Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün tanımına göre şiddet; “Fiziksel güç ya da kuvvetin amaçlı bir şekilde kendine; başkasına; bir gruba ya da topluluğa karşı fiziksel zarara ya da fiziksel zararla sonuçlanma ihtimalini artırmasına; psikolojik zarara; ölüme; gelişim sorunlarına ya da yoksunluğa neden olacak şekilde tehdit edici biçimde ya da gerçekten kullanılmasıdır” (Dünya Sağlık Örgütü; 2002).
Şiddetin çeşitli tanımlarına bakıldığında karşılaşılan ortak öğeler; kişinin canını acıtmak; yaralamak; öldürmek; mala zarar vermek amacıyla güç kullanmak veya yasa dışı bir hedefe varmak amacıyla şiddet kullanmak olduğu görülür (Özerkmen; 2012: 2).
Aile içi şiddet ise 1996 yılında Amerikan Psikoloji Derneği (APA) tarafından “bir ilişkide bir insanın yakını olduğu kişiye güç; kontrol; özerklik ve otoriteyi sağlamak amaçlı fiziksel; cinsel ve psikolojik kötü muameleyi içeren davranışlar” şeklinde tanımlanmıştır. Aile içi şiddet olgusu genel olarak tek bir olay olarak karşımıza çıkmaz; genel olarak şiddeti uygulayan kişinin mağdura karşı kullandığı davranış örüntüleri olarak gözlemlenir. Aile içi şiddet; fiziksel; cinsel; psikolojik ve ekonomik şiddet olmak üzere farklı şekillerde gözlemlenebilmektedir. Çoğunlukla erkek tarafından kadına ve çocuğa uygulanan şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aile içi şiddet döngüsü teorisi; The Battered Woman (Dayak Yiyen Kadın Sendromu) (1979) adlı kitabında Lenore Walker tarafından ortaya atılmıştır. Walker’ın teorisi temelde eş/partner tarafından uygulanan şiddette; istismarın yinelenme paternini tanımlamaktadır. Gerilim yükseldiğinde döngü başlar. Somut bir dürtü ile (‘işte geçirilen kötü bir gün’; içki içmek; para konusunda tartışmak vb.) tetiklenebilir. Sonuç olarak; fiziksel istismar ortaya çıkar; ancak duygusal veya zihinsel istismar daha önceden başlamış olabilir. Sonra; istismarda bulunan kişi özür diler ve bunun bir daha olmayacağını söyler veya yaşanan durumu inkâr eder; hatta mağduru bile suçlayabilir. Bu olayı gerilim ve şiddet yeniden tırmanana kadar; bir sakinlik süreci izler. Şiddet içeren ilişkilerin çoğu bu şekilde ortaya çıksa da zaman geçtikçe ‘toparlanma’ ve ‘sakinlik’ aşamaları giderek kısalır ve sonuç olarak ortadan kalkar; ta ki şiddet herhangi bir şekilde günlük rutin haline gelene dek.
Walker’ın Şiddet Döngüsü Teorisi
Birinci aşamada;
Şiddet uygulayan taraf: Özür diler; bağışlaması için diğer kişiye yalvarır; terapi yardımı alacağına söz verir; çiçek/hediye gönderir; “bunu bir daha asla yapmayacağım” der; aşkını ifade eder.
Mağdurun tepkisi: Terk etmemeyi kabul eder; geri döner veya şiddet uygulayan kişiyi tekrar eve alır; yasal işlemleri durdurmaya çalışır; şiddet uygulayan taraf için terapi randevusu alır; kendini mutlu/umutlu hisseder.
İkinci aşamada;
Şiddet uygulayan taraf: Dengesiz davranır; her şeye kusur bulur; karşı tarafı izole eder; ilgi göstermez; bağırır; alkol veya uyuşturucu alır; tehdit eder; eşyalara zarar verir.
Mağdurun tepkisi: Karşı tarafı sakinleştirmeye çalışır; ailesinden ve arkadaşlarından uzaklaşır; çocukların sessiz kalmasını sağlar; boyun eğer; kendini geri çeker; gerekçeler üretmeye çalışır; en sevdiği yemekleri pişirir; genel olarak temkinli davranır.
Üçüncü aşamada;
Şiddet uygulayan taraf: Vurma; boğazına sarılma; küçük düşürme; tecavüz; silah kullanımı; sözlü istismar; üzerine bir şeyler fırlatma gibi eylemlerde bulunur.
Mağdurun tepkisi: Kendini ve çocukları korur; polisi arar; sakin kalmaya çalışır; gerekçeler üretmeye çalışır; evi terk eder; şiddete karşı koyar (Walker; 1979).
Aile İçi Şiddetin Çocuklar Üzerindeki Etkileri
Şiddet çocuklar üzerinde kalıcı etkiler yaratmaktadır. Aile içinde şiddete tanık olan çocukların üzerinde şiddetin bazı etkileri şöyle sıralanabilir:
• Ebeveynlerden birinin diğerine şiddet uyguladığını yahut ebeveynlerinin kardeşine şiddet uygulandığını gören çocuk kendisini güvende hissetmez; korkar; üzülür;
• Olaylarla hiçbir ilgisi olmasa bile suçluluk hisseder;
• Dayağın; şiddetin ve baskının bir sorun çözme yöntemi olduğunu öğrenir ve bunu uygular;
• Şiddet ve baskıdan kurtulmak için yalan söylemeyi seçebilir;
• Şiddet uygulayanla kendisi arasında güvene dayalı bir ilişki yerine; korkuya dayalı bir ilişkisi olur;
• Şiddet uygulayana karşı öfke duyar;
• Gelişiminde çeşitli sorunlar yaşayabilir;
• Benlik imajı sarsılır; güven duyguları zedelenir; sınır koyma becerileri gelişmez;
• Şiddet ortamından kurtulmak için evden kaçabilir; erken yaşta istemedikleri veya hazır olmadıkları bir evlilik veyahut istemedikleri tercihler yapabilirler.
Şiddete maruz kalmış ya da tanık olmuş çocuklar aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasını gösterebilir:
• Uyuyamama; uyumaktan korkma; kâbus görme; sık sık uyanma;
• Tıbbi bir nedene bağlı olmayan; baş ağrısı; mide ağrısı; mide bulantısı gibi bedensel belirtiler;
• Aşırı bir endişe hali; korkular; ani ses veya hareketler olduğunda irkilme;
• Saldırgan davranışlar; sinirlilik; kavgacılık; başka çocukların veya hayvanların canını yakma;
• Öfke nöbetleri veya başka zorlayıcı davranışlar;
• İnsanlara; okula veya eskiden sevdiği etkinliklere karşı ilgisizlik;
• Halsizlik; enerjisizlik;
• Duyguları ifade edememe;
• Yalnız ve terk edilmiş hissetme;
• Konsantrasyonda ve dikkati odaklamakta zorluk; okulda başarısızlık;
• Alt ıslatma; dil gelişiminde gerileme gibi yaşından küçük davranışlar;
• Sık ve uzun süreli ağlama; endişeli ve gergin hissetme;
• Fiziksel sağlık sorunları;
•Ergenlikte davranış sorunları (örneğin çocuk suçluluğu; alkol – madde kullanımı);
• Yetişkinlikte duygusal zorluklar (örneğin depresyon; kaygı bozuklukları)