45 yasindaki kadinin cesedi Wantzenauer fidanliginda bir av kontroleru tarafindan bulundu. Cesed yine ayni sekilde; yari ciplak; tecavüz belirtisi yok. Fransiz makamlarinin verdikleri rapora göre ölüm sebebi; bogazda kismen omurgaya kadar inen 3 bicak darbesiydi. Fransiz savciliginin seri cinayet olgusunu reddederek alman savciliklariyle isbirligine yanasmamasi olayin cözümünü daha da zorlastiracakti.

Bu arada her türlü sorusturma metodu kullanilarak diger branslardan da destek aliniyor; örnegin kriminal psikolog ve profilerce operatif olay analizi (profiling); diger taraftan da islenen suclarin bulunduklari yer ve sekle göre topografik sema cikariliyor ve geo-profiling (olay yerlerinin bir biriyle baglantisi dikkate alinarak; failin ikamet bölgesinin tesbiti) deneniyor. Sonuc yok!

Bu arada failin profili; coktan cikartilmisti; „ katil; kendisinden cinayetleri hic kimsenin tahmin etmedigi; dikkat cekmeyen; tek basina hareket eden uzun boylu; ve tarif edilenin aksine; 35-40 yaslarinda degil; en fazla 30 yaslarinda birisi“.

Aradan aylar gecmis; polisin uyarisina ragmen ortalik biraz gevsemis; hayat normale dönmeye baslamisti.

Birden yine „siyah adama karsi olan korku“ bölgede kendisini aniden gösterdi. 10 aralik 2000 günü 20.15 te yabanci bir adam; bisikletiyle giden bir kadini; sehir ormaninin kenarindaki yolda bisikletten düsürerek yakalamayi denemisti. Kadin sansliydi; adamin camurdan ayagi kaymasi sonucu yere düsmesi ile kendisini kurtarabilmisti. Derhal polis haberdar edildi ve olay yeri ablikaya alindi. Helikopterler havada dönerek termal kamaralarla olay yerinin havadan kontrolunu sagliyordu. Fakat mechul katil yine sirra kadem basmisti. Kisa süre sonra polis köpekleri olay yerine getirilerek katilin kokusundan iz sürme denendi. Nafile!

Bu esnaya kadar seri katili ele gecirmek icin yapilan masraf 7 milyon DM’i gecmisti. 8500 iz degerlendirilmis; 3200 tükrük nümunesi incelenmis ve 8000 erkek kontrol edilmisti ama elde hemen hic birsey yoktu. Fakat buna ragmen son saldiridan kurtulan kadin ve bir kac tanik olaydan bir kisa bir süre sonra kirmizi bir rolleri(kücük mobilet) olay yerinden uzaklasirken gördüklerini ifade etmislerdi. Maalesef bu da ciddi bir sonuc vermemisti. 3400 tane kirmizi roller vardi yörede. Buna ragmen 2700 tanesi kontrol edildi; yine sonuc yok!

Bir baska daha gelisme yasanmisti o günlerde; sehrin degisik bölgelerinden; camasir iplerinden kadin kilotlari calinmaya baslamisti. Kadin ic camasiri fetisisti; aranan esrarengiz seri katil “siyah adam” olabilirmiydi?

Detektifler bunu henüz bilemiyorlardi.

Detektiflerin bilemedigi bir baska sey daha vardi…

Fantom katilin 21 ocak 2001 den beri tutuklu olarak ceza evinde bulundugu. Bir baska adamla tartisma sonrasi; güpe gündüz arabayla kovalamaca sonucu adami bir süpermarket parkinda kistirip japon kamasiyle bicaklamasi sonucu yakalanmis ve bundan dolayi da tutuklanmisti. Ancak adi bir bicaklamadn dolayi tutuklanan bu sahsin; insanlari geceleri adeta nefes almaktan korkar hale getiren fantom katil oldugunu bilmiyorlardi ve bu emniyetteki sorgu sirasinda ortaya cikacakti..

Evet onun adi Bertrand Petit.. 28 yasinda; Straßburg’ta oturan eski bir asker. 1999 ocak ayinda Straßburga tayin olmus ve oradaki bir askeri birlikte calismisti. 1; 79 boyunda; atletik yapili; melez; ….

