Hayat her zaman güllük gülistanlık olmayabiliyor… Yöneticiniz sizin yaptığınız işten memnun kalmamış; yönettiğiniz şirket hayatta kalma mücadelesi veriyor; sevdiğiniz kişi ile tatsız bir tartışma yaşıyorsunuz; maddi anlamda sıkıntılar var; yeteri kadar ve kaliteli uyku uyumuyorsunuz; hastalanıyorsunuz veya kronik bir şekilde ağrılar çekiyorsunuz.
Böyle durumlarla karşılaştığımızda; kendimizi genellikle aşağıdakilerden bir veya birden fazlası ile karşılık verirken bulabiliriz:
Sorundan uzaklaşmak:İşten ayrılmak; sevdiğinizden ayrılmak veya en basit hali ile artık bir şeyleri umursamamak. Çıkış yoluna varacak her türlü hareketi yapmak.
Sorunu göz ardı etmek:Düşünmeyin yeter. Sanki her şey yolundaymışçasına davranmak. Sorunun dışında kalan her türlü şey ile kafanızı meşgul etmek.
Sahte rahatlamalar yaşamak:Alkol; sigara; aşırı yemek; televizyon; sosyal medya; oyunlar gibi şeylere başvurarak kafamızı zorlandığımız konudan uzaklaştırmak.
Yakınmak ve serzeniş etmek:Birilerine çıkışmak; bütün gün şikâyet etmek; bir arkadaşınızı esir almak ve saatlerce olayı kendi tarafınızdan anlatmak; sorunun sizde değil karşınızdaki kişide olduğunu ispatlamaya çalışmak.
Bu yöntemlerin hepsi; zaman zaman hepimizin yaptığı şeylerdir ve bu yüzden kendimizi yemenin ve suçluluk duymanın bir anlamı yok. Hatta bazen hem sakinleştirici hem de yardımcı bile olabilirler. Mesela; yaşadığınız sorunlardan başkalarına bahsetmek iyi bir fikir. Sorunlarla mücadeleye başlamadan önce bir süre kendinize çekilmek ve dinlenmek de iyi bir fikir.
Ancak ortadaki sorunu göz ardı etmeye çalışmak; ondan kaçmak; hatta kendimizi çeşitli yöntemlerle rahatlatmaya çalışmak bile sadece bir yere kadar etkisi olan yöntemlerdir. Bununla birlikte; belki faydası olabilecek bir düşünce şekli değişikliği yapılabilir: Problemleri birer sorun olarak değil; birer deneyim olarak görmek.
Hissettiğiniz üzüntü veya kızgınlık her ne ise onu sonuna kadar hissedin.
Problemi göz ardı etmeye çalışmak yerine; onu tamamen hissetmeye çalışın ve bunu yapmak için kendinize izin verin. Kendinizi engellemeyin.
Ve bunu yaparken de; meseleyi halledilmesi gereken bir problem olarak; kurtulmanız gereken bir şey olarak görmeyin. Sadece; şu anda yaşamakta olduğunuz bir deneyim olarak görün.
Bu yaşadığım tatsız durum aslında bir problem değil. Bu bir deneyim.
Sadece bundan ibaret: Bir deneyim; bir hissiyat. Panikleyecek bir şey yok. Bu sadece şu anda deneyimlediğiniz bir şey — mesele onun iyi veya kötü bir şey olduğu değil. Evet; belki hissiyatı güzel değil. Olmasa da olurdu. Ama bu da bir problem değil; çünkü bütün deneyimler sadece olumlu olanlardan meydana gelmiyor; değil mi? Bazen istemesek de soğuğu; sıcağı; fırtınayı; acıyı yaşamak durumunda kalıyoruz. Bunlar; yaşam denen bütün bir deneyim paketinin parçalarından ibaret ve her ne pahasına olursa olsun; onlardan kaçmamızı gerektirmiyor.
İçinden geçtiğiniz zorluğu bütün gücüyle ve olabildiğince açık bir yüreklilik ile hissedin. Tıpkı yakın bir dostunuza izin verdiğiniz gibi; o zorluğun da sizin kalbinize ulaşmasına izin verin. Herhangi bir şey yapmadan; herhangi bir yargıda bulunmadan… Sadece deneyimleyin.
Bugüne kadar zorluk anlarında kendinizi rahatlatmak için neler yaptıysanız; onlar için de kendinizi yargılamayın. Yaşadığınız deneyim her ne ise; belki onunla barışınızı yapabileceksiniz.
Şimdi harekete geçme zamanı.
Bahsettiğimiz bu ‘deneyimi kabullenme’ noktasına vardığınızda; artık bir davranış içine girebilirsiniz. Bu davranışlardan bazıları;
**Yaşadığınız hissiyatı; deneyimi; acıyı sevmek;
**Önünüzde duran ve içi acıyan kişiyi sevmek; onları hissetmek;
**Dünyayı sevmek; kendi hediyenizi dünya ile paylaşmak;
**İçinde bulunduğunuz durumu iyileştirecek küçük bir adım atmak;
**Yaşam amacınızı gerçekleştirme yönünde küçük bir adım atmak;
**Sadece sessiz kalarak dinlemek ve bu sayede daha da fazla deneyimleyebilmek
olabilir.
Sergileyeceğimiz davranış şekli tabii ki içinde bulunduğumuz duruma göre şekillenecek. Ancak her ne şekilde olursa olsun; atacağımız ilk adım yaşadığımız bu problem ile değil; bu ’deneyim’ ile barışabilmekten geçiyor.