Yaşamımız boyunca; başta yakın çevre ve daha sonra iletişim ağında olan diğer bireylerden talepler gelmektedir. Ancak talebin ne kadar karşılanmak istendiği; karşılanıp karşılanamayacağı; yanıtın “hayır” olması durumunda hangi sonuçlara katlanılması gerektiği ya da aksine “hayır” denildiği anda herhangi bir kaybın olup olmayacağı düşünceleri arasında birçok birey çelişki duymakta; yoğun kaygı duymaktadır. Gelen talep karşısında birey reddedeceği zaman; o kişiler tarafından;
Reddedileceği;
Kabul edilemeyeceği;
O kişilerin sosyal ortamına alınamayacağı;
Aralarındaki bağın zamanla azalıp; kopacağı gibi inançlara sahip olabilmektedirler.
Bağın zaman içinde kopması; özellikle bağımlı yapıdaki kişiler için yoğun bir endişe kaynağıdır. Grup dinamiğine uyum sağlayamayacağı; sevilemeyeceği; kabul göremeyeceği gibi düşüncelere sahip bireyler hayır demeleri gerektiği yerde evet demeyi tercih etmektedirler.
“Hayır” Diyememe Özelliği Nereden Gelmektedir?
Çocukluk döneminde edinilen özellikler; rol-model alınan ebeveyn örüntüleri okul çağı ile birlikte diğer görülen otorite figürleri (anne ve babanın yerine geçen sınıf öğretmeni; anne baba kadar önemli olan yakın akrabalar; arkadaş grupları vb.) bireyin bir takım özellikleri edinmesine neden olmaktadır. “Hayır” diyebilmek ise; öğrenilen ve öğretilebilen sosyal bir beceri olmasından; daha küçük yaşlarda bireyin öğrenildiği şekliyle tüm yaşam alanına nüfuz etmesine neden olmaktadır. Çocuğun özerklik duygusu ise kendiliğinden oluşmaktadır. Ancak anne-baba tutumları özerklik eğilimini engelleyici biçimde ise çocuk bağımsız olmak yerine bağımlı olmayı öğrenir. Çünkü bağımsızlaştığında anne ve babasının beklentilerinin aksine davrandığından onları kaybedeceği korkusunu taşımaktadır. Bu örüntü; çocuk; anne ve babasının beklentilerini karşıladığı zaman ödül yöntemi ile desteklenmiş; beklentiler karşılanmadığında ise cezalandırılma ile karşılaşılmışsa örüntü pekiştirilmiş olur.
Adölesan (Ergenlik) dönemi ile birlikte; çocukken anne-babası ile kurduğu iletişimin benzerini diğer bireylerle kurmaya devam etmektedir. Diğer bir değişle; “hayır diyememe” daha da kemikleşmekte; kendi hoşnutsuzluğuna rağmen karşı tarafı hoşnut kılmak daha öne çıkmaktadır. Ergenlik dönemi ile birlikte gruba kabul edilme önem kazanmaktadır. Arkadaş grubu tarafından kabul görme; sevilme; takdir edilme önemli olduğundan; karşı tarafın beklentilerini karşılama eylemi devam etmektedir. Hayır; yerine birey istememesine rağmen evet demeyi kolaylık olarak görmektedir. Hatta kimi bireylerde zararlı alışkanlıkların (sigara; alkol; madde kullanımı vb.) “hayır” diyememelerinden ötürü edindiklerini görmekteyiz. Daha sonraki dönemlerde ise maddi-manevi ödünler verildiği gözlenmektedir. Kimi yetişkin bireylerde “hayır” sözcünü direk söylemek yerine “dolaylı hayır” kullanımı görülmektedir. Karşı tarafın beklentilerinden farklı davranmamak adına danışanlar; bahaneler bularak; yalan söyleyerek “hayır” yanıtı verdiklerini seanslar içersinde terapistlerine aktarmaktadırlar. Bazı bireylerde ise; “hayır” diyememeyi belli durum ve kişilere yönelik olduğu bilgisi alınmaktadır. Örneğin; ailede “hayır” yanıtını çok rahatlıkla dile getiren birey; arkadaş grubu ya da iş yerinde üssüne karşı aynı rahatlıkla “hayır” yanıtını veremediklerini dile getirmektedirler.
“Hayır” Diyememek Hastalık Mıdır?
“Hayır” diyememek bir hastalık değildir; ancak psikolojik ve daha sonrasında fizyolojik rahatsızlıklara neden olabileceğinden; bireyin gündelik yaşamında zorluklar yaşamasına neden olacağından önemli bir problemdir. Zamanla; Bireyde insiyatif azalmakta; kendi huzursuzluğunu karşı tarafın huzuruna tercih etmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla; zamanla yapısal bir sorun olacağından; bireyin daha zor durumlarda kalmaması adına terapi alarak “hayır”diyememe sorununun üzerine gitmesi bireyi başka sorun ya da depresyon gibi sıkıntılar yaşamamasını önleyecektir.
Unutulmamalıdır ki “hayır” diyememek;
Mantığınız yerine duygularınızdan beslenmenize;
Sizin isteklerinizi dinlemek yerine dış dünyanın sizden neler istediğine kulak vermenize;
Ailede başlayan ödün vermelerin zamanla okul; iş hayatı; eş ve diğer kişilerle kurduğunuz ilişkilerde büyüyerek devam etmesine;
Zihinde doğruluğuna inandığınız “reddedersem reddedilirim”; “hayır dersem karşı tarafı incitmiş olurum”; “incitirsem bir daha benimle konuşmaz; beni sevmez ve çevresinde beni istemez” vb. düşüncelerin her durum ve kişide yeniden canlanmasına;
Bu durum; kimi zaman iç huzursuzluk yaşamanıza; kimi zaman zor durumda kalmanıza; kimi zaman da ömrünüz boyunca pişmanlık duyacağınız alışkanlıklara neden olacaktır.
Tüm bu durumlara “hayır” diyebilmek için;
Öncelikli olarak “hayır” kelimesini kendiniz için de kullanabiliyor olmak. Birçok kişi için “hayır” ı duymak da kullanmak kadar zordur. Bundan ötürü; “hayır” kelimesinden önce; “hayır” anlamına gelen sözcükleri kullanmak;
Kendinizin ne istediğine;
“Hayır” demenin “doğal ve normal” bir yanıt olduğuna;
Değerlerinizin; sınırlarınızın; beklentilerinizin neler olduğunu fark etmenize odaklandığınızda verdiğiniz cevaplar ve seçimleriniz daha kolay olacaktır.
Başta bireyin kendi huzuru; daha sonra çevresindeki kişilerin huzuru için; yaşantısında ir “hayır”ın yeniden “evet” olmaması adına uzman desteği almaktan çekinmemeli ve “hayır” demek için gerekli “izni” tanımanız temennisi ile. Bu nedenle sınır sorunu olan kişilerin profesyonel destek alarak zihinsel; fiziksel ve duygusal açıdan sınırlarını net olarak belirlemeleri gerekir.