O zamana kadar alman detektifler; katilin isledigi cinayetlerin yerlerinin bilincli secimi nedeniyle; katilin Kehl’i cok iyi tanidigindan ve bu yüzden de Kehl’de oturdugundan hareket etmislerdi. Oysa yanilmislardi. Katil Kehl’de oturmamakla beraber; Kehl’de bir gece kulubunde garson olarak calisan bir kadinla evliydi ve karisini getirip götürmek amaciyle Kehl’e sikca geliyordu. Sehirde islenen cinayetlerden sonra; karisinin calistigi gece kulubunun sahibi; tam da kulupte calisan kadinlarin geceleri arabayla getirilip götürülmesi ve seri katile(!) karsi korunmasi görevini Bertrand Petit’e vermisti.

Hic kimse; bu cekingen; nazik ve beyefendi olan adamin acimasiz bir seri katil olabilecegini hesap etmemisti. Onun karisi da tamamen soke olmus adeta dilini yutmustu; detektifler kocasinin aranan seri katil oldugun söylediklerinde… O zamana kadar kocasindan en ufak bir sekilde süphelenmemisti.

Isledigi bazi cinayetlere yönelik olarak; kendisine detektiflerin sordugu soruya karsilik; “cinayetleri benim islemedigimi garanti edememekle beraber; benim isledigimi de hatirlayamiyorum” diyecekti..Yani sadece hatirlama konusunda sıkıntısı vardi… Sorusturma sirasinda; 29 yasindaki bir fransiz kadini daha 25 temmuz 1999 da Straßburg’un Neudorf mahalleinde ayni yöntemle öldürdügüne dair süpheler yogunlasmisti. (muhtemelen seri katilin; seri cinayetlerine basladigi ilk cinayet)..

_________________________________________


„Her insan; davranislariyle kendi resmini cizer“
Friedrich Schiller

SERİ KATİLLER KİMDİR? (2)

Degerli Arkadaslar;

iki tane katil zanlisi bayram esnasinda 7 kisiyi hunharca öldürerek; Ramazan Bayraminda ülkede insanlari dehsete düsürdü. Iki katil zanlisi aslinda bazi bakimlardan tipik seri katillerden ayrilsalar; ve amok kosucusunu (ölüm sacma) cagristarsalar bile bana göre seri katildir. Bir birinden bagimsiz eylemlerle birden fazla insani öldürmüslerdir. Kimin seri katil oldugu konusunda farkli iddia ve görüsler ortaya atilmaktadir.

Benim de katildigim görüse göre bir katili seri katil yapan ve adi cinayetlerden ayiran özellikler:

- birden fazla kisiyi (ki bunun en az üc tane olmasina gerek yoktur) öldürmek;
- kurbanlarla katil arasinda gecmise dayali bir husumet ya da ihtilafin olmamasi; kurbanlarin kisisel husumet nedenleri ile secilmemis olmasi;
- cinayetlerin bir birinden bagimsiz eylemlerle islenmesi;
- kurbanlarin ya tesadüfen belirlenmesi; ya da belirli özellikleri dikkate alinarak önceden secilmesi

Seri cinayetleri; yine birden fazla insanin öldürüldügü katliamlardan (Massakar; Rauschmord - ya da eng. massacre; spree-killer) ya da ayiran özellik ise; birden fazla bir birinden bagimsiz eylemin ika edilisi ve birden fazla kurbanin bu eylemler esnasinda öldürülmesi.

Hic süphesiz; basrollerinde Anthony Hopkins ve Judie Fosterin oynadigi gercek bir sanat saheseri olan psycho-thriller film „kuzularin sessizligi“ ni izlemisinizdir. O filmde; dahi bir psikiyatrist ve bir seri katili canlandiran Hannibal Lecter (A.Hopkins) her ne kadar filmin senaristi tarafindan bir „psikopat“ olarak tanimlanmis ve kamu oyu tarafindan da psikopat olarak taninmis ve tanimlanmissalar da; aslinda o filmdeki Hannibal karakteri bir psikopat degil; psikotiktir.

Psikotik hastalarin; örnegin paranoid-sizofreni hastalarinin ceza ehliyeti; modern ceza hukuku sistemlerinde özellik arzederken; örnegin bu hastaliklar; ceza ehliyetini ya tamamen ortadan kaldiran ya da azaltan bir neden olarak görülürken; psikopatlarin ceza ehliyetleri tamdir; psikopatinin klinik psikoloji anlaminda bir hastalik olarak görülmesine ragmen; psikopatlar ceza ehliyeti acisindan bir özellik arzetmemektedir.

