Kadınla erkek arasında çağlardır süregelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir yansıması olan kadına yönelik şiddet ağır bir insan hakkı ihlali ve ciddi bir toplumsal sorun olarak kültürel; ekonomik coğrafi sınır tanımaksızın tüm dünya da varlığını sürdürmektedir. Çok boyutlu bir sorun olarak şiddetin Mardin ilinde yaşayan kadınlar üzerindeki etkilerini gözlemlemek ve Aile içi şiddet; erken ve zorla evlilik; kumalık; berdel; namus cinayetleri gibi kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık gibi nedenlerin kadınlar üzerindeki etkileri nedeni ile Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Hibe Programı kapsamında; Mardin Ortak Kadın İşbirliği Derneği(MOKİD) yürütücülüğünde; kadınlara hayatlarında yaşadıkları şiddeti yansıtan bebekler yaptırılarak; yaşanılan travmalar azaltılmaya çalışılmış; kadınlara psikolojik destek imkanı sağlanmıştır.Bu proje kapsamında Mardin’de yaşayan kadınlara ayrıca kadının insan hakları; toplumsal cinsiyet; iletişim; aile içi şiddet; yasal haklar ve başvurulacak adresler ile ilgili eğitimler verilerek kadınların konuya ilişkin farkındalık ve bilgilerinin arttırılarak; kadın insan haklarının iyileştirilmesi amaçlanmıştır.
Yaşanılan tüm bu olumsuz durumlar kadınlarda ;yaşadıkları bu durumu anlamlandırmakta zorlanma; şiddeti kimseyle paylaşmama; çözüm yolu olmadığına inanmama; iç dünyalarına kapanma gibi bazı davranışlar ve işlevsel olmayan inançlar gelişmesine yol açmıştır.Yine bu olumsuz durumlar ve devam eden şiddet döngüleri nedeniyle; psikolojik travmaların tetiklediği depresyon; anksiyete bozuklukları; travma sonrası stres bozukluğu gibi birçok psikolojik sorun ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Yaşanılan bu sorunların devamı maalesef ki; özellikle de sorunları yaşayan kadınların çocuklarına da yansımaktadır.
Mardin’de yaşayan kadınlara aile içi şiddet; toplumsal cinsiyet eşitliği ;medeni haklar ve iletişim eğitimleri verilerek ve bu eğitimlerden sonra MOKİD’e ait atölye de; Uzman Eğitimci eşliğinde;kendi bebeklerini yapmaları sağlanarak; kadınların kendi hayatlarında yaşadıkları travmaları bu bebeklere yansıtmaları ve her bebeğin hikayesinin olması kadınların iç dünyalarında yaşadıkları; farkında olmadıkları; kimseyle paylaşamadıkları travmaları ortaya çıkarmıştır. Kendi durumlarını çözümsüz; kısır döngü içine hapsedilmiş; ve travmanın tetiklediği sorunlar ile yalnız başına mücadele eden bu kadınlara sürekli olarak hem bireysel hem de grup psikoterapileri yapılarak hayatlarında farkındalık yaşamaları amaçlanmış ve destek olunmuştur.
Kadınlar bu bebekleri yaparken; bazen kendi hayatlarından bazen de herhangi bir aile bireyleri veya arkadaşlarının hayatından esinlenerek öykü oluşturdular. Bu durum içselleştiremedikleri; zorlandıkları durumları gün yüzüne çıkarmakta; bireysel psikoterapilerden çok daha hızlı bir şekilde zaman kazanılmasını sağlamıştır. Sorunun ne olduğu ve bireyin bundan nasıl etkilendiğine dair ipuçları toparlanarak; etkili bir psikoterapi yöntemi izlenmesine katkı sağlamıştır. Bebekler sayesinde de yapılan grup psikoterapileri; Kadınların; kadına yönelik şiddetin yalnızca kendi hayatlarında değil birçok kadının yaşadığını fark etmiş olup; kendilerini yalnız hissetmeyerek; acılarını paylaşmış ve birbirlerine destek olmalarını sağlamıştır.
Bu bebeklerin en çok şaşırtan yönü; Mezopotamya bebeklerinin yapımcıları farklı olsa da; hikayelerin benzerlikler göstererek; bebeklerin aslında 3 ana grup altında toplanmış olmasıdır. Bunlar; Kadınların geçmişte olmuş oldukları Ben; şimdi ki Ben; Gelecekte olmak istedikleri Ben olarak ifade edebiliriz. Zaman algısı; aslında bir anı bir başka anla kıyaslama yöntemidir. Bu bebekler sayesinde kadınlar; bu yöntemi başarı ile kullanmayı öğrenmişlerdir. Travma yaşayan bireylerde bu yöntemin kullanılabiliyor olması önemli bir ilerleme olarak görülmektedir.
Kadınların yapmış olduğu bebekler ve bu bebeklerin isimsiz hikayeleri bir kitapta toplanarak; bu kitap ;kadınların yaşadığı şiddeti ve bu şiddet ten dolay hayatlarındaki travmalar ve travmaların aile içindeki yansımaları çocukların hayatını kötü etkilemesi ile toplumda oluşan zararlarının fark edilmesi hedeflenmektedir.