Menopoz... Evet her kadının hayatının 1/3 ünün geçtiği bir dönemdir bu.. Ama maalesef hep ihmal edilir ve hep sıkıntılarla; hastalıklarla geçer. Kadın sanki mahkummuş;bu dönemin sıkıntılarını çekmek zorundaymış hisseder kendini. Bu dönemde teyzedir;abladır;anneannedir;torun torba sahibidir. Bir köşede oturur;o yaşlıdır;ona hizmet edilir;hürmet edilir. Yer yer acınır;sen bırak ben taşırım ;sen dokunma; yorma kendini vs…
Hayatın dönemleri: oysa olaya şöyle bir bakalım lütfen;kadın ömrünün ilk 1/3 ünde bebektir;çocuktur;genç kızdır ve ergendir. Yani büyümüş okumuş;ders çalışmış;kendini yeni tanımaya başlamış ve ne olduğunu;nasıl geçtiğini pek anlamamıştır.. Orta 1/3 de ise kendi isteğiyle yada aile baskısı ile evlendirilmiş;evlenir evlenmez annesi;kayınvalidesi ve çevresi tarafından çocuk için yoğun bir baskı başlamıştır artık…
İlk çocuk dünyaya gelir;telaşlar başlar;geceler uykusuz geçer;iş hayatı ev hayatı cinsel hayat ve ilişkiler yeni ve zor bir şekil almıştır artık. 15-45 yaş arası dönem yani reprodüktif(üreme) dönemi de bu şekilde geçmiştir artık.. Ama kadın bu zamana kadar iş;güç;çoluk-çocuk derken yine birşey anlamamıştır hayattan..
Evet konumuzda bu noktadan sonra başlıyor;çünkü kadının tabiri caizse “ununu eleyip astığı “dönem olan menopoz başlamıştır. Türkiyede menopoz yaşı 48; dünyada da 51 yaş civarındadır. Kadının yoğun iş temposunu bıraktığı;çocuklarını yetiştirip evlendirdiği;torun sahibi olduğu;artık eşiyle ömrünün geri kalanını geçireceği 1/3 lük menopoz dönemi başlamıştır. Ancak bu seferde yakasını bırakmayan yeni olaylar cereyan etmektedir. Tam rahat edeceği dönemde sıcak basmaları; tepesinden kaynar suların boşalması;uykusuzluklar;sabah dayak yemiş gibi dinlenemeden ve uykusunu alamadan uyanmalar;sinirlilik;sağa sola çatmalar;kalb kırmalar;eşiyle cinsel sorunlar vs. başlamıştır.
Menopozun tanımı ve yanlış bilinenler: Sevgili okurlar; yani hayatın en güzel geçmesi gereken istirahat evresinde kulaktan dolma bilgiler;eş dost önerileri ile bu tür problemler de çaresi olduğu halde doruğa çıkmaktadır. Önce menopozun herkez tarafından yanlış bilinen yönlerini açıklayarak menopozu tanımlayalım:menopoz herkezin bildiği gibi adetlerin kesildiği bir süreç değildir.mesela erken yaşta myomlar nedeniyle rahimi(uterus)alınmış bir kadın adet görememektedir ancak menopozda değildir.yani menopoz kısaca yumurtalıkların tükendiği andır.yani bir süreç değildir!! Kadın yumurtaları bittikten sonra artık kadınlık hormonu olan estrojen’i üretemez ve estrojen eksikliği semptomları denen az önce bahsettiğimiz şikayetler ortaya çıkar.
Ben menopozdayım sözü de yanlıştır; çünkü menopoz olmuş bitmiştir. Ben menopoza girdim 2 yıl önce sözü daha doğrudur;artık menopoz sonrası dönem (postmenopoz) başlamıştır. Estrojen eksikliği ; kadını 15-45 yaşlar arasında koruyan ve erkekten şanslı kılan bu kalkanı kaldırmıştır artık. Kadın şu an koroner hastalık açısından erkekten 3 kat daha risklidir ki postmenopozal dönemde(pmd) en sık ölüm nedeni kalb hastalıklarıdır;sanıldığı gibi meme kanseri değil. Oysa kadınlar bu korku yüzünden hormon replasman tedavisini almayı red etmiyorlarmıydı?? Koroner hastalık;rahim kanseri;serviks(rahim ağzı) kanseri;kemik erimesi(osteoporozis) daha sık görülen durumlardır. Kadınların korkulu rüyası gibi gösterilen hormon tedavisi;ve bunun etkilerini araştıran çalışmalar sürekli yapılmakta;tıp camiası da her yeni çalışmada o yöne bu yöne savrulmakta;dalgalanmaktadır. Fikirler her gün değişmekte ve ertesi gün eski fikirlere dönülebilmektedir. Burada önemli olan yayınların ne dediğinden ziyade tedavinin bireyselleştirilmesi gerektiğidir.
Menopoza güncel yaklaşımlar: günümüz güncel literatürü ve tıp dünyasının önde gelen merkezlerinin kabul ettiği yaygın görüşler şunlardır; hormon tedavisi eğer hastada bir kontrendikasyon(olumsuzluk) yoksa erken postmenopozdaki;sıcak basması;flushing;terleme gibi vazomotor şikayetlerde hrt(hormon replasman tedavisi) verilmesi gerektiği ve kalb hastalıklarından koruma amacıyla daha ileri yaşlarda hrt nin verilmemesi yönündedir. Bu amaçla değişik durumlara ve semptomlara hizmet eden onlarca ilaç bulunmaktadır elimizde.