Bildiginiz gibi; ceza ehliyetinin tartisilir oldugu durumlar; failde olay aninda mevcut bir akil hastaliginin mevcut olmasi ve bu hastaligin; kisinin serbest karar verme yetenegini ya tamamen ya da kismen ortadan kaldirmasi sonucunu dogurmasi halleridir. Ceza ehliyetinin özellik arzetmesi icin bu iki sartin gerceklesmesi gerekir; yani akil ve ruh hastaliginin olay aninda mevcut olmasi ve bunun hareket serbestiyetini tamamen ya da kismen ortadan kaldirmasi. Buna örnek olarak; asiri baskici dini bir egitim alarak yetisen; ve hayatini uzun bir süre dinin baskisi altinda gecirmis bir paranoid-sizofreni hastasinin; günün birinde; gördügü isitsel ya da görsel hallisunasyonlarla kendisine vahiy geldigine inanarak; belirli tip insanlari öldürmeye baslamasi gösterilebilir. Ayni örnek; bir psikopat icin de verilebilir; yani asiri derecede dinin baskisi altinda yetisen ve uzun süre bu sekilde yasayan psikopatik bir kimse; günün birinde; bu baskinin patlak vermesi sonucu seri cinayet islemeye basliyabilir. Bu anlamda; asiri baskiya dayali bir dini egitim; kisiyi psikopatik ya da psikotik bir hastalik ya da kisisel özellikten alikoyma konusunda her hangi bir koruma faktörü degil; tam tersi bir risk faktörüdür ya da bir cok risk faktöründen birisidir. Psikotik seri katiller üzerinde; sayica az olmalari nedeniyle durmak istemiyorum. Seri katillerin cogunun; ceza ehliyetine tam sahip olan psikopatlardan olusmasi nedeniyle;daha cok bizi burada ilgilendiren psikopat seri katillerdir.

Peki psikopat kimdir?

Degerli arkadaslar;

bendeniz her ne kadar burada; sizlerin de asina olmasi nedeniyle „psikopat“ kelimesini kullaniyor isem de; aslinda psikopat kelimesi daha cok halk arasinda; belirli özelliklere sahip kisileri damgalamak ya da hakaret etmek amaciyle kullanilmakta; ve bilimsel olarak ta; adeta genetik ve biyolojik olarak insanlarin dogustan psikopat olduguna dair yanlis bir kanaat uyandirmaktadir. Su anda da bu tabir bazi ülkelerde; daha cok insanda olusan ruh hastaliklarinin nedenini sadece organik olarak gören tıp kökenli hekimlerce kullanilmakta ve adeta hastaligi dar bir alana hapsetmektedirler.

Bu nedenle; psikolojik-psikiyatrik hastaliklarin teshis ve tanisinda kullanilan DSM ve ICD’nin daha önceki versiyonlarinda psikopati kelimesi yer alirken son versiyonlarda; örnegin ICD-10 ve DSM-IV ‚de bu kavram terkedilmis ve bunun yerine; dissosyal ya da antisosyal kisilik kelimesi getirilmistir ve bu bana göre dogrudur. Ancak bazi amerika ülkelerinde; psikopat; antisosyal ve disosyal kisilik kelimesinin haricinde ayni anlama gelen sosyopat kelimesi de kullanilmaktadir.

Peki psikopat (disosyal) kimlerdir?

Psikotik rahatsizliklarin aksine; psikopati bir akil ve ruh hastaligi degil bir kisilik bozuklugudur ve kendisini daha cok karar verme konusundaki zaafiyetle degil; moral degerlerindeki carpiklik ve emosyonal yüzeysellikle (acimasizlik-duygusuzluk) belli eder.

DSM-IV’e göre psikopatinin basta gelen karakteri; baskalarinin haklarini önemsememedir ve asagidaki özelliklerden en az üc tanesinin 15. yastan itibaren gözlemlenmesi gerekir:

- toplumsal kurallara uymama; sikca suc isleme ve bunun br zaman mahkeme önünde sonuclanmasi
- sahtekarlik; dolandiricilik; yalan ve illegal yollarla her ne pahasina olursa olsun bir sekilde kendine avantaj saglama
- impulsif (fevri) olma; ileriye dönük legal plan yapamama
- kendisini tekrarlayan kavga; vurusma; gasp ve ani saldiri olarak gösteren agresiflik ve cabuk uyarilma ve provoke olma hali;
- kendisinin ve baskasinin güvenligini hice sayma
- kendisini sürekli basarisizlikla gösteren sorumsuzluk; finansal ve mesleki sorumluluklarini yerine getirmekten kacinma
- baskalarina karsi yaptigi haksizlik ve kötülük karsisinda pismanlik duymama; bunda kendisini hakli gösterecek bahaneler arama ve sucu sürekli baskalarinda arama.


