Gestalt psikolojisi 20. yüzyılın ilk yıllarında Avrupa ve Almanya’da gelişen ve etkilerini günümüzde de sürdüren önemli psikoloji akımlarından biridir. Parça parça veya ayrı ayrı birimlerin birleşip anlamlı bir şekil kazanmasına Gestalt denir.
Gestalt sözcüğünün Türkçe karşılığı olarak ‘örüntü’; ‘bütün’ veya ‘biçim’ kullanılabilirse de; bunların hiçbirinin tam olarak kastedileni açıklayamayacağı düşünülmektedir. Bunun yerine; gestalt sözcüğü aynen alınarak kullanılmıştır. Ama kendimizi biraz daha zorlayarak Türkçe bir karşılık bulmaya çalışırsak; belki de ‘herkesin kendine özgü olarak bütünü algılaması ve bu algılamasının onun için olan anlamı’ karşılığında anlamlandırılabildiği kadar anlamlandırılmış bütün sözcüklerini kullanabiliriz.
Gestalt terapisi öncelikle bir felsefedir; yaşama bakış ve yaşamı anlayış şeklidir. Bu anlayışa göre de insanlar evrenin kendisiyle bir harmoni oluşturmaya çalışmaktadır.’
Gestalt kuramında birey merkeze alınmakla beraber çevresi ile olan etkileşimi de holistik (bütüncül) bir şekilde ele alınmaktadır.
Gestalt yaklaşımda insanın doğası ile ilgili görüşler ise;
·Her birey beden; duygular; düşünceler; hisler ve algılamalardan oluşan bir bütündür ve bunlar birbirleriyle ilişkili olarak işlevsellik kazanır.
·Her birey kendi çevresinin bir parçasıdır ve onu çevresinden ayrı olarak anlayamayız.
·Her birey çevreye yalnızca tepkide bulunmaz; aynı zamanda çevresini etkiler de. Çevreyle temasında yaşadıklarının hem nedeni hem de sonucudur.
·Her birey kendi duyumlarının; düşüncelerinin; duygularının ve algılamalarının farkında olma kapasitesine sahiptir.
·Her birey kendisinin farkında olabildiği için; seçim yapma kapasitesine de sahiptir ve bu nedenle de kendi davranışından kendisi sorumludur.
·Her birey kendini ancak içinde bulunduğu an’da yaşayabilir. Geçmiş ve gelecek de; yalnızca şu an’da yaşanabilir. Geçmiş şu an’da hatırlanarak; gelecek ise şu an’dan sonra olacaklar tahmin edilerek yine şu an’da yaşanır.
GESTALT PSIKOTERAPISININ AMACI
Gestalt psikotrapisinin amaci; danisanin o anda gecerli olan deneyimini acik olarak algilayarak farkindaligini arttirmak ve danisanlarin ne yaptiklari; nasil yaptiklarinin farkindaligini kazanmalaridir. Terapinin her asamasindaki farkindalik; cevreyi bilme; secim yapmanin sorumlulugunu alma; kendini bilme ve kendini kabul etme ve temas becerisidir.
GESTALT İLKELERİ
Bizler yaratıcılığımızı kullanarak sürekli anlamlı bütünler veya gestaltlar oluşturma çabası içindeyiz. Yaşantılarımızın temeli; karşılaştığımız pek çok anlamsız şeyden bu şekilde bir anlam çıkarmaya dayanmaktadır. Belirsiz şeylerden anlamlı bütünler oluşturmaya çalışırken bazı ilkeler izlenmektedir.
a)Eylem İlkesi: Farkında olarak veya olmayarak her an bir seçim yapmaktayız. Yaşantılarımız da bu seçimlere göre oluşmaktadır.
b)Bütünler İlkesi: Biz dünyayı anlamlı bütünler veya gestaltlar olarak yaşarız. Belirsiz durumlar bizde bir rahatsızlık yaratır ve bu belirsizliklerden kurtulmak için hemen o duruma bir anlam vermeye çalışırız.
c)Kapatma (kapanış yapma) İlkesi: Yaşadığımız tamamlanmamış veya bitmemiş herşeyi doğal olarak tamamlama eğilimine sahibiz. Bazen bu tamamlamayı hemen gerçekleştirmeyebiliriz ancak eninde sonunda bunu bir yerde tamamlamak için içimizde güçlü bir istek bulunmaktadır.
d)Gereksinim ( İhtiyaçlar ) İlkesi: Yaşantılarımızı ve davranışlarımızı; o andaki organizmik gereksinimimize göre düzenleme eğilimi içindeyiz.
e)Şekil / Zemin İlkesi: Dünyayı bizim için o andaki organizmik ilgimize göre şekil ve zemin olarak algılamaktayız. Herhangi bir anda ilgimizi yönelttiğimiz şey bizim için bir şekil (figür) olmaktadır. Figür olan şey; bizim o andaki gereksinimimize ( ihtiyacımıza ) göre oluşmaktadır. Sevdiğimiz birisiyle oturup konuşurken bizim için o andaki figür karşımızdaki kişidir. Ama sonra susacak olursak bizim için bir bardak su düşüncesi figür olurken karşımızdaki kişi zemine dönüşür. Susuzluğumuzu giderdiğimizde; karşımızdaki kişi bizim için tekrar figür haline gelebilir. Şekil/zemin ilişkisi her zaman akıcıdır ve değişmektedir.
GESTALT`TA DEĞİŞİM NASIL OLUR?
Herkes dünyayi değiştimeyi düşünür ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez...
Lev Tolstoy
Değişiklik kişiyi farklı yapmak veya dürtülere direnmeyi öğrenmek değildir. Değişiklik; kendimize ilişkin farkındalığımızı arttırarak; benliğimizin dışında tutmaya çalıştığımız taraflarımızın giderek azaltılması anlamına gelir.
Kişi ihtiyaçları doğrultusunda değil de meli/malı doğrultusunda hareket etmeye kendini zorladıkça kendi ile temas bozulur (ihtiyaç tatmin olmaz; geştalt tamanlanmaz) değişim; gelişim olmaz.Değişim; kişi ne ise onu olduğu zaman gerçekleşir; olmadığını olmaya zorlandığı zaman değil.Değişimin amacı farkındalık (kişinin ne yaptığına ve nasıl yaptığına ilişkin) geliştirmek; ve yaşam alanını genişletmektir. Bu süreç; kişinin kendi gelişimini sürdürebilecek bütünlüğü edinmesini sağlar. Bu sürece; kişinin kendisini olduğu gibi kabul etmesini öğrenme süreci de denebilir.
Amaç farkındalığı genişletmektir; davranış değişikliğine yönelmek değildir. Hedef; kişinin yaşam alanını genişleterek; kendi kendini idare etme becerisini kazanması ve geliştirmesidir.Kişi; bir yandan değişme isterken; bir yandan da aynı kalmayı arzular. Her iki kuvveti de eş zamanlı olarak yaşar.
Yaşam döngüsü değişimin her an gerçekleştiğinin bir göstergesidir (eğer sağlıklı bir şekilde işliyorsa). Değişimin olmaması durumu; yaşam döngüsündeki takılmışlıklardan da anlaşılabilir ( Scherler; 2004 )
Değişim ‘yaparak’ değil ‘olarak’ gerçekleşir (yaşayarak; deneyimleyerek).