Her anne çocuğunu çok sever ve birçok anneyle konuştuğumuzda “Dünyaya bir daha gelsem bir daha anne olurdum’’ cümlesini çok kez kullanır. Anne babalar olarak çocuk sahibi olduğumuzda bazı zorlukları da beraberinde getiririz aslında. Önemli olan bu zorlu süreç içerisinde kendimize; ailemize; çocuklarımıza ne kadar ve nasıl zaman ayırabiliyoruz sorusunun cevabıdır.
Tüm anne-babaların ve eğitimcilerin bildiği çok önemli bir şey var ki; anne-baba ile çocuğun arasındaki duygusal paylaşım bireyin hayatında oldukça önemli bir yer işgal etmektedir. Çocukların sosyal olarak yeterli seviyeye ulaşabilmesi için aileler çocuklarının duygularına karşı hassas ve özenli davranmalıdır. Ev içinde çocuklarıyla karşılıklı ve sıcak bir iletişim kurabilen ailelerin çocukları; karşılık beklemeden yardım edebilen ve güçlü konsantrasyon yeteneklerine sahip olan çocuklar olmaktadır.
“Mış” gibi aileler ne demektir?
Düşüncelerinin arkasındaki niyetin farkında olmayan; sözü; gözü; davranışı birbirine uymayan insanların yaşamı demektir.
Unutmayın! Anne-baba ve çocuk arasında kurulacak olan iletişimin gücü ailelerin çocuklarına yeterli ve kaliteli zaman ayırıp ayıramadığına bağlıdır. Günümüzde çocuk yetiştirmede oldukça önemli bir konu haline gelen “Kaliteli Vakit Geçirme” kavramının tam olarak neyi ifade ettiğini netleştirmek adına bu yazıyı yazmak istedim.
Kaliteli zaman geçirmek kavramıyla vurgulanmak istenen şey “sadece” çocuğunuz için ayırdığınız vakit değildir. Anne-babaların evdeki diğer sorumluluklarını yerine getirirken çocuklarının etrafında bir yerlerde olması; onunla kaliteli vakit geçirdiği anlamına gelmemektedir. Örneğin; çocuğumuzla oturup kendi sevdiğimiz bir televizyon programını izleriz. Çocuğumuz yani başımızdadır; ona dokunuruz; laflarız; böyle bir tabloya bakılırsa her şey çok güzel gözükür; oysa orada ne yazık ki ne bir göz teması; ne de içten bir sohbet vardır. Biz kendimizi çocuğumuzla doya doya vakit geçiriyoruz zannederiz fakat ortamda hiçbir paylaşım yoktur. Elbette çocuğumuzla geçireceğimiz ve kaliteli olarak adlandırabileceğimiz zaman diliminde televizyon da izleyebiliriz; ancak bunun çocukla ilgili olması ve izlenen şeyle ilgili duygu ve düşünce paylaşımında bulunulması halinde bu zamana kaliteli zaman diyebiliriz.
Günümüzün getirdiği sosyokültürel ve ekonomik gereksinimler sonucu; çocuğu yuvadayken hem anne hem de baba çalışmak durumunda kalmaktadır. Bunun sonucunda aileler; özellikle çalışan anneler; çocuklarına ihtiyacı olandan daha az zaman ayırabilmektedir.
Özellikle bu tip durumlarda anne-babalar çocuklarıyla geçiremedikleri zamanın bedelini ödercesine onlara pahalı oyuncak/hediyelerle veya sosyal paylaşımın çok sınırlı olduğu gösterişli gezilerle ödeme yoluna gidebilmektedirler. Bu durum çocuğa verilen bir maddi özveridir. Oysa kısa da olsa çocukla beraber geçirilen süreyi anlamlı kılmak; ona verilecek en değerli hediyedir.
Peki çocuklarımızla geçireceğimiz kaliteli zamanı nasıl yaratacağız?
Kaliteli zaman geçirmeyi yapılandırırken asıl amacın çocuğu anlamak; ona onu önemsediğinizi hissettirmek; duygularını paylaşmak olduğunu unutmamalısınız.
Bunu yaparken neler yapacağınız sizlerin sosyal; kültürel yapılarınıza ve ailenizin ekonomik durumuna ve biraz da yaratıcılık becerilerinize bağlıdır.
Her çocuğun sosyal ve duygusal ihtiyaçları farklıdır. Nitelikli zaman geçirmek için öncelikle anne-babalar çocuklarının ne yapmaktan yüksek doyum aldığını keşfetmelidir. Bu sadece çocuklarınız için değil; siz anne babalar için de iyi gelecek bir zaman dilimidir. Anne babaların da bazen çocuklaşmaları; şımartılmaları ve çocuklarıyla birlikte eğlenceli yanlarını keşfetmeleri de gerekli bir ihtiyaçtır aslında.
Genel çerçevesini bu unsurlarla yapılandırabileceğiniz zaman dilimlerinde neler yapabileceğinize birkaç tavsiye örneği vermek gerekirse;
Bu ve bunlar gibi birçok etkinliği çocuğunuzla beraber yapıp ona sizin için ne kadar değerli olduğunu kolaylıkla hissettirebilirsiniz.
Daha önce de belirttiğimiz gibi ailelerin imkanları; yaratıcılıkları ve çocuklarının keyif aldıkları etkinliklere göre planlanan ve çaba sarf edilen paylaşımlar çocuklarınızda sevilme duygusunu; değerlilik hissini artırarak gelecekte çocuklarınızın sosyal; uyumlu ve özgüvenli bireyler olmalarını sağlayacaktır.