Bu başlığı okuyan bazı kişiler evlilik ve aşk kelimelerinin bir arada kullanılmasını hafif bir tebessümle karşılayabilir. “Evlilik aşkı öldürür” hepimizin zihinlerine ve ruhlarına yıllardır kazınmış bir cümledir çünkü. Bu noktada; aşkı heyecan ve tutku duygularından ayrı değerlendirmek gerekir. Zira o midede kelebeklerin uçuşması; iştahtan kesilme halleri daha çok heyecan ve tutku ile ilgilidir. Aşk ise belli zamanlara hapsedilemeyecek; çok daha derin ve anlamlı bir duygudur.
İki kişi aşık olarak evlenmişse; evliliğe adım atarken aşklarını korumak için neler yapmaları gerektiğini de konuşmalı ve hatta planlamalılar. Evet; belki diyeceksiniz ki; iki taraf da güzel duygular içindeyse bu plan/programa ne gerek var? Gereklilik nedenlerinin en başında; evlilik kurumuna dair algının tekdüzelik; stabilite; rutin; kurallar; karı-koca yükümlülükleri gibi sınırlayıcı; duygu barındırmayan ve hatta sıkıcı sayılabilecek çağrışımlardan oluşmasıdır. Eğer çift; evliliklerinin en başında kendilerine özgü evlilik tanımlarını yaparlarsa; kuralların ve başkaları tarafından çizilmiş çerçevenin içine hapsolmazlarsa; duygularının canlı kalmasına da olanak tanımış olurlar. Bunu yapabilmek için elbette açık; şeffaf; samimi bir iletişim olmazsa olmazdır.
Açık iletişim yakınlığın temel taşıdır. Birbirlerine yakın hisseden çiftler; kalabalıklar içinde bile gözleriyle anlaşır; isteklerini; hayallerini çekinmeden paylaşma konforları vardır. Yakınlık da aşkın sürekliliğini sağlar.
Evlilik sadece bir kuruma şartsız koşulsuz itaat değildir. İki kişinin oluşturduğu; sadece onları ilgilendiren; ikisinin hem ortak; hem de bireysel mutluluğunu gözeten bir ortaklıktır. Kendi iletişim dillerine sahip; birbirlerinin mutluluğunu ve huzurunu önemseyen; ortak paylaşım alanlarını ihmal etmek bir yana; zenginleştirmeyi hedefleyen çiftlerin duyguları her geçen gün daha da kuvvetlenir.
Birçok çiftten şunları duyabiliriz; “Ben eşimi seviyorum; değer veriyorum ama o bunu görmüyor; anlamıyor!”. Bunun üzerine; eşine döner ve ona sevildiğini ve değer gördüğünü hissetmesi için nelere ihtiyacı olduğunu sorabiliriz. Böylelikle; aslında her iki kişi için sevildiğini hissetmenin bambaşka davranışlarla ilgili olabildiğini vurgulamış oluruz. Aşkı korumanın en önemli yollarından biri de budur; yani; kendisi için öyle olmasa bile eşini mutlu edecek şekilde sevgisini göstermektir.
Evliliklerde aşkı korumanın önemli yollarından biri de “birey” olmayı bırakmamaktır. Her konuda olduğu gibi ilişkilerde/evliliklerde denge unsuru önemlidir. Biz olalım derken; kişiler kendi benliklerini; varlıklarını devre dışı bırakırlarsa; ilişki de bir süre sonra cazibesini kaybeder. Her iki kişinin de eş olmak haricinde kendilerine ait bir varlık alanı (meslek/hobi/hedefler/üretkenlik) olduğunda; bu hem kendileri; hem de ilişkileri için faydalıdır. Bu sayede; her iki kişi de birbirlerine daha çok saygı ve hayranlık duyabilecek ve bu hayranlık da aşklarını besleyecektir.
Aşkı korumanın elbette pek çok irili ufaklı reçetesi yapılabilir; ancak ben bu yazımda en temel olan noktalardan söz etmeye çalıştım. Görünüşe göre; aşkın yolu özenden ve emekten geçiyor; siz ne dersiniz?
İyi dileklerimle...