Menopoz; tanım itibariyle son adetin üzerinden en az 1 yıl adetsiz dönem geçmesidir. 3-6 ayda bir düzensiz adet gören bayanlar menopozda değil; menopoz öncesi (premenopozal) dönemdedirler. Bu dönem 2-8 yıl arasında değişebilmektedir. Yanlış tanılar sebebiyle bazen menopoz hastası gibi yoğun tetkik ve tedavilere maruz kalmaktadırlar. Premenopozal dönemde hastaların sadece % 30 unda vazomotor semptomlar mevcuttur.eğer bir hastada aşırı ara kanamalar;vazomotor semptomlar yoksa;hasta psikolojik olarak istemiyorsa(düzenli adet görme isteği) premenopozda tedavi gereksizdir!!Menopoza girdiği klinik ve biyokimyasal olarak kanıtlanmış hastalara elimizde bazal değerler olması amacıyla bir
”kemik dansitometrisi” ;”meme filmi”(mammografi);”biyokimyasal tetkikler” ve “smear alınması”(rahim ağzından sürüntü alınması olup parça alınmamakta ağrı;acı olmamaktadır) gerekmektedir.
Hastanın mevcut durumuna kemik erimesine ;meme profiline ve kan yağlarının düzeylerine göre değişmek kaydıyla bireysel tedavi planları titizlikle uygulanmalıdır. Yani 10 kere düşünüp bir kere ilaç yazılmalıdır.
Kemikler: üreme döneminde kadınlarda kemik doruk kitlesi 30 yaş civarında oluşmakta ve bundan sonra yavaş yavaş azalmaktadır. Yıllık kayıp % 1 civarındadır. Oysa menopoz sonrası estrojen eksikliğinde bu kayıp % 2-3 lere çıkmaktadır ki bu 10 yılda % 20-30 kemik kaybı demektir. Yani erken başlanan hrt tedavisi ile bu kayıplar önemli oranda azaltılabilmekte aynı zamanda koroner hastalıklara karşıda koruma devam etmektedir tıpkı menopoz öncesi dönemde olduğu gibi… maalesef onca yarara rağmen kulaktan dolma bilgilerle kadınlarımız korkutulmakta;ızdıraplı bi yaşama terkedilmektedirler.
Meme kanseri: meme kanseri bir kadının ömrü boyunca 1/9 oranında yakalanacağı bir durumdur yani 9 kadından biri meme kanserine yakalanmaktadır. Bu durum hormon tedavisinden bağımsızdır. Hormon tedavisi bu riski 100000 de 35 oranında arttırmaktadır ki ilk 7 yılın güvenli oldüğü bir çok çalışmada bildirilmiştir. Yani hrt ‘nin ilk 10 yılında meme kanserine etkisi yoktur yada yok denecek kadar azdır diyebiliriz. Kadınlarımızın ölüm sebepleri arasında ise 4-5. Sıralardadır. Yani kadınlarımız hrt e bağlı meme kanserinden değil kalb hastalıkları; kemik erimesine bağlı kalça kırıkları;rahim;rahim ağzı kanserleri nedeniyle ölmektedirler daha çok… bu nedenle uzman ellerde gerekli tahlil ve tetkikler yardımıyla;iyi bir aile öyküsü ve hikaye alınması ile bireysel bazda hrt kullanılmasını önermekteyim. Yapılan araştırmalarda görülmüştür ki kadınlarda spontan (kendiliğinden) gelişen meme kanserleri ile hrt e bağlı olduğu düşünülen kanserler karşılaştırıldığında 2. Gruptakilerde prognoz(yaşam süresi) daha iyidir; daha az yayılım gösterirler;kemoterapiye daha iyi yanıt veren estrojen reseptör pozitif(er +) olgulardır. Yani hrt’ e bağlı kanser çok daha iyi huyludur ve tedaviye yanıt verir. Oysa diğer kanser hrt almayan;takipsiz kadınlardadır;yıllık tetkikleri; yapılmayan ihmal edilmiş kadınlardadır ve bu nedenle erken dönemde kanseri yakalamak mümkün olamadığı için çoğu hastada kanser yayılmış ve tedaviye yanıtı daha az olmaktadır.
Özetle: kadınlarımız uzman ellerde; sıkı ve düzenli(yılda bir kez mamografi;2 yılda bir kemik dansitometri; 6 ayda bir kan tahlilleri ve yıllık smear ile) takip edilerek hormon tedavisi alabilmekte; kalan 1/3 ömürlerini daha rahat ;daha iyi uyuyarak;kemik erimesi ve koroner hastalık riskleri azaltılarak;bir çok hastalık erken teşhis edildiği için erken tedavi ile daha huzurlu;sıkıntısız ve mutlu bir hayat sürebilirler. Bunun için tek yapmanız gereken doktorunuza güvenmeniz ve bahsettiğimiz takibi doktorunuzdan talep etmenizdir. Mutlu;uzun ömürlü yıllar diliyorum tüm menopozdaki teyzelerimize…