Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Her Aldatma Yaşanan Evlilik Bitmeli Mi?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 20:08    Güncellendi: 18.02.2025 20:08

Aldatılma kuşkusuz bir evlilik için en zorlayıcı; acı veren; kriz yaratan durumlardan biridir. Aldatılan kişi önce yoğun bir şok duygusu yaşar; zihninde ruhunda derin bir yaralanma hisseder. Güven duygusu tamamen zedelenir. En yakını; hayatını paylaştığı kişi ona ihanet etmiştir. Hem öfkelidir; hem üzüntülü; hem kederlidir.

Bozulan güven duygusunu yeniden inşa etmek bir ilişkideki en zor durumlardan biridir. Kırılan güven duygusunun sonrasında; çiftin paylaşımları; iletişimi cinsel yaşamı zarar görür. Evlilik belki aldatılan kişi için artık anlamsız gelmeye başlar. Peki; aldatılmak her koşulda ve durumda evliliğin sona ermesini mi gerektirir? Bir çift/evlilik terapisti olarak bu soruya “hayır” cevabını vermek isterim. Kendi terapi ofisimde tanık olduğum bir çok durum; eğer eşler arasında sevgi tamamen bitmemişse; çiftin ele ele verip; emek göstererek eskisinden daha güçlü ve samimi bir ilişki düzeyine geçebildiğini gösteriyor. Bu noktada; her aldatan kişi aynı amaçla ve motivasyonla aldatıyor diyemeyiz. Aldatmaya yol açan bir çok faktörden söz edilebilir.

En yaygınları şu şekildedir:
• Duygusal faktörler
• Fiziksel faktörler

Duygusal faktörler
Aldatan kişi sıklıkla şu cümleleri kurar:
“Çok yalnız hissediyorum”
“Eşim beni hiç anlamıyor”
“Eşim benimle ilgilenmiyor”
“Eşimle hiçbir şey paylaşmıyoruz”
Bu duygular ve düşünceler bir süre sonra uzaklığa yol açıp; içsel bir öfke doğurabiliyor ve kişinin bu ihtiyaçlarını başkasından karşılamasına yol açabiliyor. Kişi çoğunlukla kendisi de farkında olmaz öfkesinin; üzüntüsünün; birikmiş hayal kırıklıklarının onu başkasına yönelttiğinin. Hatta; sıklıkla bu yeni kişiye aşık olduğunu bile hissedebilir ancak bu kişi aslında sadece onun çok zamandır ihmal edilmiş sevilme; kabul görme ihtiyaçlarını karşılayan bir figürdür.

Fiziksel faktörler
Bazen uzun süreli beraberliklerde şöyle bir yanılgı oluyor. Yıllar geçse de; cinsel çekimin; heyecanın; alınan hazzın aynı kalacağına dair bir inanç. İlk etaptaki o yüksek duygular birlikte zaman geçirdikçe; süre ilerledikçe yatışır. Bu; duyguların tamamen bitmesi anlamına gelmez; sadece yoğunluk azalır. Eğer evlilik hayatı rutin bir şekilde gidiyorsa; iki taraf da; nasıl olsa evliyiz; beraberiz diye cinsel yaşamlarını da rutin bir biçime sokmuşlarsa; cinsel yaşam da monoton algılanır. Bu da bazen (çoğunlukla da erkeklerin) evlilik dışı beraberliklere yönelmesine yol açar. Oysa ki; eğer eşler kendi aralarında cinsel yaşamlarını açık bir şekilde konuşabilseler; heyecanı aktif tutmanın yollarını düşünüp; ilişkilerine yenilikler katsalar doyumlu bir cinsel yaşamları süreğen biçimde olabilir. Bu bağlamda; açık iletişimin önemi yine karşımıza çıkıyor. Konu ne olursa olsun eşler evlilik yaşamlarında her zaman kendilerine arada sırada dönüp; “mutsuz olduğum şeyler var mı; ihtiyaçlarım neler” sorularını sormalı ve partnerlerine dönük beklentileri; istekleri varsa onla paylaşmalıdır. “Söylersem kızar mı; bozulur mu; ayıp olur mu” şeklinde düşünmek ve beklentilerini; ihtiyaçlarını içine atmak; o ilişki için olumsuz sonuçlar doğuracaktır.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır; tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.