Sağlıklı düzeyde bir bireyin; kendisinin “özel” olduğunu düşünmesi oldukça güzeldir ve kendisi ile barışık olduğunun göstergesidir. Gerçekten de her insan evladının; bilhassa çocukluk döneminde “masum; saf ve özel” olduğu kabul edilir.
“Ben özelim!” düşüncesi; abartılı olursa (aşırı değer verilmiş fikir-over valued idea) kişide hatalı algı ve değerlendirmelere neden olabilir. “Öğretmenim bana âşık; bana tebessüm ediyor; geçenlerde sınıfta “siz benim için kıymetlisiniz” dedi; muhtemelen beni kastetti” inancına sahip öğrencinin gözden kaçırdığı gerçeklik: aslında öğretmenin tüm öğrencelerine güler yüzlü olduğu ve hepsine değer verdiğidir. Öğretmenin davranışı; kişiye özel değildir ve mesleğinin gereği bir güzel davranış örneğidir.
Aynı hatalı değerlendirmede bir sonraki durak “saplantı” haline gelmesidir; öğrenci dersini dinlemez de sürekli öğretmeni ile ilgili kendi kurgularını düşünmeye başlar. Son durak; “erotomanik hezeyan (paranoya; sanrı)” boyutudur ve hastalıklı bir düşünce düzeyine geçilir (hezeyan değiştirilmeyen düşüncedir; erotomanik tipi: karşısındaki kişinin kendine âşık olduğu hezeyanı).
“İşyerimde herkes bana değer veriyor; hep benden yardım istiyorlar; bensiz bir şeyler yapamayacaklarını düşünüyorum” diyen işçinin işyerinde; aslında tüm çalışanlar karşılıklı birbirlerine değer vermektedirler; ekip çalışması içinde birbirlerinden yardım istemektedirler. İşçinin düşüncesinde; sağlıklı düzeyden hastalıklı boyuta doğru gidişte önce “bensiz burası batar; bana muhtaçlar” abartılı düşüncesi; sonra da megalomani hezeyanı (grandiyözite tipi: büyüklük hezeyanı) görülür ve kişi “burada çalışan tüm insanları ben doyuruyorum; aslında devlet başkanı olacak biriyim” demeye başlar.
“Doktor bana karşı çok sertti; kesin benden kıllandı; beni sevmedi” düşüncesindeki hastanın farkında olmadığı gerçek: doktorun her bir hastasına karşı mesafeli ve otoriter bir yapıda olduğudur. Sonuçta sadece o hastaya karşı spesifik bir yaklaşım yoktur. Şayet bu süreçte kişi; düşüncesine değer vermenin dozunu artırırsa; önce “bu doktorun eline düşersem bana zarar verebilir” şeklinde abartılı düşünceye ve sonrasında da persekütif hezeyan (perseküsyon tipi: zarar görme hezeyanı) düzeyinde hastalıklı düşünceye ulaşır.
Günlük yaşamda ölçülü olmak ve “ben özelim!” derken de realiteden uzaklaşmamak (kendimize “karşılaştığım davranış sadece bana karşı mı? Herkese karşı mı?” sorusunu sorabiliriz); sağlıklı düzeyde kalmamıza vesile olacaktır.