Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kadının Kendi Koyduğu Sınırları Aşabilmesi: Öğrenilmiş Çaresizlik Karşısında Öğrenilmiş Güçlülük

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 20:08    Güncellendi: 18.02.2025 20:08

Öğrenilmiş çaresizlik kavramı kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayarak; bir şey yapsa da hiçbir şeyin değişmeyeceğini; olayların kendi kontrolünde olmadığını; o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp; bir daha deneme cesaretini kaybetmesidir. Öğrenilmiş çaresizlik; mevcut toplumsal yapıdaki sosyalleşme süreciyle; kadına neleri yapması neleri yapmaması gerektiğini o kadar güçlü bir şekilde öğretir/verir ki; kadın toplumsal yaşam alanında o kalıp yargı ve kuralların dışına çıkamayıp; yeni/farklı bir eylemde/denemede bulunmayı aklından bile geçirmeyerek; olması gerektiği gibi tutum ve davranış göstererek; bir anlamda kaybetmeyi öğrenir.

Toplumdaki mevcut kültürel kalıplar içinde yaşamını sürdüren kadın; o kültürel kalıpların dışına çıkamamakta; o kalıplar ne derse; kendini ona göre ayarlamakta; ona göre tutum ve davranışlar sergilemektedir. Örneğin “bana ne kadar kadın gibi davranılırsa; o kadar kadın oluyordum. İster istemez adapte oldum. Eğer arabaları ters çevirme ya da şişe açmaya gücüm olmadığı düşünülüyorsa; tuhaf biçimde gücüm olmadığını görüyordum. Eğer bir kasanın benim için ağır olduğu düşünülüyorsa; açıklanamaz biçimde ben de ağır buluyordum” ifadelerinde olduğu gibi.

Kadınların; öğrenilmiş çaresizliği yaşadığına dair en önemli örneklerden biri de uğramış oldukları/maruz kaldıkları şiddettir. Kadının; şiddeti yaşadığı ortamdan yeterince uzaklaşamaması ya da şiddete dur diyememesi; sessiz kalmasıdır. Şöyle ki; “Gerçekte kadının dayak yemesi; benlik saygısının; kendine olan güveninin ve kendiyle ilgili değerlilik duygularının incinmesine neden olur. Bu olay kadının; duygusal alanında fırtınalar koparan; ‘bütün dünyasını yıkan’ çatışmalara neden olur. Şiddetin yoğunluk derecesi arttıkça; benlik saygısının örselenme derecesi de artar. Kadın; kendini aptal; çirkin; değersiz; yetersiz hisseder. Kadın bütün bu başına gelenlerin sadece ‘’kaderi’’ olduğunu düşünerek; aynı kısır döngü içinde yaşamaya devam eder. Kadının; şiddet ortamında uzun yıllar kalmak; kadının umutsuzluk ve çaresizlik duygularının da kronikleşmesine ve kökleşmesine neden olabilir. Baş edememe; kontrol edememe ve bu durumdan uzaklaşamama; şiddete maruz kalan kadının çaresizliğine de işaret etmektedir.

Diğer yandan kadının; çaresizliği öğrenmesinde toplumdaki birçok söylemde etkilidir. Kadın; her ne kadar şiddet ortamından kurtulmaya çalışsa da; bunun için adımlar atmaya çalışsa da onu engelleyen; gitmemesi için önüne set çekilen; direncini kıran; “ ‘evlilik gül bahçesi değildir; kötüleri iyi yapacak sensin’; ‘ne olursa olsun her zaman kocanın yanında yer alacaksın’; ‘eşin baskı altında olabilir’; ‘analık ve eşlik birinci görevindir’; ‘sen kadınsın alttan al’; ‘anasın; çocukların için idare edeceksin’; ‘kan kussan da kızılcık şerbeti içtim diyeceksin’; ‘senin yerin evindir’; ‘kocan hata yapsa da çocuklarının babasıdır’; ‘erkek evin direğidir’ ” gibi söylemler kadında; böyle gelmiş böyle gider; bu işe yaramaz ki; yapsam ne değişecek ki; bunu yapmamın hiçbir faydası olmaz ki düşüncelerine dönüşecek ve çaresizlik; kronik bir hal alacaktır.

Kadının olayları yönetebilmesi; kendi yaşamına hakim olabilmesi ve olumsuzlukların üstesinden gelebilmesi ya da “dışsal bir desteğe ihtiyaç duymaksızın zorluklarla baş edebilme gücü” olan öğrenilmiş güçlülük; kadınlardaki öğrenilmiş çaresizliğin yerine geçmelidir. Diğer bir deyişle kadınların insan hakları bakımından en önemli engeli; toplumsal yapıdaki kalıplaşmış/benimsenmiş kültürel önyargılardır. Bu önyargılar ise ancak kadının öğrenilmiş çaresizliği bir tarafa bırakarak; öğrenilmiş güçlülüğü seçmesiyle ortadan kalkacaktır.

Kadının; toplumsal yapının tüm yaşam alanlarında (evde; sokakta; okulda; işyerinde vb. alanlarda) sosyokültürel kalıp yargıları; duvarları yıkarak erkeklerle eşit bir biçimde yer alması; birey/özne olarak var olmaya çalışması; kadını daha da güçlendirerek; kendi hayatının kontrolünü eline almasına; kurban rolünden çıkarak; kendini yeniden inşa etmesine neden olacaktır. Tüm dünya kadınlarına; kendi kaderini yönlendirmekte özgür olduğu bir dünya diliyorum...


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır; tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.