ICD-10’ a göre ise psikopat bir kisiligin en belirgin karakter özellikleri; baskalarinin duygularina karsi ilgisizlik; düsük frustrasyon toleransi (örnegin en ufak bir yenilgi ya da incinmeye karsi asiri saldirgan ve acimasiz tepki verme); empati yoklugu; aci tecrübe ve cezadan ders almama-akilanmama.

Psikopati kendisini iki kategoride gösterir; mükerrir sucluluk ya da topluma aykirilik. (alm. Verwahrlosung; ya da ing. neglect). Diger taraftan dünyaca taninmis psikoloji profesörü Otto Kernberg’e göre psikopati iki gruba ayrilir; aktif- saldirgan psikopat (kendisini; cinayet; seri cinayet; gasp; kacirma; irza gecme; yaralama; vs. tip suclarla) ve pasif paraziter psikopat (yalan; hirsizlik; dolandiricilik vs. suclu tipleri) grubu olmak üzere.

Bendeniz burada; psikopatinin nedenleri üzerinde fazla durmayacagim; ancak prevelens (yayginlik orani) ile ilgili bilgi verecek olursak; bati toplumlarinda bu rakam; kadinlarda toplumun yüzde 1-3ü; erkeklerde yüzde 3-7’i arasinda degismektedir. Bendeniz bu rakamin bizim ülkemizde; ilerde zamanim elverdigi ölcüde aciklayacagim üzere; erkeklerde yüzde 8-10; kadinlarda ise yüzde 2 civarinda oldugunu tahmin ediyorum (internette bu konuda maalesef ülkemizde bize mahsus yapilmis bir empirik arastirma sonucu bulamadim; bulduklarimsa batidan yarim yamalak cevrilmis yayinlardan ibaret; anlı-şanlı üniversitelerimiz ne yapiyor bilemiyorum).

Psikopatinin erkeklerde yaygin olmasini bazi psikiyatrist ve psikologlar Y kromozomunda görürken; (her ne kadar; biyolojik faktörlerin; örnegin testosteronun; ve genetigin belki yüzde onluk bir payi olsa bile); bana göre psikopati daha cok yetisme ile ilgilidir ve her toplum kendi psikopatlarini kendisi yaratmaktadir. Bunda da en etkili faktörler erken cocukluk döneminde ailede yasanan cocukluk olaylari; cocuk ve ana-baba iliskilerindedir; özellikle arasindaki 0-3 yas arasindaki cocuk-anne iliskileri temel rolu oynamaktadir. Ancak psikopatinin gelisiminde yegane faktor aileden ibaret degildir. Bu konuda da sayisiz arastirma ve sonuclari mevcuttur.

Psikopatinin potansiyeli bu cagda; elverissiz ve yanlis anne-cocuk iliskilerine bagli olarak olusmakta; ancak bu potansiyelin su yüzüne cikmasi ya da cikmamasi konusunda ileride yasanacak bazi sosyal vs. tecrübeler sayesinde (koruma ve risk faktörleri ile) belirlenecektir. Yani mevcut potansiyele ragmen; eger ciddi anlamda ailede ve toplumda koruma faktorü varsa bu potansiyle; zaman zaman patlama ve kendine hakim olamama seklinde kendisini gösterse bile; genel karakter anlaminda su yüzüne cikmayacaktir. Bu gercek aslinda; örnegin neden hertürlü sosyal imkana; zenginlige ve itibara ragmen ; cok basarili bir tip doktorunun neden tecavüz ve irza gecme sucunu isleyebileceginin; ya da neden bir üniversite rektörünün kaldigi lüks bir otelden demirbas yürüttügüne dair sorunun cevabini olusturmaktadir. Ya da bazi insanlarin her türlü olumsuz kosula ragmen; hatta suc islemesi ve psikopatik hareketler sergilemesi icin görünüse göre her türlü nedenin olmasina ragmen; örnegin; yoksulluk; diskriminasyon; sevgisizlik; adaletsizlik vs. ragmen; neden sade; psikopatiden uzak hayat yasayabildiklerinin cevabi da yine buradadir.

