Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Açlığınız Fiziksel mi Duygusal mı?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 20:08    Güncellendi: 18.02.2025 20:08

Yemek yalnızca hayatta kalmak için gerekli bir eylem değildir.. Kültürle; sosyal yaşamla; duygusal alışverişlerimizle; kendimizi ifade etme şeklimizle iç içedir…

Özel günleri düşünün mesela.. Bayramlar; düğünler; şenlikler; karşılamalar.. Hepsine eşlik eden bir yemek masası mutlaka vardır.. Aç mısın? diye soran bir anne; akşamüzeri arabaşı ya da batırık yemeye çağıran bir yenge; elinde bir kase aşureyle kapımızı çalan bir komşu.. Yemeğimizi paylaşmak; “benim için değerli ve önemlisin; senin farkındayım; hayatımda olmanı istiyorum” demenin üstü kapalı söylenişidir. Paylaşılan yemeği kabul etmek de aynı dilden cevap vermektir. Yemek; kültürün ve sosyalleşmenin bir parçası aynı zamanda da ilişki kurmanın ve duyguları göstermenin bir yoludur...

Yemek yemenin sosyal anlamlar dışında iç dünyamızda da duygusal karşılıkları vardır. Yemek; anne ve bebek arasında kurulan ilk bağdır. Sevilme ve güven hissinin temeli bu karşılıksız alışveriş anında şekillenir demek yanlış olmaz. Anne bebeğini sadece beslemek için değil; bazen huzursuzluğunu gidermek bazen de sakinleştirmek için emzirir. Duygularla yemek arasındaki ilişkiyi ve duygu düzenlemesini ilk böyle inşa ederiz. Kendi doğası içinde; yemek; birey ve sosyal çevre arasında; bir sistem ve anlam bütünü vardır. Peki bu sistem her zaman böyle dengede midir?

Yetişkin hayatımıza baktığımıza; yemek yemenin duygu düzenleme fonksiyonunun hala devam ettiğini görebiliriz.. Öfke; mutsuzluk; yalnızlık; can sıkıntısı; stres ve daha birçok duygu duruma yanıt olarak; duygusal rahatlama için yemek yediğimizi fark edebiliriz. Bu olumsuz duygular arttığında; sosyal çevre ile uyumumuz bozulduğunda; yemekle aramızdaki sağlıklı bağ da zedelenmeye başlar.

Açlık fizyolojik; iştah ise psikolojik bir durumdur. Bu yüzden yeme bozukluklarının altında psikolojik faktörler aramak yerinde bir yaklaşımdır. Yapılan çalışmalar; genel popülasyonda tıkınırcasına yeme bozukluğunun %2; obez popülasyonda ise bu oranın %65 gibi yüksek bir rakamda olduğunu göstermektedir. Bu tip yeme bozukluklarının neden olduğu diyabet; hipertansiyon gibi sağlık sorunları göz önüne alındığında; aşırı yeme bozukluğu göz ardı edilmemesi gereken ciddi bir psikolojik bozukluktur.

Son 3 ay içinde haftada en az 2 kez tıkınırcasına yemek yeme atağı yaşıyorsanız; normal süreden çok daha kısa sürede porsiyonları tüketiyorsanız; fiziksel olarak acıkmadan yemeğe başlıyor; rahatsızlık ya da şişkinlik duyana kadar yemeyi sürdürüyorsanız; fazla yemek yediğiniz için utanıp yalnız başınıza yemek yemeyi tercih ediyorsanız; yemeğin ardından pişmanlık; iğrenme ve suçluluk duyuyorsanız; başarısız diyet girişimleriniz varsa; bu belirtilerden birkaçını gösteriyorsanız tıkınırcasına yeme bozukluğunuz olabilir. Yani yemek artık sizin için fiziksel açlığınızı gidermekten öte; ifade edemediklerinizi; söylemediklerinizi yutmanın bir yolu; duygusal olarak yaşadığınız huzursuzluğu dindirmenin bir şekli ya da olumsuz duygu durumlarınızdan kaçmanın kolaylaştırılmış hali olabilir. Bu durumda yemeği yaşamınızda yeniden tanımlamak; sağlıklı yeme davranışı ve alışkanlığını kazanmak için bir psikologdan yardım almanız faydalı olacaktır.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır; tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.