Panik Bozukluk: Belirli bir durumla ilişkili olmayan sık yaşanan panik ataklar ve bu panik atakların tekrar geçirileceği endişesiyle karakterize bir bozukluktur.
Panik Atak: Ani şiddetli bir endişe; dehşet; korkunç bir şey olacağı hissi ile birlikte en az dört diğer belirtiyi içerir. Bu Belirtiler;
• Nefes almada güçlük
• Kalp çarpıntısı
• Mide bulantısı
• Midenin alt üst olması
• Göğüs ağrısı
• Boğulma-nefes alamama hissi
• Baş dönmesi
• Sersemlik
• Bayılma hissi
• Terleme
• Ürperme
• Sıcak basması
• Uyuşma ya da karıncalanma
• Titreme
Panik bozukluğu hastaları; diğer uzmanlık alanlarına ait kliniklere de sıkça başvurabilmektedir.
• Vestibuler bozukluk nedeniyle başvuran hastaların %15 inin;
• Kardiyoloji polikliniğine başvuran hastaların %16 sının;
• Hiperventilasyon belirtileri nedeniyle hastaneye başvuranların %35 inin panik bozukluğu hastası olduğu bildirilmiştir.
Panik bozukluğu; en sık olarak geç ergenlik ile 30’lu yaşlar arasındaki dönemde başlamaktadır. Klinik örneklemde; başlangıç yaşı ortalaması 25 civarındadır.
Panik bozukluğu; daha düşük oranlarda olmakla birlikte; çocuklukta ya da 40 yaşın üzerinde de başlayabilmektedir.
Panik ataklar; sıklıkla içsel bedensel duyumlar ile uyarılma sonucunda başlar. Davranışsal Kuram; panik atakların kaygıyı tetikleyen durumlara ya da içsel bedensel duyumlar ile uyarılmaya klasik koşullanmış tepkiler olduğunu ileri sürer;
Bilişsel Modelde; panik atakların bazı bedensel duyumların felaketleştirerek yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı varsayılmaktadır. Yanlış yorumlanan duyumlar esas olarak; normal anksiyete durumlarında ortaya çıkan baş dönmesi; çarpıntı; nefes alma güçlüğü gibi bedensel belirtileri içermektedir. Felaketleştirerek yanlış yorumlama; çarpıntıları olması muhtemel bir kalp krizinin; soluk alma güçlüğünü soluksuz kalıp ölmenin bir habercisi olarak görmek gibi; bedensel duyumların gerçekte olduğundan daha tehlikeli algılanması olarak ifade edilmektedir. Bu görüşe göre; duyumların ortaya çıkışından her zaman da anksiyete sorumlu olmamakta; örneğin çok kahve içilmesi ya da basitçe heyecanlanma gibi durumlarda; kişi; kendi fizyolojik uyarılmasını yanlış olarak içsel bir tehlikenin işareti şeklinde yorumlayarak panik atağı yaşayabilmektedir.
Panik bozukluğunda erken dönem yaşam olaylarının araştırıldığı çalışmalarda; hastaların 1/2 sinde çocukluk döneminde uzun süreli ebeveynden ayrılma saptanmıştır.
Erken dönemde cinsel ya da fiziksel kötü davranıma maruz kalma; panik bozukluğu hastalarında araştırılan bir diğer konudur. Bir çalışmada; panik bozukluğu olgularının %8 inin cinsel; %12 sinin fiziksel kötü davranıma maruz kaldığı belirlenmiştir.
Panik bozukluğunun gelişiminin öncesinde stresli yaşam olayları görülebilmektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmada; olguların yaklaşık 2/3’ünde; hastalığın başlamasından önceki 6 ay içinde stresli yaşam olaylarının mevcut olduğu belirlenmiştir.
Bu olaylar görülme sıklığı dikkate alınarak şu şekilde sıralanmıştır;
• Sevilen bir kişiden ayrılma ya da ayrılma tehditi yaşama;
• İş değiştirme;
• Gebelik;
• Göç;
• Evlilik;
• Okuldan mezun olma;
• Yakın bir kişinin ölümü;
• Fiziksel hastalık.
Panik bozukluğu sıklıkla diğer anksiyete bozuklukları ve depresyonla birlikte bulunur. Panik bozukluğu hastalarının %35-90’nda major depresyon görülmektedir. Panik bozukluğu ve depresyonun birlikte görüldüğü hastaların 1/3 ünde depresyonun panik bozukluğundan önce başladığı; 2/3 ünde depresyonun panik bozukluğu ile birlikte ya da ondan sonra başladığı bildirilmiştir.
Panik bozukluğu hastalarında; %20 gibi düşük olmayan oranlarda; ciddi bir hastalığı olduğu korkusunun ve bu yöndeki inancı tıbbi olarak onaylatma eğiliminin süreklilik gösterdiği hipokondriyazis görülebilmektedir. Hipokondriyak korkular; en sık kardiyak ya da nörolojik bir hastalık geçirmekle ilgili olarak ortaya çıkmaktadır.
Alkol kötüye kullanımı; panik bozukluğu hastaları için ciddi bir risk etkenidir. Panik bozukluğu hastaları başlangıçta beklenti anksiyetelerini azaltmak için alkol içmeye başlamakta; ancak zamanla alkol kötüye kullanımı/bağımlılığı bir komplikasyon olarak ortaya çıkabilmektedir.
Panik bozukluğu hastalarında önemli bir diğer risk etkeni; intihar düşünceleri ve girişimleridir. Panik bozukluğu hastalarında intihar girişimlerinin sıklıkla; eşlik eden psikopatoloji; özellikle de major depresif bozukluk ve alkol/madde kötüye kullanımı ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
Panik Bozukluk tedavisi olan bir rahatsızlıktır; uzman desteği alınarak iyileşme mümkündür.