Kisilik olusumunda erken cocukluk döneminin bu kadar önemli olmasinin nedeni hic süphesiz neurolojik sistemin bu dönemdeki gelisim dönemine bagli olarak esnekligi ve sistemin bu dönemdeki yasam verilerine bagli olarak kalici olarak sekillenmesinde yatmaktadir. O kadar ki; örnegin yetiskin insanlarda tad alma üzerine yapilan arastirmalarda bile; erken cocukluk; hatta hamilelik döneminde tadilan; hissedilen ve böylece sinir sistemine kazinmis tadlarin; ileri yaslarda hatta yaslilik döneminde bile tercih edilmekte oldugunu göstermektedir.

Özetle; bilimsel acidan psikopati dogustan gelen bir özellik; bazi ilahiyatcilarin ileri sürdükleri gibi; ya da genel anlamda inanildigi gibi “Allah korkusuna sahip olmama”nin bir sonucu degil; hele hele mahkemelerde verilen cezalarin caydirici olmamasinin bir conucu hic degildir. Zira bu hallerde su sorularin da cevabinin bulunmasi gerekmektedir:

-dogustan insanlar psikopat olarak doguyorsa; neden farkli ortamlarda büyüyen tek yumurta ikizlerinden birisi psikopati sergilerken digeri sade ve basarili bir hayat yasayabilmektedir? Dogustan psikopat ve suclu olan insana; isledigi suctan dolayi ceza vermek; hukuk mantigi ile bagdasir mi?

-“Allah korkusunun” yoklugu psikopati ya da seri cinayet nedeni ise; Allah korkusuna sahip olmayan herkesin psikopat olmasi gerekmiyor mu? Ateist ve hic bir tanriya inanmayan ve hic bir tanridan korkmayan insanlar bu anlamda nasil degerlendirilmelidir; onlar seri cinayet islemeye daha mi meyillidirler? Ya da gercekten “Allah korkusuna” sahip oldugu halde; ayni özellikleri sergileyen insanlar nasil degerlendirilmeli?

Asiri inanc ve Allah korkusunun bu anlamda ne ifade ettigine dair zamanin elvermesi halinde ileride ayrica deginilecektir.

-Eger psikopati; sucluluk ve örnegin seri cinayetler cezalarin caydirici olmamasindan kaynaklaniyorsa; yillarini hatta ömrünün büyük kismini ceza evinde hürriyetinden yoksun geciren insanlarin tekrar tekrar suc islemeleri nasil izah edilebilir?


Ceza ehliyeti ile ilgili yukaridaki aciklamalardan sonra akla su soru gelebilir: Ceza ehliyetine sahip olmayan ya da azalmis ceza ehliyetine sahip olan psikotik rahatsizligina dücar olmus bir seri katille; ceza ehliyeti tam olan psikopat bir seri katili ayirmak mümkün müdür? Ya da psikopat bir seri katil; numara yaparak; hasta taklidi yaparak; örnegin sizofreni hastasi kimligine bürünebilirmi; yani simulasyon yoluyle bilirkisiyi kandirabilir; böylece ceza almaktan kurtulabilir mi?

Böyle bir durum hic süphesiz teorik olarak mümkündür. Ancak konusunda uzman ve titiz bir kisinin böyle bir yanilgiya düsmesi; tibbin; neuropsikolojinin ve teknolojinin geldigi bu günkü noktada kolay mümkün degildir. Surasi bir gercek ki; psikolojik ya da psikiyatrik hastaliklar; tek basina salt bir hastalik olarak degil; cogunlukla bir baska hastalikla kombinasyon olarak belirirler. Hic süphesiz simulasyon olup olmadiginin tespiti icin ilgili sahsin bazi psikolojik testlerden gecirilerek tesbiti mümkün oldugu gibi; yine örnegin beyindeki dopamin vs. dengesinin düzeyi; ya da beyin scannesi (Kern-spin tomographie) ile de tesbiti mümkündür. Bir cok seri katilin; EEG'si ve beyin scannesi cekildiginde farkliliklar göstermektedir. Psikopat bir seri katile; örnegin parcalanmis cocuk cesedi gösterilmesi ve Marilyn Monroe’nin ciplak resminin gösterilmesi arasinda; beyin dalgalari arasinda her hangi bir fark görülmemektedir ki bu durum aslinda seri bir katilin emosyonal acidan tamamen sagirlastiginin; duygusuzlastiginin bir isareti ve sonucudur.



______________________________________


SERI KATILLER ÜZERINE (3)


Bir önceki bölüme ait tamamlayici olmasi bakimindan bir noktayi daha vurgulamak istiyorum